Eve geldim, internette maçla ilgili yorumlara göz gezdirirken, maçtan önce "Biramı açıp Trabzonspor'un fark yemesini keyifle seyredeceğim." diye yazanlara kıs kıs gülerek, "Biraları zehir ettik, ama bari kapaklarını atmayın. Kapak olsun." derken 'ekşi sözlükte' bir yorum gözüme çarptı. "doksanartıüçtegelengol" nikli arkadaşımıza ait;
"Senelerden eski bir sene, Karadeniz'de görev yapıyorum. Karadeniz'in en büyük kenti olarak bilinen Trabzon'a gezmeye gittim. Açıkçası çok severim ben Karadenizi. İsteyerek Karadeniz'de görev yaptım. Doğası, havası, yağmuru, denizi hepsi gözümde tüter. Trabzon kentini daha büyük, daha gelişmiş hayal ederdim hep. Ama çok sevdim Trabzon'u. Çünkü bir kenti sevmek için büyüklük aramayan biriyim. Şimdi bu kentin insanı Trabzonspor'u çıkarmış bağrından. O kadar özel bir ürün ki bu o kentin şartlarında, görmeyen bilemez, anlayamaz. Oranın insanı için sınırları görmezden gelmenin en açık ifadesidir Trabzonspor. Bak sınırları aşmanın değil. İstanbul takımları ile rekabet için o sınırları aşmak yetmez. Trabzon insanı o sınırlar yokmuş gibi davranır. Ülkeyi rahatlıkla düze çıkarabileceklerini, Avrupa şampiyonu olacaklarına, her icadın aslında inanılmaz basitlikte olduğuna seni anında ikna edebilir. Yahu bu adamlardan, bu takımdan nasıl nefret edilebilir hiç anlayamam. İstanbul'dan Trabzon'a bakıp içinde nefret oluşmasını ben herhangi bir akla uyduramam. Kimse bana bunu anlatamaz. Bu adamlar o kentte sürekli hayal kuruyor. En çok gerçekleştirebildikleri hayalleri, senle aynı şartlarda, aynı topla, aynı kurallarla oynadıkları ender alanlardan biri olan futbola ait. Bilmem Trabzonlu için Trabzonspor'un ne anlama geldiğini anlatabilidim mi... Her kazandığı anasının ak sütü gibi helal."