16 Aralık 2009 Çarşamba

'İşte attık köprüleri, arkadaki yollarla bağımız koptu; ister istemez ileriye gitmek gerekir...'

İlerleyemeyen geriye gider. Robespierre gerisi ile köprüleri atmıştı, ancak daha ileriye giderse ayakta durabilirdi. Daha ilerisi sosyalizmdi ve maddi temellerinin olmadığı bir çağda sosyalizme varması mümkün değildi. Robespierre gericilerin komplosu ile tutuklandığında binlerce Paris'li sankülot, onu kurtarmak için ayaklanırlar. Farkındadırlar ki, Robespierre devrimdir ve devrim Robespierre'in olduğu yerdedir. Ancak Robespierre harekete geçmez, kaderine boyun eğmiş bir haldedir. Belki de son anlarında yapmak istediklerini gerçekleştiremeyeceğini anlamıştı.
Ne olursa olsun, Robespierre ve Jakobenler kendilerinden sonraki devrimci kuşaklara büyük bir miras bıraktılar. Başta Lenin olmak üzere, Ekim Devrimi'nin önderlerinin Jakobenizm'e tutkuyla sahip çıkmaları boşuna değildir. Jakobenler, kurdukları devrimci diktatörlük ile proleterya diktatörlüğünün ilk ve ilkel bir örneğini verdiler. Devrim sürecinde halkın devrimci enerjisini örgütlemeyi ve belli bir hedefe kanalize etmeyi ustaca ortaya koyarak, leninist 'öncü örgüt' teorisinin ilkel de olsa ilk uygulayıcıları oldular. 1793 yılında çıkarttıkları anayasa, 1945 yılına kadar Fransa'nın en demokratik anayasası olarak kaldı. Thermidor gericiliği Fransız alt sınıflarını sefalete sürüklediğinde, ayaklanan halkın ilk talebi 'ekmek ve 1793 anayasası' olmuştur. Jakobenler, burjuva devrimcileri olsalar ve yaptıkları sadece burjuvazinin iktidarını sağlamlaştırmış olsa da, zengin sınıfların yüreğine devrim korkusunu ilk kez düşürdüler. (Fransız Devrimi'nden Portreler / Server Tanilli / Adam Yayınları)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder