Gerçeği öğrendiğimde 10 yaşındaydım. Babam, akademik bir kariyer yapmamış, 'profesör' ona bir lakap olarak takılmış meğer. 3 medrese bitirmiş babasının tersine ortaokul mezunluğuyla yetinmiş bu adama, kasabanın ne kadar bürokratı, öğretmeni, sanatçısı, askeri, tüccarı varsa 'profesör' diyordu. Çok ilerleyen yaşlarda anlayabildim nedenini; babasından aldığı bayrağı, pratik zekasıyla daha ileri taşımıştı. Hemen her konuda devreye soktuğu bilimsellik ve vicdanlı, iyi bir insan olmakla eş tuttuğu din anlayışıyla tertemiz düşünceler üretiyordu. Bütün bunlardan bana kalan, sonsuz bir özgürlük denizinde yüzmek oldu. 30 yaşından sonra zaten babaya çok danışılmaz belki ama 10'la 25 yaş arasında aldığım bütün kararları destekleyerek, istediğim yöne yüzüp keşfettiğim bütün kıtalarda payı oldu. Gerçek bir profesörün çocuğu olsaydım bu kadar özgür olabilir miydim? Eğer o profesör Necmettin Okumuş ise, belki. (Ölümünün üzerinden 2,5 yıl geçmesine rağmen hakkında bir satır bile yazamıyordum. Elim varmıyordu, galiba yas bitti. Şimdi güzel anılarla yaşatmak zamanı.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder