29 Aralık 2016 Perşembe

Anladın mı evladım?

"Bizi soyanlar göçmen ve yoksul değil, buralı ve zengin."
(İspanya'da bir duvar yazısı) / twitter

28 Aralık 2016 Çarşamba

Uykusuz - 487


Akbil çıktı mertlik bozuldu

Gırgır karikatürü; başıma gelmiş olma ihtimali yüksek. Ben bulmuşum Şevket Yalaz çizmiş. 

Senaristin Günlüğü-5

Sümela'nın Şifresi-3 "Cünyor Temel" seti, öğleye doğru... Çetin'e acı haberi veriyorum. "Çeto, az önce gördüm, yine şahane set yemeği var. Hepsi birbirinden lezzetli, en az bir kilo daha alırız bugün." Çetin, "Etma, esse mi diysın. Nihat Usta yüzinden devamlilık tutmay. Her gün şişiyrık."

27 Aralık 2016 Salı

Kapitalizmin işi kolay da size güvenmiyorum

Etrafımdaki metalaştırılmış ürünlere, her türlü markaya, alınan satılan şeylere en ufak bir ilgi, alaka duymam, satın alma dürtüsü taşımam. En az 5 yıl kullanacağımı umduğum cep telefonum dün gece kırılıp iptal olunca yeni bir telefon almak için mecbur kalıp operatörün cicili bicili mağazasına girdim. Görevli nasıl ballandırarak anlatıyor cep telefonlarını, şu şöyle, bu böyle, şunun ebesinin örekesi özelliği var... Benim o an düşündüklerimi okuyabilse susup uzaklaşır ama ekmek parası, ne yapsın... Bir an evvel çıkmak için bir tanesinde karar kıldım. Mağazadan çıkarken şunu düşünüyordum; can çekiştiği şu günlerde insanlığı hala zehirleyip duran (hırsızlaştıran, orospulaştıran, katilleştiren) ve hepimizi karınca kararınca kötüleştiren pokkiyen kapitalizm eğer tek başına benle muhatap olsaydı savaş bile gerekmeden batar giderdi. Bütün stokları elinde kalırdı, hiç bir mal/meta satamazdı. Yani kapitalizmi rahat batırırım ama size dua etsin. Bir sürü gereksinimleriniz var.

Senaristin Günlüğü-4

Sümela'nın Şifresi-3 "Cünyor Temel" filminden bir sahne / Cünyor Temel (Çetin Altay), Arap şeyhi Cabir El Kurabiyye (Hidayet Erdinç) ile Akyazı Stadı isim hakkı, forma reklamı vs. hakkında konuşurken görülüyor.

24 Aralık 2016 Cumartesi

Gırgır kapakları

Halkımızın, burjuvaların zırva hikayelerine inanıp hayal kurduğu doğrudur. 
(Ben bulmuşum, Gürcan Özkan çizmiş.)

Senaristin Günlüğü -2

Sümela'nın Şifresi-3 "Cünyor Temel" filminin bir başrol oyuncusu da Avni Aker Stadımız. Şimdilerde, "Ha bu hafta veda ettik, ha önümüzdeki hafta" denilerek her hafta bir veda düzenlenen efsanevi stadımıza bir de Necati hocanın dualarıyla veda ettik. Salih Kalyon, Seymen Aydın ve Timur Ölkebaş 3 kuluvellah bi elhem okurken görülüyor. (Not: 3 filmdir devam eden Senaristin Günlüğü filmden bilgiler içermez, her şey şakadır.)

Senaristler şurası

Sadece senaryoları değil, hayatı da konuştuğum dert ortağım, senarist arkadaşım Mevlüt Uludağ Ile aylık geleneksel muhabbet toplantımızı yaptık. Bu arada tezgahta bulunan Oflu Hoca`nın Şifresi–3`ün hikayesini de konuştuk. Yakın bir zamanda Mevlüt`ün yazdığı bir senaryoda bu kez ben ona asistanlık yapacağım, gururla.

23 Aralık 2016 Cuma

Puslu Manzaralar / Angelopulos

Puslu Manzaralar filmiyle birlikte ustanın belli başlı bütün filmlerini seyretmiş oldum. Alışkanlık olduğu üzre filmle ilgili okumalar da yaptım. Rasseneur nikli bir kardeşimizin Puslu Manzaralar'dan yola çıkarak Ekşi Sözlük'te yazdığı yazıyı beğendim ve altına imzamı atarım kabilinden sizlerle paylaşıyorum.
"Film bittikten sonra kendi kendime 'bir zamanlar bu dünyada Theo Angelopoulos yaşadı' dedim. Bir süredir işyerimde yeni çalışmaya başlayan gençleri gözlemliyorum da, niyeyse yeni neslin hayatıyla ne yapacağını bilmeyen bir güruh olduğuna dair bir his var içimde. Sürekli kendilerine somut amaçlar koyan, onlara ulaştıkça yenilerini ekleyen, ama biraz geniş planda bakıldığında yolunu izini kaybedip bir kaos içinde sürüklenip duran, onca büyük bir coğrafyada aralarında bir arpa boyu mesafe olan bir noktadan diğerine ulaştığı için kendini başarılı sayan kaybolmuş insanlar bunlar. Duygular, içgüdüler, doğa, felsefe, ahlak sanki bu insanların umurunda bile değil. Günlük hayat için fonksiyonel olmayan hiçbir şey ilgilendirmiyor onları. Onca pahalı kolejler, batı standardında eğitimler, lüks içinde büyüyen ve istediği her şeye ulaşan insanlardan kurulu bu topluluğa bakıyorum da onlardan biri olmak kendi kendini cehenneme kilitlemek gibi bir şey olsa gerek. Toplumun bütün kaynaklarını akıtarak yetiştirdiğimiz bu eğitimli kitle aslında bencil, cahil ve yozlaşmış bir insan sürüsünden ibaret. Böyle olmamalıydı. çocuklarınıza doğayı, sanatı, insanı sevdirmeliydiniz. Güzel kıyafetler almadan önce güzel kitaplar almalıydınız. Okul derslerini öğrenmesini istediğiniz kadar Angelopoulos'u, Tarkovski'yi, Kieslowski'yi de öğrenmesini istemeliydiniz. Tabi bunların olması için öncelikle sizin kendinize böyle bir yaşam kurmanız gerekliydi; ama lüks evler, son model arabalar, en güzel/yakışıklı eşi seçme, sürekli daha çok zengin olma, daha çok itibarlı olma, daha çok başarılı olma arzusundan böyle şeylere zaman kalmadı.
İyi ki böyle adamlar böyle filmler çekiyor, böyle kitaplar yazıyorlar. Arınmak, özüne dönmek, uzun bir aradan sonra tekrar gerçek bir şeyler hissedebilmek için yorulmadan, bıkmadan insanlara açık birer teklifte bulunuyorlar. Allah razı olsun."

22 Aralık 2016 Perşembe

Kör Baykuş (Buf-i Kur)

Genelde önce kitabı okur, sonra kitaptan uyarlanan filmi seyrederiz. Bu kez tersi oldu benim için; film bombardımanı sırasında bir İran filmi seyrettim sabaha karşı, Kör Baykuş. Çok yorgundum, sırrına varamadım herhalde, dedim. Fakat film beni kitaba yönlendirdi. İranlı yazar Sadık Hidayet'in yazdığı kitabı hemen aldım. Okumakta niçin bu kadar geciktim diye hayıflanırken kitabı bitirmek istemediğimi fark ettim. Bitirir bitirmez bir daha okuyacağım. Birçok şey söyleyebilirim kitap hakkında, ilki geliyor; "Nasıl Yapmalı (Çernişevski) ve Kürk Mantolu Madonna (Sabahattin Ali) kitaplarını okumadan (ve sırrına vakıf olunmadan) aşık olunmamalı" derdim. Şimdi yanlarına Kör Baykuş'u da ekledim. Yazarın da deyimiyle bir nota defteri gibi. Sanki 9. Senfoni'nin notalarını okuyor gibi hissediyorum kendimi. Her satırı, her cümlesi bir silah gibi. Daya alnına, istediğini yaptır. Bir insan böğrünü bu kadar mı ustalıkla deşip okurlarının önüne akıtır. Sadık Hidayet milyonlarca kişinin önünde harakiri yapıyor adeta. Bolca afyon eşliğinde yazılmış olmasına rağmen (narkotikten bir gram nasibini almamış ben nasıl böyle kolay adapte oldum?) şunları anlıyorum; Bir kere yalnızlık diye bir şey yok; çorak ve kurak beyin var. Seven de biziz, onu boğazlayan da... ölen de biziz, öldüren de... güzel de biziz çirkin de..,
Futbol örneği vermeden bitireceğimi zannedenler yanılıyor; kitabın tam ortasında, (enteresan bir şekilde kitap 90 sayfa) 45. sayfasında yani ilk devresinde bunları yazma gereği duydum. Dakika ve skor veriyorum; 45. sayfa. Sadık Hidayet: 5, Migros'ta bulaşık telinin yanında satılan proje kitaplar: 0

