31 Aralık 2009 Perşembe

Her başarılı demokrasinin arkasında bir kadın vardır

"Kadının kurtuluş derecesi, genel kurtuluş derecesinin ölçüsüdür" / Fourier

30 Aralık 2009 Çarşamba

Leman - 947

Laz Marks Emice okuyucuların sorularını cevapladı...

Bertolt Brecht / Turandot ve Aklayıcılar Kongresi

80'li yılların ortalarında 'entellektüel'in 'lektüel'ini sünnet edip attık ve 'entel'i yarattık.
Amaç, aydın olmayan, şeklen öyle görünenleri, bir haki çantayla, bir bereyle, bir Cumhuriyet Gazetesi'yle entellektüel'miş' gibi yapanları tanımlamaktı.
Bertolt Brecht yarım asır önce 'entellektüel sünnet'i çarpıcı bir tiyatro oyunuyla yapmış bile.
Entellektüellerin bozulmasını; bilgisini, birikimini iktidara / sermayeye satan aydınları anlatmak için Almanca'da entellektüel anlamına gelen 'intellektuell' sözcüğünü 'Tellekt-Uell-In' şekline dönüştürüp, baş harflerininden TUI sözcüğünü türetmiş.

Djivan Gasparyan & Michael Brook / Real World

“To the river” ve “Freedom”u dinlerken “Aa, ben bunu bir yerden biliyorum” diyeceksin. Korkma de!.. Kimse sana yumurta atmaz. Çünkü Ermenilerle yüzyıllarca bir arada yaşadık. Şarkılarımız, türkülerimiz milyonlarca mezür içiçe girdi. Bunu ayrıştırmaya, temizlemeye çalışanlara karşı çık. Bil ki Ermenistan’da da “Divane aşık gibi’yi, “Çekemedim akça kızın göçünü”yü, “Allı turnam”ı, “Ben kendimi gülün dibinde buldum”u dinlerken “Aa, ben bunu bir yerden biliyorum” diyenler var. Bunu diyenler çoğaldıkça emperyalizmin oyununu boşa çıkacak ve Djivan Gasparyan usta ‘duduk’uyla Türkiye’yi gezerken belki Neşet Ertaş, Kardeş Türküler, Rahmi Saltuk, Erkan Oğur, İsmail Demircioğlu, Arif Sağ vs. da Ermenistan’ı gezecek.

Hamsi manifestosi

Uşaklar rica etti, “Laz Marks Emice habu kapitalizume alternatif ‘manifesto’ yazdun. Haçan bir tane da hamsi ve palukçiluk üzerine yaz da… Elduk, darlanduk da!.. Bu gidişle yakinda Karadenuz’den ilaç niyetine bir tane bile hamsi çikmiyacak.”
Tamam uşaklar dedum ve yazmaya başladum.
1-) Haçan bundan sonra palukçi tekneleri ortak kullanilacak… Beyuk kuçuk fark etmeyi, hepsi ortak olacak.
2-) Yakalanan palukların boylari sitandart olacak. Beyuk palukların kuyruklari kopartilup, diğerlariylan ayni boyda yapilacak.
3-) Hamsinun kilosi her yerde eski paraynan birmilyonyediyuzellipinlira olacak.
4-) Foter Osman gibi firsatçilarun herkesten erken denize açilmalari engelelenecek.
Haçan bunlari yapmazsanuz ne hamsi kalur ne da paluk.
Gene eskisi gibi kapitalizumun insanlukdışi yöntemlerine mahkum olursunuz.
Siz da, uşaklarunuz da ayni boyle birbirunuzi tirmalar durursunuz.
Ondan sonra sorarum size; uşağuna ne miras biraktun; kapitalizum.
Eyi pok yedun, senun uşak da kendi uşağina savaşlarla sömürilerle doli bir dünya birakacak.
Böylece, kapitalizumun saltanati sürup gidecek.

Zengin ve Yoksul (Poor and Rich) - 16

Zengin : Devleti dolandırmışsa “Ünlü iş adamı” denir
Yoksul : Devleti dolandırmaya kalkmışsa “Sahtekar” denir

Zengin : Kabadayılık yapıyorsa “mafya” denir
Yoksul : Kabadayılık yapıyorsa “serseri” denir

Zengin : Gönlünü her nedense kendi gibi zengine kaptırır
Yoksul : Gönlünü gerçekten sevdiğine kaptırır

Zengin : Hırsızlığını vakıf kurarak silmeye çalışır
Yoksul : Hırsızlığını ortadan kaybolarak silmeye çalışır

Zengin : Gıdada ne aldıklarına çok dikkat eder
Yoksul : Gıdada neyin ucuz olduğuna ve kaç kişiye yeteceğine çok dikkat eder

Zengin : Ekmeği dilimleyerek yer
Yoksul : Ekmeği elde parçalayarak yer

Zengin : Lastiği kendilerini güvende hissetmeleri için değiştirir
Yoksul : Ön lastiği arkayla arkayı önle değiştirir

Mevlut Uludağ'a teşekkürler

29 Aralık 2009 Salı

Dede olduğumun resmidir

Murat Çalışkan. Daha henüz, 'dede' demedi bana ama, yaftayı yapıştırdı boynuma.

