30 Nisan 2010 Cuma

Haydar Işık / Başaltı notları - 51

- el emeği, göz nuru, saç nakli

- iyi de millet köylünün nesidir?

- ruh halimde inecek var

- zevkler ve renkler tarafımızdan itinayla tartışılır

- takım ruhu çağırılır

- argo ile rahat traş

- diyanetten bir görevli maçlara atanıp, başlama vuruşundan evvel dua eden futbolculara eşlik etsin

- bir ihracat firmasına, ser verip de sır vermeyen elemanlar alınacaktır

- alemci futbolcular buraya, rakı kadehleri havaya

- aziz yıldırım orta yuvarlaktan ince bir pasla arkadaşı aziz yıldırım'ı gördü. sağ kanatta topu alan aziz yıldırım, yıldırım'ı çalımlayarak kesme bir orta yaptı. santra çizgisinde hava topuna çıkan aziz yıldırım, kaleci aziz yıldırım'ın solundan topu filelerle buluşturdu. maçın hakemi aziz yıldırım orta yuvarlağı gösteriyor, karar gol.

Uşaklar - paçilar sordi, ben cevapladum

Peşuktaş’tan Feyza sorayi; Laz Marks Emice, senun içun ‘olmazsa olmaz’ deduğun şey nedur?
- Kizum, benum olmazsa olmazum ‘halk’tur. Haçan halk olmadan hiçbir şey olmaz daa!..

İzmir’den Aykut, Emice, hayatta en çok neye şaşurursun?
- Bizum İdris’un, anlattuğum bir şeyi hemen anlamasina… Bu kotorinun bir defada bir şeyi anlamasi kiyamet alameti olabilur.

Ankara’dan Mesut merak etmiş; Laz Marks Emice hangi doğal yeteneğe sahip olmak isterdun?
- Evladum, Paganini’nun keman içun yazduği Caprice konçertosini, kemençe ile çalmak isterdum.

Hopa’dan Yüksel sormiş; Emice, herkeslan ayni ciddiyetle tartişur misun?
- Uşağum, polemiğe girduğum kişilere pek dikkat etmem… Anti – Dursing’le da, Patapat Suleyman’la da düşunmeden polemiğe girer, paket yapup kurdelesini takarum. Bizum Sementa Recep, “Laz Marks Emice, sen polemiklan besleneyisun.” der hep. Yaniliyi, ben sadece hamsiylan beslenurum.

Adapazarı’ndan Melek, “Sinirlenince küfür eder misun Emice?” diye sorayi…
- Etmez miyim kizum… En çok, “Hay özel mülkiyetsuz kalasun ula…” derum.

Samsun’dan Ender, “Nasil ölmek isterdun Laz Marks Emice?”
- Sınırsız, sinufsuz, özel mülkiyetsuz ve Fenersuz bir toplumi gördükten sonra.

Eskişehir’den Dilek sorayi, “Laz Marks Emice, size göre şu an dünyadaki en büyük çelişki nedir?”
- Dünyada 1 milyar insanevladi günde 1 tanecuk hamsi bile tüketemeyi. Ama bir avuç kan emici asalak, takalar dolusi hamsiyi tek başina mideye indureyi. İnsan aç susuz kalabilur ama hamsisuz asla.

Tirabizon’dan Vera rumuziylan yazan okurum sormiş; “Televizyon seyreder misun? En çok neye gülersun?”
- Burjuva politikacilarinun sanki bir bok anlatayimişcesine konişmalarina çok güleyirum.

Kadiköy’den Mehmet, “Emice merak edeyirum, arkadaşun var mi?
- Olmaz mi evladum… Bizum Vakfıkebir’li Feridun Encels’lan, Ofli Ulademir İlyas Lenin vardur. Kendum kadar güvenurum onlara.

Diyarbakir’dan Suat sorayi, “Kendunuzlan barişuk misunuz Emice? Mesela burnunuzla…”
- Hee!.. Burnum biraz küçük gibidur, gençluğumde biraz sorun ettum ama… sonra yaşlandukça aliştum. Ne edeyim, doğa benum burnumi da küçuk yaratmiş.

Adana’dan Mustafa, “Laz Marks Emice ‘aydın’larımız üzerine ne düşünüyorsunuz?
- Uşağum, aydinlari 4’e ayirayirum.
1 - Bir medya gurubina bağli, maaşli, bordroli aydinlar
2 - Akademik unvanli, Devlet Sanatçisi gibi Devlet Aydinlari
3 - Kahvehane aydinlari
4 - Halkinun yaninda olan aydinlar


Boli’dan Sibel kizum sormiş, “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Tekel işçilerinun direnişi içun, ‘Bu ideolojik değil da nedur?’ dedi. Bu söze ne deyisun Emice?”
- Kizum bu kirpuk bıyığun anlayişina göre, politika patron işidur, işçi işine bakmalidur. Oğa sadaka olarak ne verursak kabul edup, sesini çikarmamalidur. Bunlarun utanma duygusi küme düşmiştur. Hala pişkin bir tilki gibi, dalduklari kümesteki tavuklarun kendilerine hayran olmasini beklemektedurler.
Ama halk artuk kendisini soyanlari alkişlamayacak.

Muğla’dan Ensar, “Emice, sizun Laz Marks oyunina, Başbakan’a hakaret edilduği gerekçesiylan soruşturma açilmişidi. Bu bir davaya dönüşebilur mi?”
- Olabilur uşağum. Amerikalarda okuyan hamsiciklerine harçluk edecek uç kuruşluk nafakamuzi. Belki da yeni bir gemicuk alabilur.
Neysa uşaklar, beynumuz en değerli organumuzdur. Oğa eyi bakun, iklim artuk sert esecek, aklumuz bize lazim olacak.
Hamsinun tam zamanidur, bol bol hamsi yeyun ve fosfori eksuk etmayun.

29 Nisan 2010 Perşembe

Atılgan Korkmaz / Buyur burdan bak - 20

One minute gazı
İki haber var günün içinden birincisi Ntvmsnbc sayfasında "Hasta siempre Che Guavara" şarkısı ile ünlenen Fransız sanatçı Nathalie Cardone'nin "Başbakanınız beni çok etkiledi." sözü.
Diğeri ise CnnTurk sayfasından; Time dergisine göre dünyanın en etkili 100 lider kısmında Başbakan'ın 17. sırayı alması.
Cardone muhafazakar bir sanatçı falan değil, hatta sağlam sosyalist bir duruşu da var. Sadece Gazze konusunda Tayyip Erdoğan'ın takındığı tavra istinaden bu cümleyi sarfetmiş.
Birileri ona Başbakanı ve icraatlarını anlatsa, o çıkışın ne kadar popülist bir çıkış olduğunu belirtse heralde aynı ifadeyi kullanmazdı.
Kısacası başbakanın kendisi değil, yaptığı çıkış etkilemiş Cardone'yi...
Time gibi emperyalist borazanın Erdoğan'ı 17. göstermesi normal.
Sanırım Başbakan'ın icraatları tatmin etmenin gerisinde kaldı. Biraz gaz vermek, itelemek için o listeye konmuş. Kaldı ki 17. sırada, henüz birçok yalakanın düşündüğü gibi ülke olarak performansımıza acil ihtiyaçları yok.
Emperyalizmin Türkiye'den daha önemli öncelikleri var. Listenin ilk sırasındaki Brezilya Devlet Başkanı Lula Da Silva var. Gösterdiği liberalist tavır ile IMF'yi ayakta tutmayı başaran Da Silva'dan daha fazla ve son derece acil neo liberal aktiviteler bekliyorlar, çaktınız mı köfteyi?

Hiç birimiz insan değiliz!

Bugün, size burada insan olarak değil; düşüncesiz, bozulmuş varlıklar olarak sesleniyoruz. Bizi dinleyen herkesin de böyle olduğunu düşünüyoruz. Şimdi şu anda aramızda hiç kimse henüz insan olamamıştır.
Tecavüz yeşil kart sorunu değildir, pembe ya da mavi kimlik kartı sorunudur. Onu para ya da kömür yardımıyla ortadan kaldıramazsınız. Bu yüzden bir tecavüzü duyduğumuzda vah edip lanet yağdırmakla yetinmemeliyiz.
Acilen kadın ve erkek olmayı tartışmak zorundayız.
Günlerdir ülkeyi çalkalayan Siirt’teki tecavüzler acınası olaylar değildir, insanlık suçuna yol açan politikanın sorunudur.
Olayların geçen seneden bu yana biliniyor olmasına karşın cezasızlığın araştırılması elbet önemli, çok gerekli ama tek başına yeterli değildir. Yasalar henüz onları kullanacak akıldan yoksundur. Okuldan çıkıp tecavüzcü oluyorsa bir insan, eğitim sistemini tartışabilecek; camiden çıkıp tecavüz ediyorsa dini algıyı tartışabilecek akıllara ve yüreklere ihtiyacımız var. Ne yazık ki Türkiye reformist bir ülkedir ve her reform bugün kadınların cinsiyet olarak bırakıldıkları yerdedir: yani vitrinde! Türkiye’nin reformlara değil zihinsel devrime ihtiyacı vardır.
Türkiye’de tecavüz en rağbet gören cinsel fantezi haline getirilmiştir. Bugün Türkçe internet sitelerinde tecavüz pornoları Türkiye halkları tarafından izlenme rekorları kırmaktadır. Annesine, kız kardeşine, iş arkadaşına uykuda ofiste tecavüzü eğlenceli hale getiren görüntüleri izleyen bu yüz binlerce insan etrafımızı sarmış, hergün yeni bir cinsel şiddet suçuyla sarsıyor insanlığımızı. Eğitimine, kariyerine, yaşına, sınıfına, etnik kimliğine bakılarak yorumlanamaz tecavüzcüler! Tecavüz, iktidarını güden kişilerce gerçekleştirilmektedir. Kurbanlar, güçsüzleştirilmiş kişilerdir. Kadınlar yaşamın her yerinde güçsüzleştirilmeye devam ettirilen kurbanlar olarak en büyük risk grubu içindedir. Sorun kadın sorunu diye adlandırılamaz artık çünkü tecavüz o sırada erkeklerin erkek olma sorunudur.
Tecavüzün erkeklik eylemleri arasında yer almasına sessiz kalan, engel olmayan, kendini ve çevresini etkilemeyen her erkek suç potansiyeli taşımaktadır. İnsanlaşmayacaksanız biz kadınlar olduğunuz hiçbir yerde yanınızda olmayacağız. Tecavüz etmek erkeklikse, hayatımızda erkek istemiyoruz!
Van Kadın Derneği
Saray Kadın Derneği
Van KAMER
Mavigöl Kadın Derneği
YAKA Kadın Kooperatifi
Van Kadın Derneği - VAKAD /
Van Women's Association
Sıhke cad.100 yıl işmerkezi A Blok Kat:2 No:49 VAN
Telefax: 0 (432) 214 90 15
vankadindernegi@ hotmail.com
www.vakad.org.tr

28 Nisan 2010 Çarşamba

Can Yücel / Sevgi duvarı / Kontes

sen miydin o yalnızlığım mıydı yoksa
kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi
dilimizde akşamdan kalma bir küfür
salonlar, piyasalar, sanat sevicileri
derdim günüm insan içine çıkarmaktı seni
yakanda bir amonyak çiçeği
yalnızlığım benim, sidikli kontesim
ne kadar rezil olursak, o kadar iyi

kumkapı meyhanelerine dadandık
önümüzde, altınbaş, altın zincir, fasulye pilakisi
aramızda görevliler, ekipler, hızır paşalar
sabahları açıklarda bulurlardı, leşimi
öyle sıcaktı ki çöpçülerin elleri
çöpçülerin elleriyle okşardın beni
yalnızlığım benim, süpürge saçlım
ne kadar kötü kokarsak, o kadar iyi

baktım gökte bir kırmızı, bir uçak
bol çelik, bol yıldız, bol insan
bir gece sevgi duvarını aştık
düştüğüm yer öyle açık seçik ki
başucumda bir sen varsın bir de evren
saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi
yalnızlığım benim, çoğul türkülerim
ne kadar yalansız yaşarsak, o kadar iyi

Kopya çekmek serbest

İstediğiniz dilden başlayabilirsiniz

Çivi çiviyi söker

- Hocam karışmak gibi olmasın ama boşuna bekliyorsun, gelmiycek... Galiba senin de geleceğinden pek umudun yok ki, çiçek filan da almamışsın.
- Ulan elimiz mi var, .ötümüze mi sokucaz çiçeği?

27 Nisan 2010 Salı

Haydar Işık / Başaltı notları - 50

- güiza'yı görünce canım kaleci olmak istiyor

- işçi sınıfına taksitli kefen satışı başlamıştır

- cop vurup yaremi incitme polis

- ülkemizin namus anlayışı bir beladır bölünür

- türksel süper kirli

- oldu olacak aziz yıldırım kafaya da çıksın

- aleks de soza şüpheli bir paket gibi

26 Nisan 2010 Pazartesi

Performansunuza osurayim

Emekten daha fazla yağ çikarmaya çalışan ibiş sermaye, performans (verim güci) diye bir laf atti ortaya.
Hemen her işyerinde çalişanun performansini olçeyiler.
Ula kilçuğina siçtuğumun vijdansuzlari, bu performansi neye göre belirleyisunuz? Kunta Kinte’nun çalişma saatlerini mi baz aldunuz?
Ya peki, ben sizun performansunuzi nasil ölçeceğum? Sen başarili bir işveren misun?
Bir kriz zuhur edince hemen servisi kaldurursun, yemeği kesersun, 3 kuruş olan maaşi, 1 kuruşa indurursun, 2 kişinun işini 1 kişiye yuklersun. İşçinin çiş saatini bile kontrol edersun. Ula sen ne ... tovbe tovbe... Adami teoriden çikarur bunlar.
Bunlarun en yüksek puanlarla kazanduklari üniversiteler, yalduzli, cafcafli ve parlak tahsil hayatlari, Amerika’da okunan okullari, masturlari, hassiturlari, hepisi soninda onlara çok basit bir ayak oyunini öğretur; finans – kapitalun güciyle işçiyi, çalişani ezeceksun. Kardan vazgeçmeyup, işçinun emeğinden çalacaksun.
Hay sizun performansunuza osurayim.

Can Yücel / Herze

Bir yılan düştü vapurda yanıma
sarıldım denize

Zengin ve Yoksul (Poor and Rich) - 22

Zengin : Para verdiği için yoga ve reiki ile rahatlar
Yoksul : İbadet ücretli olmadığı için namaz kılar ve rahatlar

Zengin : Marka çantalarla gezer
Yoksul : Market poşetlerle gezer

Zengin : Selası uzun okunur
Yoksul : Selası çabuk okunur

Zengin : Gönlünü kendi gibi zengine kaptırır
Yoksul : Gönlünü gerçekten sevdiğine kaptırır


Zengin : Hırsızlığını vakıf kurarak silmeye çalışır
Yoksul : Hırsızlığını ortadan kaybolarak silmeye çalışır

Zengin : Yatak odasında fantezi için her şey vardır, buna rağmen bir bok olmaz
Yoksul : Beş kişinin arasında bile kendi karısını bulup yine sevişir

Zengin : Hergün mutlaka bağırsakları iyi çalışsın diye Yovita yer
Yoksul : Bağırsakları bir gün de çalışmasın diye dua eder

Zengin : Yüksek özgüveniyle her zaman her yerde bağırır
Yoksul : Özgüven mi, o da ne? Sadece kahvede, gol diye bağırır

Zengin : Homoseksüel ise onun kendi cinsel tercihidir
Yoksul : Homoseksüel ise ‘ibne’dir

25 Nisan 2010 Pazar

Haydar Işık / Başaltı notları - 49

- e-mailleri çöpe atarken buruşturamamak ne acı

- orada içeriği boşaltılan bir köy var uzakta

- intihar edersem, acil servise gelme istemem

- düşen kalkan bir denizlispor

- ikinci el şaka bulunur

- kibritçi kız kadar olup da bir selpakçı kız çıkaramadık

- 70'li yıllarda yaşattığımız, 'nesrin topkapı yılbaşında televizyona çıkacak mı?' sorusunun resmi yanıtı verilmeden, 'behlül, nihal'i bırakacak mı?' sorusuna geçmeyelim

- artık hayatta olmayanların düşüncelerinden yararlanıyorsak, 'ölüler asist yapıyor' diyebiliriz

- birden canavara dönüşenler duygu emeklisidir

- darağacğndan anayasalar dökülüyor

- erken yaşlanıyoruz, çocuklar geçmişimizdir

Senin kokartını sökerim, .ötüne sokarım!..*

"Türkiye’deki hakemler iyi çocuklar, temiz çocuklar, dürüst başladılar. Korkuttular. Kokartı çıkartıp popona sokarsa korkarsın! Allah’tan FİFA kokartını sokuyor, yerli kokart çok daha büyük." (Erman Toroğlu, Sanem Altan / Vatan)
*Aziz Yıldırım Selçuk Dereli'ye, "Senin kokartını sökerim, .ötüne sokarım!.." demiş.
Hakemlik harbiden .öt istiyor. Bu işler Aziz Yıldırım'la da bitmiyor, daha sırada Adnan Polat, Yıldırım Demirören var... Hepsinin birer kokart soktuğunu düşünün...
Türkiye'de hakem olmak için öyle böyle değil, büyük .öt lazım.

En en-bi-ey

- Atma baba, atma bu üçlügü!.. Yakacan hepimizin 'iddaa'sını. Tek maça kalmıştık yapma!

24 Nisan 2010 Cumartesi

Atılgan Korkmaz / Buyur burdan bak - 19

Valla ben böyle yönetiyorum
23 Nisan nedeni ile Başbakanlık koltuğuna oturan minik Elgin Koçubaba'ya Başbakan Erdoğan, "Artık yetki sende ister asarsın, ister kesersin" demiş. Daha sonra minik Elgin'in, 'başkanlık sistemine' karşı olduğunu söylemesi ortamda soğuk bir duş etkisi yaratmış. Başbakan, başkanlık sistemini demokrasi kavramıyla doğrudan örtüştüğünü Elgin'e açıklayınca, Elgin'de 'haaa, o zaman siz haklısınız." demiş.
Başkanlık, başbakanlık, padişahlık hiç biri fark etmiyor... Kafa böyle olunca hangi şekilde yönetilirsen yönet, her yol kasaplığa çıkıyor.

23 Nisan 2010 Cuma

Meslek örgütümüz 1 Mayıs'ta alanlarda

Tüm sinema filmi ve televizyon dizisi yapımcılarına,
Bilindiği gibi “1 Mayıs” geçen yıl resmi tatil günü ilan edildi. Sinema ve televizyon çalışanları 32 yıl sonra bir kez daha 1 Mayıs’ı bayram havasında kutlamak istiyor.
Sinema Emekçileri Sendikası Sine-Sen, bu yıl DİSK’in davet ettiği uluslararası konuklar ve yerli bilim/kültür/sanat insanlarının hemen arkasında yer alacak. Biz sizin de çekim çalışmalarınızı 1 Mayıs’ta repo verecek şekilde düzenlemenizi ve o gün film/dizi ekibinizin adını taşıyan bir pankart ile Sine-Sen pankartı altında 1 Mayıs’a katılmasını ümit ediyoruz.
İyi çalışmalar dileriz.
Sinema Emekçileri Sendikası
Yönetim Kurulu
Toplanma Yeri:
1 Mayıs Cumartesi günü saat 9.30’da Şişli Meydanı’dır.
(Ramiz Dayı Ezel'i, Behlül de Bihter'i 1 Mayıs'a getirsin. Issız Adam gelmese de olur ama Recep İvedik kesin gelmeli. Çünkü bu sevimli dallama kardeşimizi, 'entel'lerin ve bu dingil hayatın elinden sadece sınıf bilinci kurtarabilir. Y. O.)

Öğrenci Titanik'i

Para yok, varsa da daha acil olan makarna veya tüpgaz alınacak... Öyle 5 yıldızlı otellerin, bilmem ne sport's clup havuzlarının önünden bile geçemezler. Bütün bunlardan kelli sevgili işleri de nanay... Eee, genç adam, onun canı da şöyle bir güvertede sevgilisine temsili Titanik birliği olarak sarılmak ister. Kerem ile Aslı, Ferhat ile Şirin olamayınca ne yapsınlar; Ferhat ile Kerem olmuşlar.

Haydar Işık / Başaltı notları - 48

- yarım kalmış düşler tamamlanır, fotokopisi çekilir

- ben meylimi uygun fiyata 3 güzele düşürdüm

- zafer, direnen facebook emekçisinin olacaktır

- yumruk yumruk üstüne kurdum siyasi tavrımı

- 14'ü onurlu, 8'i onursuz, 3'ü şaibeli, 2'si tahkim kurulundan çıkmış, 1'i de şikeli toplamda 28 lig sampiyonluğumuz var

- yumurta ikizlerinden biri karaktersizse, ona taşşak ikizi denmeli

- gökhan zan'a dokunma

- bari ölüm anını yaşa, çünkü hayat çok kısa

- kölesi tarafından terkedilene geçici kul bulunur

- hüzün hüzüne baka baka kararır

- kenan evren'in bahçesinde dar ağaçları olacak

- çıkarken kapıyı da götür

- karıncayı ezen götü borazan

22 Nisan 2010 Perşembe

Kahvehane tarzi örgütlenme

Her semtte, her mahallede ve her şehirde bizum Yali kiraathanesi gibi onlarca, yüzlerce ve binlerce kahvehane vardur.
Kahveler her türli pirotesto ve direniş içun bölünmiş hücrelerdur.
Bölünmiş deyirum çünki, herkez küçük parçalar halinde isyan etmektedur.
Kimsenin beyuk bir parça oluşturmasına imkan yok. Herkes kendi masasinda küfür edeyi.
Dikkat ettum, hüçumet elektiriğe, doğalgaza, suya (göstermesi ayip olacak ama mecburim) haboyle kol gibi zam yaptuğinda ortaluk ayağa kalkayi.
Uzunşase Osman, Ayu Mehmet, Telefon Ahmet ve Tersbacak Avni iktidara, düzene, yöneticilere, makus kaderlerine veryansun edeyiler.
Ula deyirum, bunlar yarun demokratuk bir kitle örgütine üye olup, mücadeleye başliyacak herhalde…
Fakat bizum uşaklar kahvede esup gürleyup, gazlarini çıkarduktan sonra evlerinun yolini tutayiler. Ve maalesef yaptuklari muhalefet de orada biteyi.
Bizumkilerun en beyuk örgütsel faaliyeti, eşli okey veya ellibirdur. O da, parti bir tarafa kalinca o gün kurulan örgüt, o gün yıkilayi zaten.
Deyirum ki; ula bin tane hamsi bir araya gelun çok heybetli görüneceksiniz. Sakın görüntüyü bozmayun ula yoksa tek tek yutulursunuz. Yutulayisunuz işte…

Bilemediniz işte...

İtiraf edin, bunu yapsa yapsa bir Rizeli ya da Trabzonlu yapar diye düşündünüz... Ama değil, kahramanımız Brezilya'dan...

Çivi çiviyi söker

- Bu dünyaya çocuk getirmek istemiyorum Namıh!..

Laz Marks Emice'ye saha kapatma cezası

140. maçını bitiren Laz Marks Emice sahalarda kalmaya devam ediyor. Geçen yıl büyük bir hezimetle yitirdiği Çorum maçının rövanşında oligarşinin kalesini gol yağmuruna tuttu ve dört yüze yakın seyirciyle yapılan maçta inanılmaz gollere imza attı.
Anadolu turnesi sırasında çeşitli engellemelere maruz kalan Laz Marks son olarak da İdil ve Cizre Kaymakamlarının keyfi engeline takıldı. Türkiye’nin birçok ilinde ve ilçesinde maçlarını yapan Laz Marks Emice bütün engellemelere rağmen maçlarına devam ediyor.
Kamuya ait olan salonları ve yerleri bütün vatandaşlar gibi bizler de kullanma hakkına sahibiz. Bu hakka rağmen İdil ve Cizre Kaymakamları Eğitim-Sen’li arkadaşlara salon tahsisi yapmamışlardır. Birçok kamu kuruluşuna ait salonlarda sahalara çıkan Laz Marks’a İdil ve Cizre Kaymakamı “oyunun politik olması gerekçesiyle, Milli Eğitim Müdürlüklerine ait okul salonlarını veremeyeceklerini” belirtmişlerdir.
Türkiye Cumhuriyeti Devletimize ait il ve ilçelerin milli eğitim müdürlükleri salonlarında bu oyun oynanmaktadır. Bu akşam (22 Nisan) Amasya Lisesi salonunda Laz Marks oynanacaktır. Halk Eğitim Merkezleri ve okul tiyatro salonlarında çokça tekrarlanan oyunumuz politik bir stund-up’tır. Bunu kimse inkar etmiyor.
Demokrasi ve insan haklarından dem vuranlar, yeni bir anayasa ile ülkemizi “adelet”li bir ülke haline getirmeyi düşünenlerin adaleti budur. İdil ve Cizre de biz sadece okulların salonların tahsisini istedik. Okul öğrencilerine oyunumuzu oynamak gibi bir tasarrufumuz yoktur. Bu nedenle salon tahsisi zaten zorunludur. T.C vatandaşı olarak bu bizim en yasal hakkımızdır bundan da taviz vermeyeceğimizi açıkça belirtmek istiyoruz.
Bu konuda düşüncelerine başvurduğumuz Laz Marks Emice şunları söyledi; “Paçi uşaklar ha bu adaleti, kalkınmasi çendinden menkul olan hüçümetun yeni bir eziyetiylan karşu karşuyayiz. Benum maçlarumi her şekilde encellemeye çalışiler ama güçleri yetmeyecek. Soluğumuzun yettuği yere kadar habu maçlari götüreceğuk. Ula paçilar uşaklar, siz da oturduğunuz yerlerdan tepkisuz kalmayun da. En azundan şu İdil ve Cizre Kaymakamlarina bir faks, bir e-mail, ne bileyim bir telefonlan tepkinuzi verun da. Haçan tepkisuz kalursanuz sıra size da celur. Uiy, daha ne duraysunuz? Başlayun hemen tepkilarunuzi vermağa da... Şunu da bilmenuzu isterum çi gerekursa ha bu maçlari İdil ve Cizre de Kaymakamluk binalarinun öninde yapacağuk. Sayin Kaymakam dahil bütun yekilileri maçlarumuza bekleyiruk”
Anadolu Turnesine devam eden Laz Marks ekibine destek olmak isteyenlerin tepkilerini göstermeleri yeterlidir.
İdil Kaymakamlığı; 0(486) 551 20 01, Fax: 0 486 551 30 14, bilgi@idil.gov.tr
Cizre Kaymakamlığı;Tel: 0 486 616 17 41, Fax: 0 486 616 16 80,info@cizre.gov.tr
Laz Marks / Politik stand-up
Yazan: Yılmaz OKUMUŞ
Oynayan: Haldun AÇIKSÖZLÜ
Desen: Tuncay AKGÜN
Genel Koordinatör: Alper KÜÇÜKDEVLET
0212 254 89 30- 0554 738 36 90
kucukdevletalper@gmail.com
www.leman.com.tr
www.cansenligi.org

21 Nisan 2010 Çarşamba

Haydar Işık / Başaltı notları - 47

Yumruklu ülke gündemine ilaç olacak tedbirler
- siyasetçiler kask taksın! hatta sabah evden çıkmadan, eşleri, "bey hava bugün çok yumruklu, iyice kapat şu kaskının önünü! gardını almayı da unutma!" desin!

- saldırgan ilk teşebbüste hedefi ıskalıyorsa, ikinci yumruk hakkı saldırıya uğrayan kişinin olsun.

- saldırıya uğrayacak kişiler yamuk yumuk burunlulardan seçilsin ki, atılan yumrukla burunlar biraz da olsa düzelsin, olaya bir estetik boyut katılsın.

- Toplum olarak yumruk atanlara desteğimizi sunmalı ve derdimizi anlatmanın bir yolu olarak, sinirlendiğimiz herkesin burnuna yumruğu indirmeyi gelenek haline getirelim.

- 'her canlı bir gün mutlaka yumruğun tadına bakacak' sözü, şehrin her yerine asılsın.

- arda, caner'den sonra, kaleci aykut, baros ve hakan balta'yı da tokat manyağına çevirsin, bursaspor'un sampiyonluk sanşı artsın, fener de babayı... öhö öhöö!..

- kiralık suikastçilerin yumruklu saldırıları ödemeli yapılsın. emniyetteki sorgularında da çaylar sponsor firmalar için ihaleye açılsın.

Atılgan Korkmaz / Buyur burdan bak - 18

Onlar emperyalizmin dayatması, tamam... Peki Baykal kimin dayatması?
CHP lideri Deniz Baykal, grup toplantısında başbakana yüklendi, eski bir gazetenin manşetinde yer alan "Başkanlık sistemi bize Amerikan emperyalizminin dayatmasıdır" manşetini göstererek başbakanın siyasi tutarsızlık abidesi olduğunu dillendirmiş.
O kadar tutarlı bir siyaset adamıdır ki Baykal, gittiği her şehirde alanlar hınca hınç dolar, insanlar Baykal'ın düşüncelerini, fikirlerini, projelerini dinlemekten büyük keyif alır, ve hatta bununla da kalmaz CHP'yi parti olarak savunmasa bile safi Baykal aşkından yanıp tutuşan milyonlarca insan tereddütsüz oyunu ona verir. Başkanlık sistemi bir yana ülkemde hangi sistem varsa hemen hemen hepsi emperyalizmin dayatması onu zaten biliyoruz, anlayamadığımız Baykal bize kimin dayatması?

20 Nisan 2010 Salı

Ülkü Tamer / Geceleyin karanlıkta

Geceleyin karanlıkta
suya attım ben sesimi.
Türkü oldu birdenbire,
denizinden geçen gemi.

Geceleyin karanlıkta
gülümsedim buluta ben.
Saçlarına düşen yağmur,
gökkuşağı oldu birden...

Geceleyin karanlıkta,
yıldız tuttum gök içinde.
Işığını sana vurdu
bir gül açtı yüreğinde...

Atılgan Korkmaz / Buyur burdan bak - 17

Bilica yerli statüsünü kazandı
"Başarıya giden her yol mübahtır, gerekirse arkdaşının kuyusunu kazıp, bu yolda her türlü çirkefliğe başvurabilirsin." Bu bize yeni dünya düzeninin en büyük dayatmalarından biridir ki, millet olarak bu düşünceyi iyi sindirdik.
Üç beş kuruş para uğruna öz teyzesinin düğün gecesi takılarını çalan mı ararsın, babasının iş yerindeki kasasını patlatan mı, çocukluk arkdaşlarını kefil yapıp kredi çeken, üstüne üstlük ödemeyip evine haciz gönderten mi ararsın, hepsi bizde mevcut "hamdolsun!"
Eee Bilica da artık alıştı artık düzene... Üzüm üzüme baka baka kararır derler. Burada bakıp, kararacağımız üzüm Fatih Terim okulundan yetişme Emre Belözoğlu'dur.
Top vuramamış futbolcunun üzerine karate yapar gibi uçup dağıtacaksın, bir de vatandaşın Bobo penaltıyı atamasın diye penaltı noktasını tavuk gibi eşeleyeceksin...
Bilica bu hareketiyle benim gözümde artık yerli statüsünü kazanmıştır. Hadi hayırlı olsun. İşini hakkıyla ve samimiyeti ile yapan yerliler, sözüm meclisten dışarı.
Yumruk yumruğa siyaset!
Türk tipi demokrasi özüne dönme çabasında. Kapatılan DTP lideri Türk, ardından Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Yıldız ve son olarak da Çankırı Belediye Başkanı yumruklu saldırıların hedefi oldu.
Bu ülkede yıllardır dokunulmazlıkların kaldırılıp kaldırılmayacağı tartışıla dursun, sanırım halkımız kararını verdi, temelsiz açılımlar ve ucuz siyasi tercihler yüzünden kendi çözümlerini en ilkel metodları kullanarak bir bir hayata geçirmeye başladı.
Bu durumu kullanmaya ve rant elde etmeye çalışacaklar olacaktır, sağduyu çok önemli.
Eğer yumruğun hasını atmaksa derdiniz; çok kalmadı, sandığı kızdığınızın başına geçirin daha çok acıtır, daha etkili olur merak etmeyin.

Haydar Işık / Başaltı notları - 46

- her çocuk büyüdüğünde çoğulcuk olur

- iddiaya girerim ki tek yol devrim

- bu ülke bizim. tek bir taşını bile vermeyiz. öhöm... dolayısıyla ülkemizin tek yoksulunu bile vermeyiz. türk'ün yoksulunu da tüm dünyaya gösteririz.

- faşistten adam çıkmaz yaa

- çikolatalı sufle yapmasını bilmeyenden suflör olmaz

- attığın her adıma dikkat edersen boyun felci geçirirsin

- rezervasyon tanrıya mahsustur

- hatasız kullar tutuklanıp yargılansın

- kefenin ekosesi yok

- bir elmanın devre arası gibiyiz

- dikkat bilica çukuru var

- iyi insan oğlu pastörize süt emmiştir

- çatıdaki bayrak iyice dalgalansın ki, milliyetçiliğin net çeksin

- hayal ürününüz hatalı üretim olabilir

- ambulans, cenaze arabasının paf aracıdır

19 Nisan 2010 Pazartesi

Laz Kapital 2 biraz rötarlı da olsa geliyor

Yakında bütün balıkçılarda!..

Beşiktaş, Ganalı stoper Abedi Çita'yla anlaştı

Şampiyonluk yarışından kopan Beşiktaş, gelecek senenin kadrosu için çalışmalara başladı ve Ganalı stoper Abedi Çita'yla prensipte anlaştı. Mustafa Denizli'nin, "Koşuyor, ısırıyor ve rakip forvete nefes aldırmıyor, onu takımımda istiyorum" dediği Çita'yı bir antrenman sırasında görüyorsunuz.

Sigara yasağı yumuşuyor

Kahvehane, kafe, bar, lokanta vs. gibi işyerlerini iflasa sürükleyen 'sigara yasağı' gözden geçirilip yumuşatılıyor. Yasakla ilgili olarak görüştüğümüz bir Hükümet yetkilisi, "Sigarayı büyük bir şehvetle, kendinden geçerek içenlere kapalı, açık, yarı kapalı mekan gibi bir ayırım yapılmayacaktır. Onlara her yer serbest..." dedi.

18 Nisan 2010 Pazar

Kuşatma altında trafik

Kuşatma altında karşıdan karşıya nasıl geçilir; önce polise, sonra askere, sonra tekrar çevik kuvvete bakacaksın!. Yok bunlar da yetmiyorsa, sömürgecilere, tekelcilere ve kapitalistlere bakacaksın!

Çübali doktorlar ve karşunun solcilari

Kattü’den (Karadenuz Teknik Universitesi’nden) uşaklar, paçilar ziyaretuma geldi. TEKEL işçilerinun direnişine katilduklari içun üniversite yönetimiyle papaz olmişlar. Koni döndi dolaşti Çüba’nun binlerce doktorini dünyanun dört bir yanina yollamasina kadar geldi.
Uşaklara paçilara dedum ki, bu evrensel bir damardur. Kendi şehrunde, ülçende, dünyada verilen he türli hak mücadelesi seni ilgilendurur. Doğri tavir sizun yaptuğunuzdur.
Hani tirafiği bahane edup, bir yere gitmek istemeyen taksiciler vardur, “Ben karşunun taksisiyim abi, o tarafi bilmeyirum.” derler. Hau beyuk şehirlerdeki bazi tuzukuri solci uşaklara, paçilara bakayirum, bunlarunki da o hesap. Hepsi gönülsüz taksici gibi olmiş. Ben karşunun solcisiyim…
İsteyi ki 1 Mayis evinun öninde kutlansun. Bütün kitlesel eylemler onun oturduğu mahallede yapilsun.
Ula evladum, sen temasa geçesun diye emekçi halkumuz komple Cihangir’e, Moda’ya mi taşinsun?
Eğer halksuz bir şey olmiyacağina inaniyisan onun yanina gideceksun.
Öyle Che Guevara gibi kita değişturmene de gerek yok, çendi şehrundeki hak mücadeleleriyle ilgilen yeter.
(Laz Marks Emice, BirGün Pazar ekinde yazmaya devam ediyor)

17 Nisan 2010 Cumartesi

Aşk üçlemesi - 2 / Süt

Aşık Nasrettin der ki;
Ben zaten aşık olacaktım,
sen sadece oradan geçiyordun...

16 Nisan 2010 Cuma

Aşk üçlemesi – 1 / Yumurta

Hanımefendi, lütfen o masadan kalkar mısınız?
Yanlış anlamayın sizinle alakalı değil...
Mevsim çok bahar, aylardan sinsi Nisan,
hava ve zemin aşık olmaya müsait.
Güneş böyle yüzünüze arkadan vuruyor ya,
her an elimden bir aşk çıkabilir.

Haydar Işık / Başaltı notları - 45

doyçland fabrikalarından...
- paydos zilinden sonra evlerine dağılan işçilerden prostat hastası erzincanlı ali kamer, evine 200 metre kala çınar ağacının dibinde acı içinde çişini yapmaya çalışırken, bel fıtığı hastası kayserili mevlut, otobüs durağında sırtı tutulmuş bir haldeyken, böbrek hastası rizeli ismail, safra kesesine kadar inen iri bir kaldırım taşını düşürmeye çalışırken, adanalı vakkas da, arabasıyla evine giderken yedili otobanın sol şeridinde yorgunluktan uyuya kalmıştır. söz konusu işçilerin çalıştığı fabrikanın patronları, hastalanan elemanları ertesi gün evlerinde ziyaret edip, "firmaya zarar veriyorsunuz" demiştir

- işverenin uyguladığı sigara içme yasağına rağmen tuvalette pipo tüttüren ali ekber'i, köylüsü abidin anında gammazlamış ve çıkışına sebep olmuştur. gammaz abidin bu hareketinden dolayı başarılı görülmüş ve işveren tarafından saat ücreti 5 cent artırılmıştır

- bu ay sonunda aldığımız bordroları bir araya getirdiğimizde, işçi sınıfının cebinden bir miktar daha paranın çıkartılıp, egemen sınıflara verildiği acı içinde tespit edilmiştir

- sarı sendikacıların türkiye'de, `sendika ağası`, almanya'da da `dük` oldukları oy birliğiyle karara bağlanmıştır.

- kim daha çok yalakalık yapıp, daha fazla üretirse saat ücreti ve maaşı artacak türünden bir uygulamaya geçilirse yanacağımız kesindir.

- vietnamlı tornacı yoldaş lee gui cee, 20 yıllık gurbet yaşamında ilk kez düzenli bir almanca cümle kurup, "es lebe der sozialismus" yani, `yaşasın sosyalizim` dedi. tellafuzu oldukça anlaşılırdı. yoldaş lee'nin başka almanca cümleler üzerinde çalıştığı bildirildi.

- rüselsheim'deki opel firmasında, öğlen vardiyasınden evvel şefler, işçilere uygulayacakları baskıları tek tek sıraladıktan sonra, "var mı sorusu olan` diye sordu. vardiyada görevli 30 kadar işçi top yekün recep tayyip erdogan gibi kaldılar. çünkü hiç birinde yabancı dil yoktu. içlerinden sivaslı muhammet oruç, "one minut" dedi

- 47 yıllık yoğun emekçilikten sonra bu sabah nihayet emekli olan çorumlu nida dayı, öğle namazını takiben toprağa verildi

15 Nisan 2010 Perşembe

Bunlar 'Emek'in her türlüsüne düşman

Nerede emeği savunan bir hareket görürlerse biber gazı ve copla saldıran zihniyet, şimdi de Emek Sineması'nı yıkıp alışveriş merkezi yapacakmış.
İşin komiği bunlar 'muhafazakar' (muhafaza eden, koruyan) diye geçiniyorlar...
Bir şeyi iyi muhafaza ediyorlar ama; kapitalizmin önünde engel tanımayan, yıkan, ezen ve geçen açgözlü kar hırsını iyi koruyorlar.
'Emek'in her türlüsüne düşman olan bu kafa, yakında Emek Sineması'na da biber gazı ve copla saldırabilir.

Can Barslan

1980'de tanıdım Can Barslan'ı. Oğuz Aral hemen hemen aynı zamanlarda çağırmıştı bizi Gırgır Dergisi'nin kadrosuna. 30 yıldır bir çizgi ve mizah emekçisi olarak bayrağı hiç yere düşürmeden yazıyor ve çiziyor.
Halen Yasemince dizisinde birlikte senaryo yazdığım dostum Can Barslan'a huzurlarınızda bir selam gönderiyorum.

Atılgan Korkmaz / Buyur burdan bak - 16

Kurt çoban olursa vay sürünün haline
Obama, Nükleer Güvenlik Zirvesi'nin ardından yaptığı açıklamada, dünyanın artık daha güvenli olduğunu söylemiş. 4 yıl içerisinde korunmasız durumda olan tüm nükleer maddelerin güvenliğinin sağlanacağını dile getirmiş.
Irak'ta, Somali'de, Afganistan'da ve CIA ajanlarının onlarca ülkede yürüttüğü kanlı planlar dahilinde cebren ve hile ile milyonlarca masum sivil insanın hayatına kasteden bir seri katil, dünyanın güvenliğini sağlayacak "polis" olacak. Bununla da kalmayacak her nevi kimyasal, biyolojik ve nükleer silahı üretecek ve satacak. Bundan yıllık bilmem kaç milyar dolar rant sağlayacak ki bunun büyük bir dilimini el altından, yasa dışı yollardan yapacak ve nükleer maddelerin güvenliğini sağlayacağını söyleyecek.
Dünya barışını bunlara bırakmak, sürüyü kurta bırakmak gibi bir şey.

14 Nisan 2010 Çarşamba

Memleçeti cennete çevirduk, az sonra huriler geleyi

Efendum görinen işsuzluk olmiş % 21 (İdris uşağum, görinmeyen işsuzluk nedu diyecek olursan; bizum uşaklar baluği bile artuk 4 kişi birden tutayi. Birincisi oltayi tutayi, ikincisi oltaya yemi takayi, üçüncusi şinorkeliyle yemi yutacak baluğa refakat edeyi, dördüncusi da yemi yutmasi içun baluği ikna edeyi. Şimdi buğa bir da baluk pazarinda, yan yana limon, roka ve kivircuk satan 3 kişiyi daha ekle; etti 7 kişi.)
Ne deyiduk, görinen işsuzluk olmiş % 21, fakat bizum 15 vatluk ampule sorarsan, “Memleçeti cennete çevirduk, az sonra huriler geleyi.”
Netceğuk Hasan ne etsun, uşak zokayi yutmiş ve bu haberlere inanmiş tabi. Gerçi Netceğuk Hasan kimlere inanmadi ki… ‘Ak Günler’ diyen Ecevit’e, ‘Ben sizun babanuzim’ diyen Demirel’e, ‘İki anahtar vereceğum’ diyen Çiller’e… İnanma konusinda çok bonkördur…
Hasan tutturmiş, “Başbakan haklidur, herkes neşe içinde göbek atup, eğleneyi.”
Ula bu uşak eskiden akilliydi, buğa ne oldi, diye sordum sorişturdum. Meğer parasuzluktan Avni Aker Stadi’na giremeyimiş, sitadun yakinindaki bir evun çati katindan Tirabizonsipor maçini seyredeyimiş. Alanzinho’nun attuği bir golden sonra bizumki sevinurken tepe usti yere çakilmiş. O günden beri Tayyip’un politikalarini hakli bulmaya başlamiş.
Efendum, bu iletişum hokkabazlari, Türkiye’yi bir sinama filmi pilatosi gibi kullanmaktadur. Yönetmen, seyircinun kafasinda sori işareti yaratmamak içun, göstermek istemeduği yere kamerasini çevirmez. Dünyanun bütun hokkabazlari gibi bizum medya ve iletişum hokkabazlari da façasi çizilen yerleri değil, makyajli yerleri göstereyi.
Medya imani gevreyen milyonlarca çalişani (milyonlarca çalişamayani) ve onlarun dertlerini göstermeyince ne oliyi; bizum Netceğuk Hasan dünyanun her tarafini Sortie, Şamdan ve Suada zannedeyi.
Hasan’a göre herkes sabaha kadar gezup tozayi, eğleneyi… Herkes Başbakan'un kahvaltisina koşayi.
E hal böyle olinca hurilerun gelmesi da yakindur tabi…

Atılgan Korkmaz / Buyur burdan bak - 15

Ütopya dönüyor, az sonra... Bizden ayrılmayın!
Önceleri ülkelerin uzun vadeli planları ve bu planlara dönük geliştirdikleri stratejileri vardı. İnsanların da durumu bundan çok farklı değildi. Bir ev ya da araba almaya karar veren insan, oturur nasıl tasarruf yapacağını düşünür, nerden ekstra gelir sağlayabileceğini hesaplar ve uygulamaya başlardı. Tutar tutmaz o ayrı konu ama bu bir mücadeleye ön ayak olur, insanların kendilerini yaşama tutunma anlamında motivasyonlarını sağlardı.
Şunu diyebilirsiniz, insanı hayattaki maddi değerler sistemi mi yaşama bağlar? Temel ilkeler, insan ilişkileri, sevgi, yardımlaşma, paylaşma ve dayanışma ruhunun getirdiği hazzın hiç mi etkisi olmaz? Aslında asıl onlar olması lazım ama, bizim gibi toplumlarda önceleri sıradanlaşan bu değerler tatmin etme özelliğini kaybediyordu... Çıkış yolu olarak mülk edinmeyi seçtik daha sonra.
Pek tabi bu durum hasetlikleri, kavgaları, küslükleri bireyselleşmeyi beraberinde getirdi. Yeni Dünya Düzeninin ev sahibi Çok Uluslu Sermayenin son planlı eylemi bu stratejiyi uygulamaya koymaktı, başardı da. Ama bu başarı aslında sonun başlangıcıydı.
Öyle bir toplum düşünün ki,
1. Satın aldıkları değerlerle, ürettikleri değer arasında negatif ciddi bir fark olsun (cari açık), ve hatta ciddi bir kesimin ürettikleri değer hiç olmasın (işsizlik)
2. Paylaşım ve dayanışma hiç olmasın ya da sadece kazan -kazan ilişkisine bağlı olsun. O ülke insanı içinde bulunduğu maddi açmazı yüksek faizle borçlanarak kotarmaya çalışsın (kredi kartları, tüketici kredileri)
3. Üretilmeyen, üretilmeyecek ya da gelecekteki üretilmesi muhtemel değerlerin önceden satışı yapılsın (borsa), ve bu işlemlerden elde edilen gelirler tekrar tüketime dönük ya da borç finansmanında kullanılsın.
Sadece şu üç gerçek göz önüne alındığında dahi, Marks'ın teorilerini eskimiş ve çağdışı ve hatta ütopik görenler, çok değil "az sonra!" Marks'ın en büyük savunucuları olacaklar, can simidi gibi ona sarılacaklar.

13 Nisan 2010 Salı

Haydar Işık / Başaltı notları - 44

- sağ taraftan keita ortayı yaptı, alemci jo yükseldi ve kafayı buldu

- kızını dövme, dizini de dövme

- hasan efendi iki süt, bir gazete, ha bi de liverpol satılıyormuş al da gel!

- tüüh, ülkeden çıkarken incirlik'teki nükleer başlıkları açık unuttum

- toki'ye duyurulur: içim boşaldı

- kalçalarıyla ünlü olanlarla ilgili yasal düzenlemeler yapılsın ki, taş atan çocukların farkı olay olsun!

- samsun - çarşamba kara yolunun 30. kilometresinden sola dönün, ikinci sapaktan sağ yapın, önünüze çıkan ilk kavşakta faşizme geçit vardır, dikkat edin!

12 Nisan 2010 Pazartesi

Her temas 'adamına göre' iz bırakır

Fransız suçbilimci Edmond Locard polisiye olaylar için "Her temas iz bırakır" demiş.
Suç dünyası için geçerli olan bu prensip insan ilişkilerine uygulanabilir mi? İşimize yarar mı?
Bazı insanlara ne kadar dokunsanız, temas etseniz de iz bırakamazsınız; teflon gibidirler. 'Bugün temas, yarın deniz' gamsızlığıyla bütün illişkilerden yara almadan sıyrılırlar.
Bazıları da minik bir temasla bile ağır yaralar alır. Polisiye bir araştırmaya gerek yoktur, 1 kilometreden bile belli olur bu izler.
Bu işlerin bir regülatörü de yok bildiğim kadarıyla. Şehir şebeke cereyanını hep 220 woltta tutan aleti getirip insanlara takabilsek ve herkesin izlerini ve şiddetini ayarlayıp, aynı amperde eşitlesek...
Neyse, bazı insanlar bizim hakemler gibi, kabul edeceğiz bunu. Gözünün önündeki elle ve kolla yapılan teması görmeyip devam ediyorlar.
Kriminalistik dersinde adli kıl, adli tüy, adli yün diye bir konu varmış. Bazıları olay yerinde yüzlerce sat teli bıraksa bile yakalanmayacaklarının bilinciyle ellerini kollarını sallayarak gezinebiliyorlar.
Neymiş; her temas adamına göre iz bırakır...

Sonbahar Kumpanya / Kar yağar karamişun

11 Nisan 2010 Pazar

Sonbahar bir ödül de benden aldı

Sonbahar Kumpanya'nın Gitarcafe'deki dinletisindeydim dün gece.
Türkçe, Lazca, Hemşince, Gürcüce, Megrelce ve Ermenice türküler eşliğinde Karadeniz'in üzerinde bir hayalet gibi dolaştım.
Ayşenur Kolivar (vokal), Sumru Ağıryürüyen (vokal, mandolin), Kenan Yaşar (vokal, bas panduri), Onok Bozkurt (gitar, panduri), Onur Şentürk (kemençe, tulum, çonguri, vokal), Mikail Yakut (akordeon) ve Onur Dedetaş (vurmalılar) türkülerin kardeş olduğunu bir kez daha gösterdi.
Konserin sonuna doğru Sonbahar filminin yönetmeni Özcan Alper ve başrol oyuncusu Onur Saylak da gelince ekip tamamlanmıştı.
Kalabalık dağıldıktan sonra asıl konser başladı; mikrofonsuz hem de...
Kim yönetmen, kim müzisyen, kim oyuncu, kim senarist birbirine karıştı, herkes türkülere eşlik ediyordu...
Beynimdeki akademi üyeleri ve halk jürisi ilk defa oybirliğiyle bir karar aldı; ekip ruhu büyük ödülü Sonbahar'a gitti.

Rosario, Che ve Messi

Yali Kiraathanesi’nde bizum uşaklarun Trabizonsipor’dan sonra en çok koniştuği şey Barcelona ve Messi.
Sementa Recep sordi, Laz Marks Emice, ne deyisun hau Barcelonali Messi içun, uşaği durdurabilen yok. Gelene gidene 3 - 4 tane atayi.
Yekten dedum ki, Barcelona ve Messi sosyalizme benzeyi. Benzeyi çünki, onlar da ütopik bir şey yapayi.
Hau yüzlerce kakalak gibi top oyniyan takumun arasinda teknik, zeka, yaraticiluk, özcüven, yardumlaşma, sürat gibi tüm pozituf değerleri sahaya yansitayiler.
Messi’nun saha içi organizasyoni ve yardumlaşmasi o kadar ust düzeyde ki, yeni doğmiş bir hamsi bile bunun, bir felsefenun, bilinçli bir politika ile çok çalişarak yaratilan bir sistemun ürüni olduğuni hemen anlar.
Sizun anliyacağunuz, Barcelona’li Messi’nun oynaduği futbol ütopiktur. Oyuni çirkinleşturmemek, rakibe tekme atmamak, süreden çalmamak, seyirciye saygisuzluk etmemek ve sadece oynamayi düşunmek… Kazanamasa bile buna devam etmak.
Tipki bizum gibi…
Ula bu Rosario ne cüzel bir şehirdur ki bize hem Che Guevara’yi, hem da Messi’yi verdi.
(Laz Marks Emice, BirGün Pazar ekinde yazmaya devam ediyor.)

Şuayip Tayyip

Başbakan Tayyip Erdoğan, “İşsizlik yapısal değil sanal bir sorundur.” demiş.
Yasemin Yalçın'ın canlandırdığı Şuayip karakterini yazarken bir şeyi fark etmiştim; Şuayip ve onun gerçek hayattaki uzantıları yediği hiçbir naneyi kabul etmiyordu. Karısı, başka bir kadınla yatakta yakaladığında bile Şuayipgiller, "Karıcığım hanımefendiyle marketlerin durumu üzerine konuşuyoruz" diye yalan söylemeyi tercih ediyordu.
Bizim burjuva politikacılarımız da Şuayip gibi; ülke işsizlikten kırılıyor, işsizler ordusu Türk Ordusunu sayıca geçti ama beyzadeler işsizliği kabul etmiyor, önemsemiyor. İşsizliği bir kaç patronun iyi niyetiyle aşılacak, rakamsal bir sorun olarak görüyor.
Hadi Şuayip bir hayal ürünü, hiç bir kadının gelip sevgilisi, kocası olma ihtimali yok ama bu adamlar gelip Başbakanımız, Bakanımız oluyor ve işsizlikle yatakta basılmalarına rağmen, "Vallahi de öyle bir şey yok. Solcuların abartması, yangına körükle gidiyorlar." diyorlar.
(Fotoğraf, haftalık soL Dergisi'nin kapağından alınmıştır)

10 Nisan 2010 Cumartesi

Şenol Güneş'ten özür diliyorum

(O parmaklar açılıp zafer işareti olacak)
Yenildiğimiz Kayserispor maçından sonra yazacaktım ama zamanım olmadı, Beşiktaş maçından sonra yazmak da anlamlı. Anlamlı çünkü skor üzerine yazmıyorum; yendiğimiz bir maçtan sonra övmek istemiyordum.
Hangi takımla oynarsak oynayalım sahaya neredeyse 6 hücumcu ile çıkarak niyetini belli ediyor. Saldıracağız, hücum edeceğiz, gol arayacağız... Bir Trabzonsporlu olarak 5 aydır şu sözcükleri unuttum; oyunu kontrol etmek, geriye yaslanmak, rölantiye almak, defans yapmak, oyunu geride kabullenmek, rakibi kilitlemek vs. vs... Kakalak futbolun olmazsa olmaz kuralları bizim için geçerli değil artık.
Kiminle oynarsak oynayalım o takımı bile oynattırıyoruz, o haftanın en zevkli, en keyifli maçı bizim maç oluyor.
Ha, yeniyoruz yeniliyoruz... Ki bana kalırsa Kayserispor'u, 3-0 yendiğimiz Manisaspor'dan daha çok ezdik ama yenildik...
Benim gözümde denge ve kontrol futbolunun piri Mourinho'dan bile daha önemli ve başarılıdır Güneş. Onu, Guardiola ve Wenger'in safında görüyorum.
95-96 sezonunda sahamızda 2-1 yenildiğimiz Fenerbahçe maçından sonra bir çok muhabbette, "Ne demeye Fener'i yenerek şampiyon olmaya çalışıyorsun. Beraberlik bile bize yetiyordu nasılolsa. Niye saldırıyorsun, defansta kal işte." diye konuşup Şenol Güneş'i eleştirenlere hak vermiştim.
Özür dilemek erdemdir, (yaşam biçimi haline getirmemek lazım tabi) şimdi çocukluğumun kahramanı Şenol Güneş'ten özür diliyorum.
Eğer kulüpte birazcık etkim olsaydı Güneş'le hemen 10 yıllık bir sözleşme imzalardım. Ve eklerdim; bütün final maçlarında yine saldır, yine yenerek şampiyon olmaya çalış. Belki yine kaybedebiliriz, olsun, dert etme. Trabzonspor iyi bir film, iyi bir konser ve iyi bir yemek gibi damağımızda tat bıraksın, maçlarımızı Barcelona maçları gibi ağzımızın suyu akarak bekleyelim yeter.
Gerisi teferruat.
Üst mü olur, bire kaç verir onu iddaacılar düşünsün.

Yandaş temizlikçi kadrolar göreve başladı

AKP'li belediyelerce göreve getirilen Yeniçeri Timleri, dün sabah iş başı yaptı. Timdeki görevliler, temizlik işçileri çöpleri toplarken, "Şişt şurdaki çöpü de al, köşeler iyi temizlenmedi!" diye uyarıp, bıyıklarını buruyorlar.

Janjanlı fuhuş

Kukusunun açmış bir kadın resminin altına, sanki bir sanat eserini, bir resim sergisini anlatıyormuşcasına, entelektüel bir dil kullanarak yazılar yazan ve pornografiyi (fuhuşu) saklamaya çalışan erkek dergiciliği anlayışı:
“Yaşananla ilgili değil o, yaşanacak olan onu daha çok çekiyor. Olmuşlar ve olanlar değil, olacak olanlar heyecan veriyor Yelda Sumrucan’a... Heyecan, üzüntü, çöküş, şehvet, yıpranma, eskime, zirve, unutma... yeniden heyecan... Akıp giden zamanla dost, ondan korkmuyor, hatta onunla oynaşmayı, şakalaşmayı seviyor.”
Bunun Fırıncının Kızı versiyonu vardı, imla filan hakgetire. Ayşe Düzkan gibi hep küçük harfli yazıp, lönk diye olayı anlatırlardı.
Sonuç itibariyle bir tane vesikasız çalışan mankeni soymuş ve mastürbasyon malzemesi yapmışsınız. Ne kadar cilalasan da, Borges cümleleri kursan da Fırıncının Kızı’ndan bir milim daha ieride ve saygın olamazsın ki.
En saygınınız Manukyan'dı, rahmetli...

Haydar Işık / Başaltı notları - 43

- topluma mesaj çekicem ama cepte kuruş yok

- futbolcuda ödem, garibanda da ödeme oluşur

- koluna che dövmesi yapan bir polis görürsen sakın şaşırma, görevdedir

- yandaş berluskoni

- alkollü sürücünün alkolsüzü de çıkarılsın

- kelimeler de slikonlu olsa

- mustafa denizli son kehanetini taraftarlara imzalatsa

- tek celsede devrim

- iş müracatları alın yazısıyla kaleme alınsın

- sivil savunmanın ortasına ts'li egemen ve bjk'lı ferrari alınsın

- sıradaki parça, vatani görevini yapamayanlara gitsin

- özel yaşama müdahale penaltı olsun

- trafik kazalarında burnu bile kanamayanlar kızılay'a kan bağışı yapsın

- dünya dili ingilizce, vücut dili de türkçe olsun

- davos'tan türkü çıkmaz

- son baskı mahalle baskısı olsun

- her canlı bir gün mutlaka tutuklanacaktır

- görünen köy özel tim istemez

- beni liradan ara

- askerliğini yapmış, seyahat engeli olmayan, Ergenekon'dan içeri girmiş çıkmış eleman alınacaktır

- top bahistir

- bela danışmanlığı verilir

- komşunun karnı açken nasıl toki oturursun

- sebep sebep üstüne kurdum cinayeti

- fazla yağlarınızı atmayın, bize verin

9 Nisan 2010 Cuma

Atılgan Korkmaz / Buyur burdan bak - 14

Bilin bakalım Gül, Anayasa Mahkemesi üyeliğine kimi atamış?
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Yök tarafından Anayasa Mahkemesi daimi üyeliği için belirlenen 3 isim arasından Sakarya Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Engin Yıldırım'ı atadı. Doğal olarak da medyamız kimdir bu zat diye kurcalamaya başladı.
Değerli hocamız Utah Üniversitesi'nden çıkan "Yeni Türkiye'nin Doğuşu, Demokrasi ve Ak Parti" makalenin yazarı ve türbana özgürlük bildirgesinin altında imzası bulunan akademisyenlerimizden.
Bu duruma şaşıran yoktur sanırım, hani daha farklı bir atama bizi şaşırtırdı.
Dikkati çekmek istediğim asıl husus, bu ülkede yeni olan, değişen hiçbir şey yok, eski tas eski hamam yola aynen devam. İktidarın seçtiği bir Cumhurbaşkanı'na bu yetkiyi verir, yine iktidarın boyundurluğunda işini yapan bir kurumdan da adayların belirlenmesini istersen, daha önce de olduğu gibi hiç bir zaman süpriz olmaz. Süpriz olsa da kimin işine yarar, orası ayrı bir konu.
Şahsiyetler üzerinden yürüyen, kısır çekişmelerle gündemi kaçıran, tabanı unutan, saraydan(meclisten) kuş bakışı ülke yöneten bir siyasetin çocuğu sağlam doğarsa şaşardım.
Hani arada sağlam doğanlarda, akbabalara meze oluyor ya, yanarım da ona yanarım.