De be aslan karam

"hangi güzelin diş yeri 
mavi diş yeri.
Sevdanda?" 
Ahmet Arif / Kara
(Desen, Sullivan'ın Öyküsü film afişi; Veronica Lake)

Sümela'nın Şifresi-3 "Cünyor Temel"

Filmimizin yeni üçlüsü; Eren Vurdem (Oğuzubillah), Çetin Altay (Cünyor Temel), Eren Hacısalihoğlu (Şota). 
Karadenizliyi, Trabzonluyu bilenler bilir. Burnundan kıl aldırmaz ve her koşulda burnunun dikine gider. Aşağıda bizim üçlüyü, saat 4'ten sonra tezgahı kapayıp pide yapmayan Meydan'daki pideciden yalvararak pide isterken görüyoruz. (Tabii ki şaka, uşaklar döktüriy) (Fotoğraflar: Ali İhsan Elmas)

20 Aralık 2016 Salı

Gırgır karikatürleri

Yine aynı ironiyi yapacağım. Şükür ki 12 Eylül ve İhsan Doğramacı yok artık. Öğretim görevlileri ve profesörler rahat rahat çalışıyor, dekanlarını seçebiliyorlar. Ne karanlık günlerdi o günler, bııırr!.. (Ben bulmuşum, Ertan Tank çizmiş)

Tutku

Çaldığı kamerayla ilk filmlerini çeken Werner Herzog'dan sonra 4 filmini seyrettiğim bir günün sonrasında Zhang Yimou'nun hikayesiyle karşılaştım. "Kamera 188 yendi ve her ay 5 yen biriktirebiliyordum. Bu şekilde 2-3 yıl sürecekti kamera almam. O sıralar kan satılabiliyordu ve ben kanımı satarak kendime yeni bir kamera aldım." diyordu Yimou.
Bunun adı tutku. Yani o işi, o eylemi yapmazsa ölecek gibi davranma hali; kendine başka çıkar yol bırakmama hali. "Film çekmezsem ölebilirim" gibi düşünen insanın önünde ne durabilir? İnsan çıtayı ölüm olarak belirleyince (ölümden öte köy olmadığına göre) o uğurda her şeyi göze alabiliyor demek ki. Kendim de dahil, bu coğrafyada böyle tutkulu insanlar tanımadım. (Biraz Yılmaz Güney'i bu değerlendirme dışında tutabilirim) Bizim önemli bir eksiğimiz de bu galiba. Tutkuyla bağlı değiliz işlerimize, sevdiklerimize. Seviyoruz, çok mutluyuz filan ama tutku başka bir şey.

19 Aralık 2016 Pazartesi

Oflu Hoca'nın Şifresi-3

Vira bismillah!.. Daha Sümela'nın Şifresi-3 "Cünyor Temel"in mürekkebi kurumadan Oflu Hoca-3'ü yazmaya başladım. Oflu Hoca serisinin benden önceki 2 filmini yazan başta Hilmi Köksal Alişanoğlu abim olmak üzere diğer senarist arkadaşlarıma teşekkür ederim. Nöbeti ben devraldım, inşallah nöbet sırasında uyumam, bir vukuatım olmaz. Bildiğim bir şey varsa; Adem Kılıç hocamla birlikte defansta durduğumuz hiç bir maçta gol yemedik.

18 Aralık 2016 Pazar

Dinimiz, amin!

Arena marena, hibrit çim, lüks koltuklar, akıllı (işini bilen) stat ve Arap şeysi beni bir gram heyecanlandırmıyor. Trabzon'da doğmadım, baba, amca, dayı, abi yüzünden Trabzonsporlu olmadım. 14 yaşındaki devrimci duygularla dolu bir çocuk-gencin, şikeci bir İstanbul takımını bırakarak aşkla ve bilinçle aldığı bir karardır. Trabzonspor'a gönül verme nedenlerimi bugün yeni stada gömdüler. İmam çağırmaları da iyi oldu, selasını okumuş oldular. Öldürebilirler mi, asla! Ben ölünce bile yaşayacak bir sevgi bu. Bu vesileyle bilgisayarımdaki ekran koruyucumu paylaşayım. Beni bir sürü şeyden korudu bugüne kadar. İnşallah Trabzonsporumu da korur.

16 Aralık 2016 Cuma

Sümela'nın Şifresi-3 Cünyor Temel

Hep kameranın önündekiler mi görünecek? Bizim defans öndekilerden sağlam. Gerçi burada yine bir pide-köfte-kuymak vakası sonrası rehavet içinde gibiyiz ama sindirdiğimizde bizi kimse tutamıyor. Erhan Usta, Eyüp Boz'un yarısı (yarısı bile yeter) Serkan Karaarslan, ben, Emin Albayrak ve Adem Kılıç.

Laz Marks Emice 500'e doğru

Siyasi partilerin tabelalarının olmadığı yerlere gittik, Kıbrıs'ta, Avrupa'nın her yerinde oynadık. İnsan 500'e kadar sayarken bile sıkılıyor. Vay be, 500. oyun öyle mi?

15 Aralık 2016 Perşembe

Pazarları Asla


Seyredelim, düşünelim, arınalım... Jules Dassın'in Pazarları Asla filminde Hacıdakis'in müziğini Melina Mercouri seslendiriyor. 1,5 yılda yaklaşık 1600 film seyrettim. Her filmde giderek artan bir düşünce Pazarları Asla'yı seyrederken bir kez daha nüksetti; "Bu coğrafyada film çekmek 5 yil yasaklanmalı ve bu işe sevdalı herkes 5 yıl okuyup, yazıp, seyredip, dinleyip biriktirmeli" (Başta ben tabii. Çünkü planlarım yolunda gitseydi 2 yıl önce Laz Marks filmimi çekecektim. Şimdi geldiğim noktaya bakıyorum da, iyi ki planlarım tutmamış.) 

8 Aralık 2016 Perşembe

Sümela'nın Şifresi-3 "Cünyor Temel"

Salih Kalyon ustamızı onlarca dizide ve filmde seyretmişsinizdir. Ama bu filmde bir başka döktürdü büyük usta. Filmimizden bu kadar umutlu olmamın önemli nedenlerinden biri de Salih Kalyon'un (zaten hep iyi olan performansının üzerine) özel olarak asılması ve zirve yapmasıdır. Bir mola anında, usta, senarist ve yönetmen bir arada.

7 Aralık 2016 Çarşamba

Uykusuz - 484

Hepimiz bir diğerinin 'Büyük Birader'i olacağız.

4 Aralık 2016 Pazar

Gırgır karikatürleri - 4

Yorumsuz
Valla yorum yapsam tazeliğini yitirir...
Ben bulmuşum, Şevket Yalaz kardeşim çizmiş. 

Sümela'nın Şifresi-3 "Cünyor Temel"

Hep Akçaabat köfte, pide, hamsi ve kuymak mı yiyeceğiz; Kasım ayında film çekince Karadeniz soğuğunu yemek de farz oldu. Sağ ve sol baştaki Hulusi Kentmen ve Muzaffer Tema kılıklı kardeşlerim zengin rolü oynamıyorlar; çekim aralarında donmamak için bornoz giyiyorlar. Senaryomu uçuran birçok oyuncudan üçü; Timur Ölkebaş, Seymen Aydın, ben ve Çetin Altay.