Eskiden de vardı, "Gideceğim buralardan." deyip, ülkeden umudunu kesenler, buraların yaşanmaz bir yer olduğunu belirtenler. Ama son yıllardaki gibi kitlesel bir hal almamıştı. Az biraz fırsat bulanın bir saniye bile durmadan doğduğu toprakları terk edeceğini görüyoruz. Ülkeyle bütün bağlar kopmuş durumda. Eskiden daha çok gençler ve üniversiteliler arasında yaygındı bu kaçma / gitme hissi, şimdi 70 yaşında insanlar bile 'hemen gitmekten' bahsediyor. Pandemi süreci yaralara tuz bastı belki ama bu badire atlatılır atlatılmaz en büyük sorun olarak kapımıza dayanacağını düşünüyorum. Bir ülke düşünün, genci, çalışanı, emeklisi (bırak 5-10 yıl sonranın planını yapmayı) bir hafta sonrasını bile göremiyor. Kör topal da olsa işleyen bütün kurumlar delik deşik edilmiş ve felç olmuş durumda. En kötüsü, 'belki ileride düzelir' umudu kalmamış. İşin ilginci, bütün bu gitmek isteyenlerin Avrupa'da, Amerika'da geçerli bir meslekleri de yok. (Herkes, aşıyı bulan Uğur Şahin ve Özlem Türeci değil.) Yani onları güzel bir hayatın beklemediğini aslında biliyorlar. Ama en kötü koşullarda bile çalışmaya, Avrupa'nın garsonu, temizlikçisi olmaya razılar. Hala etkisini yaşadığımız Suriyeli göçmenler, emperyalistlerin ülkelerini karıştırıp savaş çıkarması sonucu göçmen oldular. Halkımız ise olmayan bir savaşa / iç savaşa rağmen göçmene olmaya hazır gibi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder