29 Aralık 2012 Cumartesi

Laz Kapital 2

Vada ya da Akses Paçisi
Günumuzun tüketicisi da bir acayiptur. Kiredi kartini övunerek taşimaktadur. Misal bizum Kivirivir Resul. Bu arahana kafalinun 3 tane kiredi karti vardur, üçüni da haboyle gömleğinun cebine koyup, beyuk bir havayla cümle aleme göstermektedur. Sanki İstiklal Savaşi Madalyasi taşiyayi. Ula koloti kafali, bu kiredi karti deduğun nane nedur? Veresiye defterinun evrim geçurmiş halidur. Akses paçisinun (Paçi: Kiz) peşine takilup, olmayan parayi harcarsan, yulari kapitalizume kapturursun. Ondan sonra da finans oligarşisi seni vadalayup durur.

Son Tiraj.com'un yaptığı bir röportaj

26 Aralık 2012 Çarşamba

Laz Kapital 2

Burjuva medyasi ne kadar gösterursa o kadar görursun
Gudukli Zeki televizyonlara, gazetelere, dergilere bakup, “Ulkenun hali içler acisidur Laz Marks Emice. Bunca haksuzluğa, hukuksuzluğa, fakirluğe rağmen sesini çikaran yoktur. Olsa görürduk daa!..” dedi.
Uşağum dedum, burjuva medyasina çok güvenma. Merak etma, ülkede bir suri muhalefet yapan, direnen insan var. Fakat bunlari Fenerli Meyreles’un eli kadar ekrana geturmez ve göstermezler. Bütun bunlar, kenduni yalnuz hissetmen, ‘boşina mi kurek çekeyirum?’ diye duşunmen içundur.
Haçan haburiya yazayirum; Çanakkale Savaşı bugün yapılsaydı CNN, Fox ve bizum yerli mütareke medyasi savaşı şöyle yansiturdi;
Türkler’un parasi yok, savaşacaklarina cephede yalinayak gezineyiler. (CNN)
Türkler çok cimridur, bir kurşuni iki kere kullanayi. (Fox)
Emperyalizum memperyalizum deyup dinozorluk yapmayun. Yabancı dostlarumuza eyi davranun. (Sabah)

Adamlar taa İnciltere’den bizi ziyarete gelmişler, siz onlari kovalayisunuz. Ayip, çok ayip!.. (Hürriyet)
Efendum Çanakkale’yi pek beğenmeduk, içeri girmeye gerek yoktur. Haçan geri döniyruk. (CNN, Fox, Sat-1, Rai, BBC)

Laz Marks Emice yollarda...

Laz Marks Emice yağmur çamur, kar kış demeden geziyor ve anlatıyor...

23 Aralık 2012 Pazar

Bütün "Çirkin Adamlar" toplandık!..

Dün gece dost kapısı Karadeniz TV'de, Çirkin Adamlar programının konuğuyduk... Moskova'nın Şifresi Temel uzun yürüyüşüne devam ediyor.

19 Aralık 2012 Çarşamba

Salih Kalyon bu kez senaristine imzaladı...

Namı diğer Necati Hoca, yani Salih Kalyon bu kez senaristi için imzaladı... Bursa Korupark AVM'deki Moskova'nın Şifresi Temel ekibinin imza gününde Salih abi bir karikatür çizdi ve benim için imzaladı.

Laz Mark Emice ara sira dürteyi...

Yaşanilan ekonomik krizun boyutlari tam olarak saptanamayi. Yanguni sondürmek içun yapilan binbir çeşit yardum, devletleşturma da işe yaramayi.
Kapitalizum, Acda Pekkan hanumun yüzine döndi, artuk yama tutmayi. Önüni kapatayi göti açiliyi, götini kapatayi öni açılayi. Yakinda bu geçmişi tenekeli kapitalizum yüzinden insanevladi don gömlek ortada kalacak. Hayirsever bir Marsli’nun gelup bizi kurtarmasini beklemeyelum, örgütlenup, etrafumuzdaki her türli haksuzluğa karşi çikalum.

17 Aralık 2012 Pazartesi

Moskova'nın Şifresi Temel ekibi horona durdu

Ekibimizi, Cem Ceminay'ın Uykusuz Her Gece programında horon oynarken görüyorsunuz. "Neden oturarak oynuyorsunuz?" diye soracak olanlara; 'benim yüzümden'. Şu yaşa geldim, has Karadenizli olmama rağmen hala adam gibi horon oynayamadığım için oturarak oynadık. Ama bu sene ne yapıp edip kesin öğreneceğim.

9 Aralık 2012 Pazar

Ertuğrul Sağlam

"Sümela'nın Şifresi Temel'i seyredip çok güldüğünü" söyleyen Ertuğrul Sağlam hocamızla birlikte Moskova'nın Şifresi Temel filmini seyrettik. İkinci filmi daha çok beğendim, diyen başarılı teknik direktör, "Futbol sevgisinin bu kadar ön plana çıkarılmasını bir futbol adamı olarak takdir ettim." dedi.

Moskova'nın Şifresi Temel ekibi Edirne ve Çorlu'da...

3 Aralık 2012 Pazartesi

30 Kasım 2012 Cuma

İşler Küçler yine tikirında...

İşler Küçler dizisinde Tirabizonsiporlan 'kupam kupam' diyerek dalga geçmişler. Çok güzel olmiş, haftaya da Filistinlan dalga geçersunuz, 'Toprağım toprağım' derken. La eşşeğun önde gidenleri, sizın kalemunuz hiç mi iktidarlan, hirsuzlan uğursuzlan dalga geçmez.

23 Kasım 2012 Cuma

Moskova'nın Şifresi Temel / Trabzon Galası

 1- Ekip toplu halde. 2- Mehmet Demirci kardeşim ve dostlarım. 3- Filmde de adı geçen, defansımızın belkemiği Mustafa Yumlu. 4- Trabzonspor'un ruhu; Şenol Güneş.


15 Kasım 2012 Perşembe

Gangnam Style < Kolbastı Style

http://www.youtube.com/watch?v=c3SyDt_m-uU&feature=share
Gangnam Style da neymiş, Kolbastı Style var burada... Hem de Marsis'ten...

8 Kasım 2012 Perşembe

Senaristin Günlüğü 47

Moskova’dan geçer mi usta?
Trabzon Havalimanı’nda çekimdeyiz. Temel ve arkadaşı Turgay, Abromoviç’den hesap sormak için peşindedir. Abromoviç’in içinde olduğunu tahmin ettikleri uçak kalkmak üzeredir. Bizim iki kafadar pistte, uçağın peşinden koşturarak pilota seslenmektedir. Görüntü çizgi film tadında ve absürd; iki adam havalanmakta olan bir uçağın arkasından Sarıyer minübüsünün peşinden koşturur gibi koşuyor… Uluslararası havacılık kurallarını ihlal ettik mi bilmiyorum ama bir komedi filminde rastlanamayacak görüntüler elde ettik…

6 Kasım 2012 Salı

Senaristin Günlüğü 46

Suyi isit Şehriye!..
İki usta oyuncu; Ayşegül Günay ve Salih Kalyon… Necati Hoca ve karısı Şehriye rolünde döktürüyorlar. Hoca sabah evden çıkarken karısına, “Suyi isit Şehriye!..” der. Aylardır su ısıtmamış olan Şehriye çok sevinir. Ama hayat, Ömer Üründül’ün futbol için söylediği gibi; ‘çok enteresan’. Sabah o iştahla evden çıkan Necati Hoca’nın, duyduğu biri iki haber moralini bozmuş ve iştahını kapamıştır. Bakalım Necati Hoca ve karısı Şehriye vuslata erebilecekler mi? 23 Kasım’da sinemalarda…

4 Kasım 2012 Pazar

Senaristin Günlüğü 45

Tirabzonsipor’dan çok bahsetmeyecesun!
Moskova’nın Şifresi Temel filmi yoluna usta oyuncuları katarak devam ediyor. Bunlardan biri de Diyanet görevlisi rolündeki Sinan Bengier. Ankara’dan gelip, Necati Hoca'yı, “Trabzonspor’dan çok bahsetme.” diye uyarıyor. Tabi Necati Hoca şokta, Trabzonspor demeden nasıl duracak? Bakalım hocamız o pratik zekasıyla bir çözüm bulabilecek mi? 23 Kasım’da sinemalarda…

30 Ekim 2012 Salı

Senaristin Günlüğü 44

Necati Hoca, ekonomik krizin ‘pierosu’na bakıyor…
Bizim Necati Hoca mahallelinin aklına takılan her meseleyi kendince açıklamaya çalışan, lafını esirgemeyen, bilgili ve her Karadenizli gibi esprili bir insan... Cemaat, bu kez hocaya ‘ekonomik krizi’ sorunca hoca hemen krizin pierosuna baktı. Piero nedir diye soranlara not; Şansal Büyüka’nın Maraton’da kullandığı, topun kale çizgisini tamamen geçip geçmediğini tespit eden elektronik ölçüm programı. Necati Hoca’nın tespiti; “Ekonomik kriz, dünya halklarinun çizgisini alttan ve üstten tamamen geçmiştur.”

26 Ekim 2012 Cuma

Senaristin Günlüğü 43

Kuymak gazileri!..
Kuymakla kahvaltı yapmak, sonra öğle vakti yine kuymak yemek, akşama bol tereyağlı bir kuymak daha yemek çok keyifli. Ama bir Trabzon atasözü ne der; Bıldırki kuymaklar, öğleden sonra tırmalar…” Fotoğrafta sabahın köründe koca bir tava kuymağı çiğnemeden mideye indiren Adem Kılıç, Alper Kul, Ruhi Sarı ve Turgut Yasalar’ı Trabzon Havlimanı’nda pert vaziyette görüyorsunuz. Beni soracak olursanız, ilk defa geç kalkmam bir işe yaradı. Kuymak gazisi olmaktan yarım saat farkla yırttım.

19 Ekim 2012 Cuma

Senaristin Günlüğü 42

Şota Kasımpaşa’yla değil, Temel’le anlaştı!..
Medyada, “Kayserispor’dan istifa eden Şota, Kasımpaşa ile anlaştı” diye haberler çıkıyor ama bu doğru değil. Çünkü Şota, Moskova’nın Şifresi Temel filmiyle anlaştı. Yani bizim kadrolu oyuncumuz oluyor kendisi. Fotoğrafta küçük oyuncumuz Şota’yı, (Hasan Kaplan’ı) dedesi Necati’nin elini öpüp, harçlığını kapmak üzereyken görüyorsunuz.

14 Ekim 2012 Pazar

Senaristin Günlüğü 41

Cennetin provası; Uzungöl
Fonda Uzungöl… Önde iki güzel ve iyi oyuncu… Masada kuymak, mısır ekmeği, Tonya tereyağı, fasulye turşusu, Rize kavurması ve şöyle taze ve demli bir çay olunca fotoğraf inanılmaz güzellikte oluyor. Bu sahneyi çektiğimiz gün ciğerlerimize depoladığımız oksijeni çok idareli kullanıyoruz. Ekip arkadaşlarımı bilmiyorum ama ben hala o nefesi alıp veriyorum.

12 Ekim 2012 Cuma

Senaristin Günlüğü 40

Hayvan Laurus Ansiklopedisi / Hayvanları Tanıyalım
Çok ilgi gören ilk teaserımızda Turgay, Sinan ve Cemil’e hayvanları anlatıyordu. Fakat Sinan’ın ‘eşekarısı’nda hayal sınırları zorlanıp, sigortaları atınca ders yarım kaldı. Turgay derse devam etseydi, şu hayvanların kökenlerini de anlatacaktı; Çoban köpeği, deniz anası, Afgan tazısı…

7 Ekim 2012 Pazar

Senaristin Günlüğü 39

La Demel, kurşunların önine bunun içun mi atladun?
Zuhal için kurşunların önüne atlayan Temel, Abromoviç’i yakalamak için Moskova’ya gider ama başına bir sürü olay gelir. Fotoğrafta bu olaylardan bir tanesini görüyorsunuz. Eminim binlerce erkek, “Lan böyle olaylar benim de başıma gelsin” der. Ama bir Karadeniz kızı olan Zuhal, bunun hesabını Temel’den sorar ve burnundan getirir. Zuhaliniz varsa, boşuna böyle hayal kurmayın.

6 Ekim 2012 Cumartesi

Senaristin Günlüğü 38

Trabzon dolmuşları
Trabzon’un en karakteristik yanlarından biri de şehirdeki ana ulaşımı sağlayan dolmuşlardır. “Sümela’nın Şifresi Temel filminde neden bir dolmuş sahnesi yoktu?” diye eleştirmişti bizi Trabzonlu dostlarımız. Moskova’nın Şifresi Temel’de bunu dikkate alarak bir dolmuş sahnesi koyduk ama akla karayı seçtik tabi. Dolmuş sahnesi için kiraladığımız minibüse binip, “La al şurdan bi dane Beşirli…” diye para uzatan hemşerimize, “Abi bu bir yere gitmiyor, film çekiyoruz.” dememize rağmen laf anlatamadık. “Ben anlamam, minibus değil misınız, beni göturecesunuz.” diye inat etti. Sahneyi çekip abiyi Beşirli’ye götürdük.

5 Ekim 2012 Cuma

Senaristin Günlüğü 37

Songül İsrafil
Temel’in arkadaşlarından Cemil’i oynayan İsrafil Köse’yi uzun yıllardır tanırım. Emret Komutanım dizisinde İsrafil’in oynadığı Laz Cemal sahneleri genelde hep bana gelirdi, Karadenizli olduğum için. Sevgili İsrafil’e, başını Serdar’ın çektiği bir oyun düzenledik. “Cemil’le birlikte yeni karakterimiz Songül’ü de sen oynayabilirsin.” dedik. İsrafil önce bir olmazlandı ama rol iyi ve komik olduğu için oyuncu dürtüsüyle ‘olabilir’ cevabı verdi. Fotoğrafta İsrafil’i, Songül’ü çok iyi oynayacağını bize ispat etmeye çalıştığı provalarda görüyorsunuz. Sonuçta Songül’ü Gülden Güney, Cemil’i de İsrafil oynadı… Fakat bir gerçek var ki, İsrafil’in Songül’ü, tavuğu bile yumurtadan keser.

29 Eylül 2012 Cumartesi

Moskova'nın Şifresi Temel (Fragman)

Senaristin Günlüğü 36

Monitör monologları
Yönetmenimiz Adem Kılıç ve süpervizörümüz Turgut Yasalar çok eski dostturlar. Muhabbetleri epey eskiye dayanır. Genel olarak herkesin neşeli olduğu, yüzü gülen bir set olmamıza rağmen, bu iki hocanın monitör başındaki muhabbetlerinin tadı bir başka oluyordu. Biraz Jack Lemmon – Walter Matthau tadı aldığımız ikilinin, geçen seneden beri süren bir düello hikayeleri var ki, onu daha sonra anlatacağım. Şu kadarını söyleyeyim; bir Woody Allen filminden fırlamış kadar silaha – tabancaya uzak Turgut hoca, doğma büyüme Trabzonlu ve doğal olarak tabancaya yakın Adem hocayla düelloya tutuştu ve 12’nin gözünden vurarak yendi. (Bitmedi. Bu kapışmanın devamı var.)

Senaristin Günlüğü 35

“Haydi, Ayasofya, Ganita, Tesisler hemen kalkıyor!”
Mayıs ayı sonundan itibaren hem Moskova’da, hem de Trabzon’da aralıksız bir şekilde çalışan ekibimizde bazı arkadaşlar yorgunluktan kayışı sıyırdı. Işık şefimiz Çarli içimizde en talihsiz olanımızdı. Çünkü işi güneşle zaten. Direk güneşe maruz kaldığı için bir ara kulağından duman çıktığını gördüm. Tam o sırada bizim ekip araçları için hazırladığımız levhalardan birini boynuna takıp, ekibi taşımaya kalktı. Ama hemen biraz buz tedavisi uygulayınca kendine geldi ve sırtındaki Erhan’ı, Fatih’i, Ozi’yi yere indirdi.

Senaristin Günlüğü 34

Adem hoca nasıl ‘hayran hayran’ bakılacağını gösteriyor!
Bizim Temel karısı Zuhal’e o kadar aşık ki, her yerde hayran hayran onu seyrediyor; kahvaltıda, televizyon seyrederken, yolda, çarşıda pazarda… Temel ve Zuhal’in bir yatak odası sahnesi var ve yine hayranlıkla Zuhal’i seyretmesi gerekiyor. Alper’in o gün muzipliği üzerindeydi galiba, bir türlü hayran hayran bakamıyordu. Adem hoca hemen yatağın ucuna ilişti ve Alper’e, “La uşağım, haböyle bakacasın daa!” diyerek şıp diye gösterdi.

26 Eylül 2012 Çarşamba

Senaristin Günlüğü 33

Temel, Zuhal’in kalbini kazandı, bakalım Turgay, Filiz’in kalbini kazanabilecek mi?
Yirmi yıllık kokulu silgiyi saklayan, aşkı yüzünden kurşunun önüne atlayan Temel sonunda Zuhal’in kalbini kazandı. Şimdi sıra gönlünü Filiz’e kaptıran Turgay’da. Bakalım Turgay kankası Temel kadar şairane davranıp Filiz’i bu aşka ikna edebilecek mi? Benim bildiğim Karadeniz uşağı kafaya koyduğunu yapar.

25 Eylül 2012 Salı

Senaristin Günlüğü 32

ArapŞeyhi Turgut Bin El Yasalar setimizi ziyaret etti
Petrodolar milyarderi Arap Şeyhi Turgut Bin El Yasalar, Sümela’nın Şifresi Temel’i seyretmiş ve çok beğenmiş. “Moskova’nın Şifresi Temel’in çekimlerinde ekibi ziyaret edeceğim.” deyince biz de kendisini konuk ettik. Şeyh Turgut Bin El Yasalar’ı rahat ettirmek için elimizden geleni yaptık. Kuymak dedi kuymak, Sümela Manastırı dedi manastır, Nihat ustadan köfte dedi, anında getirdik. Başım biraz ağrıyor deyince dört kişi birden masaj yaptık. Şeyh bu ilginin ardından “Serinin dördüncü filmini Arabistan’da çekerseniz sponsor olurum.” dedi.

22 Eylül 2012 Cumartesi

Senaristin Günlüğü 31

Turgay’ın rüyası; Şampiyonlar Ligi…
Turgay’ı tanıyorsunuz; Sümela Manastırı’nın çatısına çıkıp, “Tirabizonsipor şampiyon olsun, yoksa kendumi aşaği atarım!” diyecek kadar fanatik bir kardeşimiz. Şimdi niye gülüyor diye soracak olursanız; “La bizum yönetim şaka gibi… Avrupa Kupasi’ndan elendukten sonra Yanko ve Emerson’i tiransifer ediyiler. Buların yaptığı, yol kenarindaki, ‘Köfteci iki kilometre geride’ tabelasina benziyi… Geçti Of’un pazari, Sür eşeği Maçka’ya…” derken görüyorsunuz.

21 Eylül 2012 Cuma

Senaristin Günlüğü 30

Müzik Kemal Sahir Gürel’den, canlı performans Marsis’ten…
Moskova’nın Şifresi Temel filminin kadrosu Sümela’nın Şifresi ile hemen hemen aynı. Ama bu sene filmin kadrosuna birkaç tane nokta transfer yaptık. Onlarca dizi ve sinema filminin müziğinde imzası bulunan, Kalan Müzik’in müzik direktörü olan Kemal Sahir Gürel ve Marsis grubu da filmimizde yer alıyor. Fotoğrafta tek bir tane saç teli bile dökülmeyen Adem hocayı, Alper’i, Kemal’i, beni ve Korhan’ı görüyorsunuz. 

16 Eylül 2012 Pazar

Senaristin Günlüğü 29

Roller değişti…
Normal bir ailede sabahleyin işe giden erkeği kadın yolcu eder değil mi? Peki bizim Temel ve Zuhal’den oluşan sevimli ailemizde nasıl oluyor bu işler? Temel, işe giden Zuhal’i yolcu ediyor. Bu durum Temel’in tembelliğinden kaynaklanmıyor tabii. Amatör biliminsanı olan Temel’in, yeni üç namlulu Alanzinyo’lar icat edebilmesi için kendine zaman ayırması gerekiyor. Çalışmak biz fanilerin işi.

Senaristin Günlüğü 28

Tavuğun dayısından izin aldık!..
Sümela’nın Şifresi Temel filmimizde bir çocuk oyuncumuzun dayısı, gerekli izinlerin alınmasına rağmen, ‘aileden izin alınmadığını’ öne sürerek yapımcımıza dava açmıştı. Sütten ağzımız yanınca Moskova’nın Şifresi Temel filminde her şeyi üfleyerek yemeye başladık ve bir sahnemizde rol alan tavuktan da izin aldık. Yalnız tavuk deyip geçmeyin, sabahtan akşama kadar süren çekimlerde gıkını çıkarmadan oynadı. Düşünün, bu süre zarfında bizim İsrafil sıkılıp, Varlıbaş AVM’ye gitti ve çekimleri yarım saat aksattı.

15 Eylül 2012 Cumartesi

Senaristin Günlüğü 27

Çıkarın ayfonları yazılı yapıcam…
Trabzon’da ilk çekim günümüz. Filiz’in Zuhal’e, Moskova’dan gelen acı haberi verdiği sahneyi çekeceğiz. Set kurulana kadar Duygu ayfonundan habire oyun oynuyor ve bir türlü kara haber moduna giremiyordu. Adem hoca sınıfa aniden girip, habersiz yazılı yapan öğretmenler gibi Duyguya yaklaştı ve “Yine mi oyun oynuyorsun?” diye sordu. Duygu, ayfonunun ekranını kağıdını gösteren öğrenci gibi göstererek, “Valla dersime çalışıyorum hocam.” dedi.

14 Eylül 2012 Cuma

7 Eylül 2012 Cuma

Senaristin Günlüğü 26

Donya dereyaği ve Vakfıgebir ekmeği
Sümela’nın Şifresi Temel filmimize, “Karadeniz’in, Trabzon’un mutfağını ve folklorünü az tanıttığımız” yönünde bir eleştiri gelmişti. Moskova’nın Şifresi Temel filminde bunu dikkate aldık ve Temel’le Zuhal’in ilk kahvaltı sahnesine yığdık Tonya tereyağını, Vakfıkebir ekmeğini, kuymağı, köy peynirini, Rize çayını… Sofra adeta, Karadeniz mutfağı tanıtım fragmanı gibi oldu. Ama iyi oldu. Afiyet olsun!..

3 Eylül 2012 Pazartesi

Senaristin Günlüğü 25

Ortam dinleme uzmanı Fatih…
Günün yirmidört saati en hassas sesleri dinleyen ses teknisyenimiz Fatih’in kulakları adeta bir antene dönüştü. İnsanların kendi aralarında fısıltıyla konuştuğu sesleri bile duyuyordu. Akçaabat’ın tepesinde çalışırken, Nihat Usta’dan gelecek yemeklerin muhabbetini duyan Fatih, bize hemen “Yemekte köfte - piyaz var.” diye bilgi veriyordu. Fakat işi bitip otele dönenlerin bile seslerini duymaya başlayınca tatsızlıklar başladı. Tam bir CIA uzmanına dönüşen Fatih, onlarca kilometre öteden Necip Memili’nin kendisi için söylediklerini duyuyor ve hemen arayıp, “Ayıp ayıp, yüzüme karşı söylesene. Niye arkamdan konuşuyorsun?” diye hesap soruyordu. Bir süre sonra işaret dilini geliştirdik de Fatih’in dinleme alanından çıktık.

1 Eylül 2012 Cumartesi

Senaristin Günlüğü 24

İsrafil’in maceraları; devamlılığı olan salatalık…
Orta Hisar’da, Turgay’ın evindeyiz. Turgay, Sinan ve Cemil tam bir garibanizmin hakim olduğu kahvaltı masasındadır. Hani zengin masaları için ‘bir kuş sütü eksikti’ denir ya, bizimkilerin masasında ‘her şey eksik’. Bir zeytin, bir domates bir de salatalık var. Zaten fakir olan sofranın salatalığını da İsrafil yiyince çekimler aksadı. Adem hoca İsrafil’e, “Lan oğlum çekimler devam ederken niye yedin salatalığı?” diye çıkıştı. İsrafil, “Abi çok tazeydi, mis gibi kokuyordu, dayanamadım.” dedi. Yukarıda, salatalığın hala kurtarılabilecek bir yerde olup olmadığını tartışırlarken görüyorsunuz. Bu arada Çetin’in, “Sindirmemiştir, ters çevirip silkelersek salatalığı düşürürüz.” önerisi kabul görmedi ve yeni bir salatalıkla sorun çözüldü.

Laz Marks Emice diy ki;

Bizum Tirabizonsipor'un elendukten sonra Janko ve Emerson'i tiransfer etmasi bağa, "Köfteci iki kilometre geride" tabelasini hatirlatti.

27 Ağustos 2012 Pazartesi

Ben şimdi Moskova'nın Şifresi Temel'i kime soracağım Metin?

Bir çok diziyi birlikte yazdığım senarist (karikatürist ve mizah yazarı) arkadaşım Metin Açıkgöz'ü kaybettim. Siz artık onun yazdığı - yazacağı bazı dizileri seyredemeyecek ve gülemeyeceksiniz ama benim durumum daha kötü; Ataşehir benim için çok ıssızlaştı... Birlikte bir film yazma planımız suya düştü... Her şeyle, kendimizle bile dalga geçtiğimiz, ama bir yandan da her şeye saygı duyduğumuz o özel arkadaşlığımızı da üretemeyeceğiz artık. Başım sıkıştığında ilk borç isteyeceğim kişi kim olacak? Çok önemli bir eleştirmenim de yok artık; Sümela'nın Şifresi Temel'i iki milyon gişe yapmasına rağmen beğenen de vardı yetersiz bulan da. Ama Metin, "Çok komikti oğlum. Ruh sağlığı yerinde olan birinin gülmememesine imkan yok. Ben çok beğendim." dediğinde acayip sevinmiştim. Her şeye, kendi yazdıklarına bile burun kıvıran bizim Metin, 'iyi' demişti. Şimdi ben Moskova'nın Şifresi Temel'i kime soracağım?

23 Ağustos 2012 Perşembe

Senaristin Günlüğü 23

Önler kısalsın, arkalar kalsın amcası!..
Çetin Altay, ilk filmimiz Sümela’nın Şifresi’nden beri sakallarını kesmemiş. Çetin’i, Yüzüklerin Efendisi’ndeki Gandalf amca gibi görünce, ‘rolünü yanlış anladı, papazı oynayacak zannetti’ diye düşündüm. Önce sakallarını kesmek istemedi. Annesiyle berbere gelen ilkokul çocukları gibi davrandı. Bir iki kere kuaförümüz Yaşar’ı atlatıp kaçtı. Ama sonunda Adem hoca elinden tutup tekrar berber koltuğuna oturtunca sakallar gitti. Fotoğrafta, İsrafil, Ruhi ve Adem hocayı, Yaşar’a, “Kes amcası, iyice kes. Yüzü gözü açılsın.” derken görüyorsunuz.

22 Ağustos 2012 Çarşamba

Senaristin Günlüğü 22

Basın toplantımızı CNN, BBC, ZDF ve RAI izledi!
Artık Trabzon’dayız. Ekip, Varlıbaş AVM’deki Soho Green’s Cafe’ye davetli. Yemek sonunda medya karşısına çıktık. Kimler yoktu ki, CNN, BBC, ZDF, RAI, Kanal D, NTV vs vs. Diyeceksiniz ki, “Orada sadece bir tane mikrofon var, diğerleri nerede?” Diğer mikrofonlar İsrafil’in midesinde. Çok iştahlı olan İsrafil, yemek sonrası gelen tatlıların arasına konulan mikrofonları birer ikişer mideye indirince basın toplantısı sadece Kuzey Medya tarafından izlenmiş gibi oldu.