18 Ağustos 2010 Çarşamba

Santiago Nasar ve Hrant Dink

Bu yılı Marquez yılı ilan etmiş ve okumadığım bütün Marquez romanlarını okuyacağım demiştim. Kırmızı Pazartesi romanını bitirdiğim an önce Santiago Nasar ile Hrant Dink isimleri, sonra da Yasin Vicario ve Ogün Vicario isimleri yanyana geldi.
Aynen Kırmızı Pazartesi'ndeki gibi oldu Hrant Dink'in öldürülmesi; davul zurnayla, internette tartışa tartışa, neredeyse açık oturum düzenleyerek...
Görevleri, vatandaşlarını korumak olan bütün görevlilerin devekuşu gibi kafalarını kuma (faşizme) gömerek, bu cinayeti görmezden gelmeleri sayesinde...
Tarihimizde bir sürü kanlı gün var. Bu kanlı günlerin hesabını, elleri kanlı olanlar çözemez, aydınlatamaz.
Bu düzenden adalet beklemek boş bir hayal. Bunlar sadece pozisyon alırlar. O da uluslararası sermayenin işaret ettiği ölçüde.
Bize Adaletli Pazartesiler gerekli.
Adaleti de ancak halkın kendi iktidarı sağlayabilir.

1 yorum:

  1. birinin elinde bağırsakları vardı dolaştı durdu gözümüzün önünde diğerininse delik ayakkabısıyla kazındı gözlerimizin ta içine... haklısın sonına kadar haklı...

    YanıtlaSil