Haydar Işık / Başaltı notları - 28

- 2010 yılında insanlığa barış, huzur ve mutluluklar dilemiyorum. biz diledikçe ters tepiyor. kahrolsun halkların tek taraflı kardeşlik aldatmacası... bir coğrafyada halklardan biri yada bir kaçı mutlu değilse orada kardeşlik değil kalleşlik vardır. yaşasın insanların birbirlerine yan gözle bakması, "ne bakıyon lan" demesi... bak anlamıyo hala bön bön bakıyo...

- kimi savaştan gazi kimi de biber gazı

- ya beni de götür ya sim kartını al da gel!

- edirne'den kars'a, 2558 tl olan yoksulluk sınırından, ölüm sınırına kadar bu ülke bizim...

- reyna'da gezme şaşkın birgün ölürsün!...

- yakında emlakçıların vitrinlerinde, "kontrgerillalar için kozmik odalar kiralanır" mı yazacak?

- ne mutlu türkbükülüyüm diyene

- çesme ile miami, gazze ile de gazi mahallesi kerdes belediyeler olsun!.

27 Aralık 2009 Pazar

Yeni başlayanlar için F klavye

Kelimeler kanatır yarayı

sus söyleme,
birşey söyleme artık...
sus söyleme,
her şey gereksiz artık...
bana düşen dönüp de gitmek.
sonunda elimde kalan,
bir avuç hüzün ve keder...

yeter, yeter söyleme,
söyleme artık...
kelimeler kanatır yarayı,
gözlerin anlatıyor,
mutlu aşk yoktur yoktur...

oysa ben sana neler adamıştım,
içli şarklar, kırık ezgiler,
yüreğinden süzülüp gelen,
bırakıp gittin beni,
bir gün yollarda, yollarda...

sus söyleme,
her şey ortada artık...

Luis Aragon / Zülfü Livaneli ortaklığı

Hüseyin ile Hatçe

- tas kesildik be hatçem... öpüş öpüş nereye kadar? gel evlenelim.
- duygusuzlaşma hüseyin! devam et öpmeye...
- farkında mısın HBB televizyonu gibi donduk kaldık.
- iyi ya daha ne istiyorsun? illa evlenmek mi?
- evet. bi yuvamiz olsun.
- neylen olsun, çalışıyor musun? kazancın var mı?
- yok ama olacak. iş müracaatında bulundum. cevap bekliyorum.
- tam 9 yıldır aynı masal hüseyin, bıktım artık.
- haklısın hatcem hayat zor, iş bulmak da...
- işte bu yüzden karıştırma ev bark kurmayı diyorum.
- doğru diyon valla. bu arada bademciğini de düsürecem yakında.
- düşür hüseyinim düşür. öp beni parçala, bu maçı kazan!

Birol Güven'le Trabzonspor'u kurtardık

Mint'te bir toplantı molasında, "Ne olacak bu Trabzonspor'un hali?" diye konuşurken Birol Güven'le şöyle bir kurtuluş reçetesi bulduk; Gökhan Ünal'ı Galatasaray'a vererek Galatasaray'ı, Umut Bulut'u Fener'e vererek Fenerbahçe'yi çökerteceğiz. Beşiktaş'a da kaleci Slyva'yı verirsek 3 büyükler ikinci yarı döküm döküm dökülecek ve biz yarışta tek kalacağız. (Yönetim uyuma, projelere sahip çık)
Not: Daha detaylı bilgi ve takipçilerinin enteresan yorumlarını okumak isterseniz twitter'a girin ve Birol Güven'i takip edin. Özel bir adres vermiyorum, twitter'da kime sorsanız gösterir Birol'u.

26 Aralık 2009 Cumartesi

Foter Osman ve Lelipop İhsan’la Polemik

Efendum beni taniyanlar bilur, polemiğe girmekten çekinmem. Paket yapup kurdelesini takmadığım adami daha tarih yazmadi.
Uzatmayayim, bizum Foter Osman Rus pazarinda ileri geri konuşup, “Laz Marks’un söyleduklerini cördük işte. N’ooldi?” şeklinde laf atayimiş.
Ula Foter Osman, akil salataluk değil ki kırıp vereyim sana. Benum söyleduklerum bir diktatörlük reçetesi değildur, hamsi gibi özgür sularda, huzurla yüzebilmekten bahsedeyirum. “Çekun votkalari, Amerika ne pok yersa siz de onunla yarişun” mi dedum?
Bu bizum uşaklarda kuçucuk bir sınıf bilinci yok. Yillardur anlatiyirum bunlara, “Ula siz işçisunuz, bir araya gelursenuz hakkunuzi yedurmezsunuz” ama nafile.
Efendum, bizum Lelipop İhsan vardur. Tirabizon limanında çalışır. Bir gün bu Lelipop İhsan’a “Ula sen proletersun” dedum, 3 ay benumle konişmadi. Artuk ne anladiysa kot kafali.

Boşluk

"Kendilerine az gelen insanlar içlerindeki boşluğu başkalarıyla doldurmaya çalışırlar hep. Ve insanları o boşluğa sığdırabilmek için hemen yontma denemelerine başlarlar."
İlişkiler uzmanı Mehmet Ersoy

Haklıyız, kazanacağız!..

Gerçekten reenkarnasyon diye bir şey olsa; Kazım Koyuncu yine Karadeniz'de, (Hopa şart değildir, Pazar, Of, Maçka da olabilir) orta halli bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelse. Yine insanları böyle sevse ve bu sevgisini müziğine dökse...
Beni Kaçkar'a, Macahel'e, Uzundere'ye, Avni Aker'e götüren, şakaklarımı titreten, ürperten... Nihayet Trabzonspor'u tutma nedenime benzeyen bir nedenle Trabzonspor'u seven birini buldum, haklıyız dedirten... İnti İllimani, Quilapayun, Victor Jara kıvamındaki hem inanılmaz coşkulu, hem de "Yok canım ağlamıyorum, gözüme toz kaçtı" dedirten hüzünlü müziğini ömür boyu dinleyeceğim Kazım Koyuncu, müzik için olduğu kadar devrim için de bir kayıptır.
Halkla, 80 öncesi ortak dilini hala kuramayan 'sol'un, Kazım'ın dil, din, ırk, sınıf tanımadan yaydığı sıcaklığından, dilinden öğreneceği epey şey vardı.
Hopa'lı kardeşlerime bir şey soracağım; ya alt yapıdan yeni Kazımlar gelmiyor mu?

Dans Edemeyeceksem Bu Benim Devrimim Değildir / Emma Goldman

Emma Goldman, ya da herkesin bildiği adıyla ‘Kızıl’ Emma: “Evlilik insan doğasına aykırıdır, esas olarak kadınları baskı altında tutmaya yarar ve bir kurum olarak kadınların cinselliklerini özgürce yaşamalarını engeller...
Kadın ile erkek arasında aşkla kutsanmamış, doğal olmayan her türlü birlik fuhuştur. Kıskançlık ise, aşkın meyvesi olmaktan ziyade, erkeklere seks tekeli kurmayı sağlayan bir bahanedir...” diyor.
Laz Marks Emice de topa giriyor ve devam ediyor;
Eğer sen insanı insan olarak ve onun dünya ile ilişkisini de insanal bir ilişki olarak görürsen, sevgiyi ancak sevgi ile, güveni ancak güven ile değiştirebilursun. Eğer sen karşulukli sevgi uyandurmadan seversen, yani sen kenduni sevilen insan durumuna dönüştürmeyisan, senin aşkun da bir mutsuzluktur. Ondan sonra gelsun Tuna Kiremitçi, gitsun Ahmet Altan...
Migros’tan bulaşuk teliyle birlukte alduğun aşk kitabindan aşki öğrenmeye kalkarsun.
Bulaşuk teliyle tencerenun, tavanun yağini, kirini çikarabilursun ama metalaşmiş ruhlarun yaği kiri ne olacak?
Evrensel kibar orospi, insanlarun ve halklarun pezevengi olan para toplumsal yaşamdan, ilişkilerden el ve eteğini çekmeduği sürece uşaklar ve paçilar birbirlerini tertemiz ve karşiluksuz öpemez.

Ajda Pekkan makyajsız yakalandı

Popun süper starı Ajda Pekkan evinde beste çalışması yaparken objektiflere yakalandı. Makyajsız haliyle oldukça yaşlı görülen Ajda'nın, gazetecilere kızarken takma dişlerinin sallandığı görüldü.

25 Aralık 2009 Cuma

Kahpe Kapitalizm

- Aç gözlü pezevenkler, bu bölgedeki 9 Noel Baba'yı da işten çıkarmışlar. "Onların hediyelerini de sen dağıtacaksın" dediler.

Finans – kapital portakal sikacağiyla ezilmez

Sanayi sermayesiylan, banka sermayesinun iç içe geçmesi sonuci olişan finans-kapital ezilmeden insan evladina huzur yoktur. Bunun dışindaki hemen her şey ayrintidur.
Finans – kapital portakal sikacağiyla ezilmez tabi ki…
Bu ander kaybanayi ezmak içun çok kiyak uşaklar lazimdur.
Bizum uşaklardan Kemal Tahir, “Laz Marksizum, fikir olmadan önce ahlaktur. Bencilluği yenmeden, yalan söylemeyi birakmadan, ruh ve fikir disiplinine girmeden Laz Marksist mi olunurmuş?” demiş.
Olmak ya da olmamak… İşte bütun mesele bu…
Son olarak; bol bol hamsi yeyun, fosfori eksuk etmayun. Yalunuz, hamsi antibiyotik gibidur… 12 saatte bir alun, yoksa etkisini göremezsunuz.

Noel Obama Baba

Devlet, eğitim, sağlık ve konuttan elini çekip işi sermayeye terketmişken, ABD'ye milyarlarca dolar ödeyip silah alıyor.

- Noel Obama Baba acaba bana ne hediye aldı?

Leman - 946

Türkiye'de yandaşı olmayan tek medya; mizah dergileri...

24 Aralık 2009 Perşembe

Haydar Işık / Başaltı notları - 27

- boş vakitlerimde boşuna-herkesi düsünüyorum

- artvin'i sel almış şırnak'ı duman

- bağrına taş basan çocuklarla ilgili yasal düzenleme ne olacak

- yılbaşı akşamı saat 24'de televizyona cübbeli ahmet hoca çıkacak mı

- askerlik bu, kimin kimi vuracağı belli olmaz

- bülent arınç'ın kendisine yönelik hazırlanan suikast girişimine tepkisi; ühüü ühüü ühüü

- link linkin çöpüne muhtaçtır

- islami şaka;
- trüttün gidiyo muydu?
- nee
- zıııt dubai

- kenan evren'den gitsin

- bana faceebok'taki arkadaş listeni göster, sana kim olduğunu söyliyeyim

23 Aralık 2009 Çarşamba

Parti devam ediyor

Oturmuyoruz beyler!..

Penguen - 379

Re-cop Tayyip Erdoğan

22 Aralık 2009 Salı

Zengin ve Yoksul (Poor and Rich) - 15

Zengin : Kahvaltıda gazete okur
Yoksul : Kahvaltıda beddua okur

Zengin : Haylaz çocuklarına hiperaktif derler
Yoksul : Haylaz çocuklarına it derler


Zengin : Çocuklarının başarısı onları çok mutlu eder.
Yoksul : Çocuklarının başarısı onları “nasıl okutacağız” diye huzursuz eder

Zengin : Hoşlanmadığı konuya burun kıvırır
Yoksul : Başka çaresi olmadığı için dinler


Zengin : Adres tarif ederken banka yanı veya döviz bürosu diye belirtir
Yoksul : Adres tarif ederken halk ekmek veya trafo yanı diye belirtir

Zengin : Marka çantalarıyla gezer
Yoksul : Market poşetleriyle gezer


Zengin : Hayvan özlemini gidermek için petshopa gider
Yoksul : Hayvan özlemini gidermek için köyüne gider

Zengin : Ölüleri için başkalarına dua ettirir
Yoksul : Ölüleri için kendisi dua eder

Zengin : Daima sağlık problemi vardır.
Yoksul : Varsa da farkında değildir
Mevlut Uludağ'ın beynine sağlık

Kürk Mantolu Biradonna

Olmaz ki, böyle Patriot gibi de yatılmaz ki...

21 Aralık 2009 Pazartesi

Ailenun ve yilgunluğun kökeni

Ana babalar, memleket meseleleriyle uğraşan üniversiteli uşaklarina, paçilarina, “Birakun bu yollari, biz da geçtuk o yollardan. Bir faydasi yok, başunuza iş almayun.” deyi.
Kendi uşaklarina bile yilgunluklarini, bezginluklerini aşilamağa çalişan ebeveynlerun çokluğina bakinca insanun aklina, “Ula amma eski solcumuz varimiş.” fikri geliyi.
Herkes birgün Fenerli olacak diye sadece kombine bileti alabilen Fenerlilerun inanduği bir masal vardur.
Haçan deyirum, “Herçes bir gün solci olacak!” diye bir söz da var mi?
Bu memleçette bir zamanlar herçes sadece bir günluğine solci olmiş olabilur mi?
Bu kadar ‘eski solci’nun olduği bir ülke dünya uzerinde bile yoktur.

Rubik'in kamyonu

- Bana çarpan Rubik Küpü'nün plakasını aldınız mı?

Gereği çoktan düşünülmüştü

Trabzonspor : 0 - Bülent Yıldırım, Hüseyin Fidan ve Fenerbahçe : 1
(Bir kere de teker teker gelin lan)

Ahmet Arif / Anadolu

Beşikler vermişim Nuh'a
salıncaklar, hamaklar,
Havva Ana'n dünkü çocuk sayılır,
Anadoluyum ben,
tanıyor musun?

Utanırım,
utanırım fukaralıktan,
ele, güne karşı çıplak...
Üşür fidelerim,
harmanım kesat.
Kardeşliğin, çalışmanın,
beraberliğin,
atom güllerinin katmer açtığı,
şairlerin, bilginlerin dünyalarında,
kalmışım bir başıma,
bir başıma ve uzak.
Biliyor musun?

Binlerce yıl sağılmışım,
korkunç atlılarıyla parçalamışlar
nazlı, seher-sabah uykularımı.
Hükümdarlar, saldırganlar, haydutlar,
haraç salmışlar üstüme.
Ne İskender takmışım,
ne şah ne sultan.
Göçüp gitmişler, gölgesiz!
Selam etmişim dostuma
ve dayatmışım...
Görüyor musun?

Nasıl severim bir bilsen.
Köroğlu'nu,
Karayılan'ı,
Meçhul Asker'i...
Sonra Pir Sultan'ı ve Bedrettin'i.
Sonra kalem yazmaz,
bir nice sevda...
Bir bilsen,
onlar beni nasıl severdi.
Bir bilsen, Urfa'da kurşun atanı
minareden, barikattan,
selvi dalından.
Ölüme nasıl gülerdi.
bilmeni mutlak isterim,
duyuyor musun?

Öyle yıkma kendini,
öyle mahzun, öyle garip...
Nerede olursan ol,
içerde, dışarda, derste, sırada,
yürü üstüne - üstüne,
tükür yüzüne celladın,
fırsatçının, fesatçının, hayının...
Dayan kitap ile
dayan iş ile.
Tırnak ile, diş ile,
umut ile, sevda ile, düş ile
dayan rüsva etme beni.

Gör, nasıl yeniden yaratılırım,
namuslu, genç ellerinle.
Kızlarım,
oğullarım var gelecekte,
herbiri vazgeçilmez cihan parçası.
Kaç bin yıllık hasretimin koncası,
gözlerinden,
gözlerinden öperim,
bir umudum sende,
anlıyor musun?

Laz Kapital 2'nin kapağı

Laz Marks Emice'nin ricasıyla kapağın rengi biraz daha bordo - mavileşti...
- Çok yakinda geliyi... İdris uşağum, şu an yok, geliyi dedum da!..

20 Aralık 2009 Pazar

Haydar Işık / Başaltı notları - 26

- en büyük türk ahmet türk

- roberto carlos topu kaptı gidiyor

- gökhan zan, ben selamet

- güzelliğin on para etmez / bu bendeki abazanlık olmasa

- en büyük asker bizim che

- yaşasın 'gerçek'imi

- bülent arınç hiçbir zaman son gülen taraf olamayacak

- karakolda ayna mı var süpheli ölüm mü

- ya roberto carlos geri dönerse

- aziz yıldırım, peder polat, zangoç demirören

- messi boku

- hadi bakalım paşa paşa yargılanmaya

- kaleciler hava topuna, bölgenin çocukları havan topuna hakim

- bir barbar bir berbere, "kes ulan çabuk saçlarımı, yoksa oyarım seni" demiş

- demokratik açılım ile duran çatışmalar, havan topu atışıyla tekrar başlıyor sevgili seyirciler

Seçim yatırımı

Hastayim, yaşayirum

Kapitalizum, sağlukli insani birden bire hastalukli olduğina inandurur.
İnsan doğasinun vazgeçilmez tepkilerinden bile çuvalla para kazanmaya çalişur.
Tansiyon, sitires, adet güni, vücuttaki killar vs. gibi fonksiyonlari bile ölüm gibi sunar.
Ortaçağ’un kaşifleri gibidurler, gidilmeduk, ayak basilmaduk kıta ve toprak parçasi birakmamaya çalişurlar.
İnsan evladinun kar edilmeduk bir noktasi (G noktasiyla karişturmayun) kalmamalidur. Zaten kar edilmeyisa o organun evrim geçirup yok olmasi lazimdur. Para kazandurmayan organi ne yapayim?

19 Aralık 2009 Cumartesi

Altyapının ellerinde uçacaksın

6. FIFA Kulüplerarası Dünya Kupası da Barcelona'nın. Sırada Gezegenlerarası Kupa var.

Bir "Sürü" iyi filmin yönetmeni; Zeki Ökten

Zeki Ökten (1941 - 2009)

18 Aralık 2009 Cuma

Laz Kapital 2 yolda

Laz Marks Emice söylüyor, ben yazıyorum.

17 Aralık 2009 Perşembe

Tayyip'in örnek ailesi; Simpsonlar

Gittiği her yerde bangır bangır bağırıp "3 çocuk yapın" diye direktifler veren Tayyip Erdoğan'ın ideal ailesi Simpsonlar; Homer, Marge, Lisa, Maggie ve Bart görülüyor.
Not: Marge bir hastane zincirine gizli ortak. Bart'ın gemi filosu var. Lisa'nın okul parasını Ramsey ödüyor... Maggie de artık kreşe başladığında bir ihale kapar.

16 Aralık 2009 Çarşamba

'İşte attık köprüleri, arkadaki yollarla bağımız koptu; ister istemez ileriye gitmek gerekir...'

İlerleyemeyen geriye gider. Robespierre gerisi ile köprüleri atmıştı, ancak daha ileriye giderse ayakta durabilirdi. Daha ilerisi sosyalizmdi ve maddi temellerinin olmadığı bir çağda sosyalizme varması mümkün değildi. Robespierre gericilerin komplosu ile tutuklandığında binlerce Paris'li sankülot, onu kurtarmak için ayaklanırlar. Farkındadırlar ki, Robespierre devrimdir ve devrim Robespierre'in olduğu yerdedir. Ancak Robespierre harekete geçmez, kaderine boyun eğmiş bir haldedir. Belki de son anlarında yapmak istediklerini gerçekleştiremeyeceğini anlamıştı.
Ne olursa olsun, Robespierre ve Jakobenler kendilerinden sonraki devrimci kuşaklara büyük bir miras bıraktılar. Başta Lenin olmak üzere, Ekim Devrimi'nin önderlerinin Jakobenizm'e tutkuyla sahip çıkmaları boşuna değildir. Jakobenler, kurdukları devrimci diktatörlük ile proleterya diktatörlüğünün ilk ve ilkel bir örneğini verdiler. Devrim sürecinde halkın devrimci enerjisini örgütlemeyi ve belli bir hedefe kanalize etmeyi ustaca ortaya koyarak, leninist 'öncü örgüt' teorisinin ilkel de olsa ilk uygulayıcıları oldular. 1793 yılında çıkarttıkları anayasa, 1945 yılına kadar Fransa'nın en demokratik anayasası olarak kaldı. Thermidor gericiliği Fransız alt sınıflarını sefalete sürüklediğinde, ayaklanan halkın ilk talebi 'ekmek ve 1793 anayasası' olmuştur. Jakobenler, burjuva devrimcileri olsalar ve yaptıkları sadece burjuvazinin iktidarını sağlamlaştırmış olsa da, zengin sınıfların yüreğine devrim korkusunu ilk kez düşürdüler. (Fransız Devrimi'nden Portreler / Server Tanilli / Adam Yayınları)

Senden ulus olarak madalya bekliyorduk

- Hocaaamğğ, nefes alamıyoruumğh!..
- Beter ol!.. Bronz madalya bile alamadın... Şimdi federasyon başkanının yüzüne nasıl bakıcam?

Can Baba

Vapurda yanıma bir yılan düştü
sarıldım denize.

Siyaset tıkanınca (Hamsizm)

70’lerin ortası. İstanbul’da ne yaşanıyorsa biraz gecikmeli de olsa kasabamızda aynısını görebilirdiniz.
Demokratik kitle örgütleri ve sol kendini her alanda ifade etmeye başlayınca karşıtı da hemen doğmuştu.
Toplumun dönüşüm isteğiyle, onu durdurmaya çalışan legal - illegal karşı güçler arasındaki bu çatışmaya ‘sol-sağ kavgası’ demek herkesin kolayına geliyordu.
Kasaba halkı da İstanbul’daki bu sol - sağ çatışmasını gazete ve radyo haberlerinden takip etmekteydi.
Küçük kasabamızda da bir şekilde bu siyasi ayrışma gözleniyordu.
Ama burası Karadeniz, burada aşk da, kültür de, ideoloji de kendince bir değişime uğramaktaydı. Evrensel bir duygu ve düşünce, dünyada ve İstanbul’da hangi yolları izleyerek gelişme kaydettiyse Karadeniz’de sekteye uğrayıp, başka bir yoldan gelişmekteydi.
İşler giderek daha da zorlaşmaktaydı.
İstanbul’da öğrencilere bombalı saldırıların başladığı dönemler. Kelebek etkisi teorisine göre, kasabamızda da en azından grupların birbirine saldırması ve en azından birbirlerini dövmesi gerekmekteydi.
Bizim sınıftan Sabri’nin MHP’li dayıları, bizim apartmandaki Turgay’ın CHP’li ve solcu ağabeyini döveceklermiş. Sabri ortalığı yıkıyor; “Yapmayun da. O bizim Turgay’un ağabeyi. Canumuz ciğerimizdur bizum. Ailecek görüşürüz onlarla, bak dedeme söylerum sizun yaptuğunuzi.” Haydi eylem yatıyor tabi.
Bir süre sonra Ahmet’in babası Dursun amca Ülkü Ocakları’na girip çıkıyor diye yakın arkadaşım Nedim’in solcu amcaları tarafından dövülecek, planlar yapılıyor. Nedim kendini yerlere atıyor. “Dursun amcaya buni yapamazsunuz. Elini öptüğüm, kankardeşumun babasini dövdürtmem size.”
Ya da birisini pusuya düşürüp döveceklerse hemen feodal duygular baskın çıkmaktaydı. “İdris’un oğlini dövmek yakişuk almaz onlardan kiz alduk.” “Bahri dayının yüzüne nasıl bakarız, her gün tükkanindan mal alayiruz” vs. Ya da dövülecek kişiye haber uçurulmaktaydı. “O yoldan gitme. Bu gün okula gelme.”
Haydaa, ulan kasabada kimse kimseyi dövemiyor. Siyaset tıkandı. Herkes bir yerden birbirinin akrabası, canı ciğeri. Ya kız almış ya kız vermiş. Yani aile içinde bir kavga gibi algılanacak. Fakat siyasi olaylarda eylemlilik gerekir. Yoksa oturarak, çekirdek çitleterek gövde gösterisi yapamaz ve militanlarına gücünü ispatlayamazsın.
E ne yapacaklar?
Eveeet, şimdi burada Karadenizlilik devreye giriyor…
Bizim Sabri’nin dayıları Hopa'dan gelip İstanbul’a gitmekte olan yolcu otobüsünden Cumhuriyet gazetesi okuyan bir vatandaşı indirmişler. Çarşının orta yerinde herkese soruyorlar.
- Ula bu beyefendiyi taniyan var midur aranuzda?
- Yoktur… Çimdur ki?
- Kimse tanimayi buni, kimsenun akrabasi, bişeysi değildur değil mi? Eminsunuz yani!..
- Vallahi hiç biryerden çikaramaduk Kemal ağabey...
- Tamam o zaman!.. Girişun ula!..
- Komonizler Moskova’ya!..
Nihayet kasabada kimsenin maraza çıkarmayacağı bir kurban bulunmuştu da siyasi bir eylem gerçekleşmişti.

Kapitalizum ve inanç dünyasi

Yali Kiraathanesi’nde oturmiş çay içeyiruk.
Televizyon da açuktur. TV’de İnanç Dünyasi pirogrami var. Programi sunan Doç. Dr. Nihat Hoca cenneti anlatacak… “ Evet değerli kardeşlerumuz, obir dünya alemini hepumuz çok merak edeyiruk.”
Bu dünyadan umuduni kesen bizum uşaklar can kulağiyla Nihat Hoca ne diyecek diye bekleyi. Hoca lafi evirup çevireyi… Zaman geçureyi… “Evet kardeşler, obir dünyayi ve cenneti anlatacağum…” deyi ama anlatmayi… Birden, “Kuçuk bir reklam arasi rica edeceğum kardeşlerum, bir yere gitmayun tekrar birlukte olacağuk.” dedi.
Bizum uşaklar kipirdamayi bile, cikletten kiredi karti reklamina kadar her şeyi can kulağiyla seyrettiler. Belki aniden Nihat Hoca gelup, cenneti anlatur diye.
Reklamdan sonra Nihat Hoca gene eveleyup geveleyi… Cennet bir türlü ortada yok, yine anlatayi da anlatayi…
Bekle babam bekle, cennet ortada yok.
Tam işun can alici yerine geleyi, Nihat Hoca, “Evet değerli kardeşlerum kisacuk bir ara vereceğuk.”
Gece yarisi oldi, Nihat Hoca hala obir dünya alemine giremedi.
Bizum uşaklar, Tirabizonsipor 90 + 4’te Fener’den gol yemiş gibi gerildi.
Dedum ki, ula niçun şaşurayisunuz. İlk defa olmayi ki. Orta Çağ’da da kilise endüljans kağidi satayidi. Şimdi cennet arasi bol reklam satayiler…
Uşağum, dünyayi cennete çevirmağa bakun, o zaman ne endüljansa, ne da reklam arasi cennete ihtiyaç duyaruk.

21 Gram

Benim 70 gram altınımı verin ulan

İstanbul Altın Borsası Başkanı açıkladı; Türkiye’de 192 milyar dolar değerinde, 5 bin tonluk altın yastık altında bulunuyor. Yani kişi başına 70 gram altın sistem dışında.
Ben de Türkiye'de yaşayan bir kişi olduğuma göre bana da 70 gram altın düşmesi gerekiyor. Ama yastığımın altını üstüne getirdim, evi karış karış aradım, ı ıınh, bir gram altın bile yok. Buradan yetkililere sesleniyorum, çabuk ilan ettiğiniz 70 gram altını verin. Ya da böyle yalan beyanlarda bulunmayın kardeşim.

Politikleşmiş köfteler

Yıl 70’lerin başı... 6 bin nüfuslu küçük kasabamızdan sıksan 2 bin tane oy çıkmaz... Ama bütün siyasi liderler ne yapıp edip seçim gezilerinde bizim kasabaya da uğruyorlardı. Süleyman Demirel’i, Bülent Ecevit’i, Necmettin Erbakan’ı, Alparslan Türkeş’i, Turhan Feyzioğlu’nu, Ferruh Bozbeyli’yi küçük yaşta tanımamın nedeni budur.
Bazen büyük şehirlerde bile miting yapmayan bu liderler minicik Çayeli’ne niye uğruyorlardı? Bizim verdiğimiz 1 oy, 5 tane yerine mi geçiyordu? Yooo!..
Bu arada bir şeyi fark ettim, liderler mutlaka Hüsrev Köfte Salonu’na uğruyorlar.
Seçim dönemi dışında bile büyük iş adamları, gazeteciler, askeri erkan, Cumhurbaşkanı, Başbakan, ünlü sanatçılar, futbolcular gelip burada yemek yerlerdi.
Vay uyanık siyasetçiler vaaay, dertleri Çayeli halkına seslenmek değil, o mis gibi köfteden tıkınmak ve dünyada eşi benzeri olmayan kuru fasulyeden lüplenmek.
Geçerken de “Size seslenmeye geldim değerli Çayelililer, beni seçerseniz yaş çay alım fiyatını Amerikan Dolarına eşitleyeceğim...” diye kıtır atıyorlardı bize.
Küçük çocuğum ama o kadar da sazan değilim. Bütün parti bayraklarından birkaç tane biriktirdim. Banka müdürünün oğlu Sezgin’le birlikte Hüsrev Köfte Salonu’nun önüne gidip kamp kuruyoruz. İçeride kim var, Demirel mi? Başlıyoruz Adalet Partisi bayrağını sallamaya... Demirel dışarıda bayrak sallayan bacak kadar sevimli çocukları görünce gülümsüyor tabi. “Alın bağalım içeri çocukları.” Biz hemen hazır kıta içeri dalıp, şap şup elini öpüyoruz. “Aç mısınız çocuklar?” Kikirdiyoruz... Hemen köfte servisi ve bir güzel tıkınıyoruz.
Ertesi gün, Ecevit geliyormuş. Hoop lokantanın önündeyiz ve CHP bayrakları sallıyoruz. Ecevit, “Karaoğlan” diye bağırmamızdan çok duygulanıyor. “Çağırın gelsin çocuklar.” “Akgünlere, Karaoğlan gelecek dertler bitecek” diye diye 1,5 köfte, iki sütlacı mideye indiriyoruz.
Bu arada kaşar politikacılar gibi partilerin seçim programlarını takip eder olduk.
Yarın Milli Selamet Partisi’nin mitingi var. Gelsin MSP bayrakları.
Erbakan da bu kadar küçük mümin veletleri görünce kayıtsız kalamıyor tabi. Biz yine yan masada karnımızı parti teşkilatının kasasından doyuruyoruz. Yalnız salondaki garsonlar bizim siyasi oportünistliğimize uyanmaya başladılar.
-Ula siz her gün parti mi değiştureyisunuz?
Bu hikayenin sonu nasıl mı bitti?
O gün iki miting birden vardı. Sabah Cumhuriyetçi Güven Partisi’nin, öğleden sonra da Demokrat Parti’nin. Hem Feyzioğlu hem de Bozbeyli bizimle çok ilgilendi, yanaklarımızı sıktı. Ve rüşvetimiz olan köfteleri lüplendik. Fakat mideler minik tabi. Bir günde iki tane mitingi ve 4 porsiyon köfteyi kaldıramadı. Mide fesadına uğramıştık. Sezgin’le birlikte kusuyorduk…
Midem yediğim siyasi köftelerden o kadar bulanmıştı ki, o gün bu gündür hiçbir partiye oy vermedim.

Leman - 945

Açıyorum kapıyorum, ben bunu hep yapıyorum!..

15 Aralık 2009 Salı

Zengin ve Yoksul (Poor and Rich) - 14

Zengin : Hergün mutlaka bağırsakları iyi çalışsın diye Yovita yer
Yoksul : Bağırsakları bir gün de çalışmasın diye dua eder

Zengin : Güzelleşmek için her an ameliyat olmaya hazırdır
Yoksul : S.S.K’nın üç yıl sonraya gün verdiği ameliyatı bile olamaz


Zengin : Her zaman her yerde bağırır
Yoksul : Bir tek kahvede gol diye bağırır

Zengin : Homoseksüel ise “O onun kendi cinsel tercihidir” denir
Yoksul : Homoseksüel ise “İbne” denir

Zengin : Damacana su içip hasta olur
Yoksul : Mahallenin çeşmesinden su içip hiçbir şey olmaz

Zengin : Kuş giribi vardır diye senelerce tavuk yemez
Yoksul : Zenginler korkup almayınca ucuzlayan tavuğu yer

Zengin : Kadın sürekli fantezi kurar
Yoksul : Kadın fantezi nedir diye 20 sene sonra sorar
Mevlut Uludağ'a teşekkürler

Rayların götürdüğü yere git

Ş.İ.K.E.: Şampiyonluk İçin Kesinlikle Entrika çevireceksin

- Nereye gidiyosun olum, bu maça iddaa'da ilk yarı sıfır oynadık...