70’lerin ortası. İstanbul’da ne yaşanıyorsa biraz gecikmeli de olsa kasabamızda aynısını görebilirdiniz.
Demokratik kitle örgütleri ve sol kendini her alanda ifade etmeye başlayınca karşıtı da hemen doğmuştu.
Toplumun dönüşüm isteğiyle, onu durdurmaya çalışan legal - illegal karşı güçler arasındaki bu çatışmaya ‘sol-sağ kavgası’ demek herkesin kolayına geliyordu.
Kasaba halkı da İstanbul’daki bu sol - sağ çatışmasını gazete ve radyo haberlerinden takip etmekteydi.
Küçük kasabamızda da bir şekilde bu siyasi ayrışma gözleniyordu.
Ama burası Karadeniz, burada aşk da, kültür de, ideoloji de kendince bir değişime uğramaktaydı. Evrensel bir duygu ve düşünce, dünyada ve İstanbul’da hangi yolları izleyerek gelişme kaydettiyse Karadeniz’de sekteye uğrayıp, başka bir yoldan gelişmekteydi.
İşler giderek daha da zorlaşmaktaydı.
İstanbul’da öğrencilere bombalı saldırıların başladığı dönemler. Kelebek etkisi teorisine göre, kasabamızda da en azından grupların birbirine saldırması ve en azından birbirlerini dövmesi gerekmekteydi.
Bizim sınıftan Sabri’nin MHP’li dayıları, bizim apartmandaki Turgay’ın CHP’li ve solcu ağabeyini döveceklermiş. Sabri ortalığı yıkıyor; “Yapmayun da. O bizim Turgay’un ağabeyi. Canumuz ciğerimizdur bizum. Ailecek görüşürüz onlarla, bak dedeme söylerum sizun yaptuğunuzi.” Haydi eylem yatıyor tabi.
Bir süre sonra Ahmet’in babası Dursun amca Ülkü Ocakları’na girip çıkıyor diye yakın arkadaşım Nedim’in solcu amcaları tarafından dövülecek, planlar yapılıyor. Nedim kendini yerlere atıyor. “Dursun amcaya buni yapamazsunuz. Elini öptüğüm, kankardeşumun babasini dövdürtmem size.”
Ya da birisini pusuya düşürüp döveceklerse hemen feodal duygular baskın çıkmaktaydı. “İdris’un oğlini dövmek yakişuk almaz onlardan kiz alduk.” “Bahri dayının yüzüne nasıl bakarız, her gün tükkanindan mal alayiruz” vs. Ya da dövülecek kişiye haber uçurulmaktaydı. “O yoldan gitme. Bu gün okula gelme.”
Haydaa, ulan kasabada kimse kimseyi dövemiyor. Siyaset tıkandı. Herkes bir yerden birbirinin akrabası, canı ciğeri. Ya kız almış ya kız vermiş. Yani aile içinde bir kavga gibi algılanacak. Fakat siyasi olaylarda eylemlilik gerekir. Yoksa oturarak, çekirdek çitleterek gövde gösterisi yapamaz ve militanlarına gücünü ispatlayamazsın.
E ne yapacaklar?
Eveeet, şimdi burada Karadenizlilik devreye giriyor…
Bizim Sabri’nin dayıları Hopa'dan gelip İstanbul’a gitmekte olan yolcu otobüsünden Cumhuriyet gazetesi okuyan bir vatandaşı indirmişler. Çarşının orta yerinde herkese soruyorlar.
- Ula bu beyefendiyi taniyan var midur aranuzda?
- Yoktur… Çimdur ki?
- Kimse tanimayi buni, kimsenun akrabasi, bişeysi değildur değil mi? Eminsunuz yani!..
- Vallahi hiç biryerden çikaramaduk Kemal ağabey...
- Tamam o zaman!.. Girişun ula!..
- Komonizler Moskova’ya!..
Nihayet kasabada kimsenin maraza çıkarmayacağı bir kurban bulunmuştu da siyasi bir eylem gerçekleşmişti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder