31 Temmuz 2010 Cumartesi

Performansunuza osurayim

Emekten daha fazla yağ çikarmaya çalışan ibiş sermaye, performans (verim güci) diye bir laf atti ortaya. Hemen her işyerinde çalişanun performansini olçeyiler.
Ula kilçuğina siçtuğumun vijdansuzlari, bu performansi neye göre belirleyisunuz?
Kunta Kinte’nun çalişma saatlerini mi baz aldunuz? Ya peki, ben sizun performansunuzi nasil ölçeceğum? Sen başarili bir işveren misun?
Bir kriz zuhur edince hemen servisi kaldurursun, yemeği kesersun, 3 kuruş olan maaşi, 1 kuruşa indurursun, 2 kişinun işini 1 kişiye yuklersun. İşçinin çiş saatini bile kontrol edersun. Sen ne ..... tovbe tovbe... adami teoriden çikarur bunlar.
Bunlarun en yüksek puanlarla kazanduklari üniversiteleri, yalduzli, cafcafli ve parlak tahsil hayatlari, Amerika’da okunan okullari, masturlari, hassiturlari, hepisi soninda onlara çok basit bir ayak oyunini öğretur; finans – kapitalun güciyle işçiyi, çalişani ezeceksun. Kardan vazgeçmeyup, işçinun emeğinden çalacaksun.

30 Temmuz 2010 Cuma

Laz Kapital 2 ikinci baskıyı yaptı

Efendum baskilar bizi yilduramaz...

29 Temmuz 2010 Perşembe

Mevlut Uludağ'dan hayat dersleri - 8

* Yoksul ülkelerin halkları, kendi ülkelerini ancak televizyon izleyerek öğrenir.

* Güçlü iseniz mutlaka haklı olduğunuz bir tarafınız vardır.

* Türkiye’de günde bir yumurtayla yaşamaya çalışan insanlar varken, Avrupa’da yumurtalı protestolar oluyor.

* Her başarılı işadamının arkasında bir iktidar vardır.

* Çocuklarınıza güzel ahlak ve erdem bırakacağınıza yüklü bir miras bırakın, çünkü erdem ve ahlakı nasıl olsa satın alacaklardır.

* Varoşlarda yaşayan insanlar bir an önce tahliye edilmeli, yerine büyük golf sahaları yapılmalıdır.

28 Temmuz 2010 Çarşamba

Geçmiş olsun Kem Ken

Mizah yazarı, senarist arkadaşımız Kemal Kenan Ergen'e geçmiş olsun...
Daha yazacak binlerce sayfa yazı ve güldürülecek milyonlarca insan var Kemken kardeşim...

Burjuva medyasi ne kadar gösterursa o kadar görursun

Gudukli Zeki televizyonlara, gazetelere, dergilere bakup, “Ulkenun hali içler acisidur Laz Marks Emice. Bunca haksuzluğa, hukuksuzluğa, fakirluğe rağmen sesini çikaran yoktur. Olsa görürduk daa!..” dedi.
Uşağum dedum, burjuva medyasina çok güvenma. Merak etma, ülkede bir suri muhalefet yapan, direnen insan var. Fakat, kenduni yalnuz hissetmen, boşina mi kurek çekeyirum diye duşunmen içun hiçbirini yazmazlar.
Haçan Çanakkale Savaşi bucün yapilsaydi emperyalizmun ve onlarun yerli işbirlukçilerinun medyasi savaşi haboyle yansiturdi;
- Emperyalizum memperyalizum deyup dinozorluk yapmayun. Yabancı dostlarumuza eyi davranun. (Zabah)
- Adamlar taa İnciltere’den bizi ziyarete gelmişler, siz onlari kovalayisunuz. Ayip, çok ayip!.. (NehaberTürk)
- Türkler çok cimridur, bir kurşuni iki kere kullanayi. (Fox)
- Efendum Çanakkale’yi pek beğenmeduk, içeri girmeye gerek yoktur. Haçan geri döneyiruk. (BBC)

Haydar Işık / Başaltı notları - 81

- cesedimi kime sorsanız tanır

- iyi değilim, bölgesel ağrılarım var

- hiç bir cevap şıkkı karşılamıyor nasıl olduğumu

- rehinelik karın doyurmaz

- vitamin, hikayenin hüznünde midir

- üstlerine karbon kağıdı örtülen cesetler yeniden ürer

- sessiz filmlerde tecavüz olmaz

- üstünüzdeki nazar, lazer ile alınır

25 Temmuz 2010 Pazar

Atılgan Korkmaz / Buyur burdan bak - 47

AKP'den Ferrari, Tayyip Bey'den de Schumacher Olmaz!
Formula 1'de araç kullananlara sürücü denmiyor, onlar pilot. Onlar hiçbir motorlu, motorsuz sporda ihtiyaç duyulmayacak ölçüde dayanıklı, ve güçlü olmak zorundalar tıpkı savaş pilotlarında olduğu gibi.
Bir kaç saatlik periyotta her virajda 3,5 G viraj dönme kuvvetine mukavemet göstermek zorundalar, yarış başına 3,5 - 4 kg'lık su kaybını tolere etmeleri gerekmekte ki normal şartlarda %2-3 gibi kilo kayıplarında insanlar ciddi yaşamsal tehdit altına giriyorlar.
Özel antrenman programları ve diyetlerle bu fiziksel durumları korunuyor. Kaldı ki bu fiziksel dayanıklık ta kafi değil, o yarıştıkları zaman zarfı içerisinde en ufak konsantrasyon bozukluğu, tedirginlik sizi anında yarış dışı bırakabilir.
F1'de bir aracın koltuğuna oturan pilot, bizim Tayyip Bey gibi üç ayda apar topar sermaye ve yandaşları tarafından oturtulmuyor. Evet ortada bir sermaye var, hatta sömürü düzeni neferi birçok sermayeler var ancak konumlar farklı.
F1 pilotu sermayenin gücünü, kuvvetini temsil ederken, Tayyip Bey ülkeyi, toprağı, denizi, KİT'leri ve insanıyla tam tekmil onların önünde el pençe divan etmek için pek te hazırlanmadan, donatılmadan her an alaşağı edilecek şekilde yediriliyor bize.
Uluslararası sermaye ve onun yerli işbirlikçileri, Tayyip Bey'e bir Ferrari bile emanet edip piste sürmez ama, allı pullu, cicili bicili bir parti emanet edip, koca bir ülkenin içini boşalttırır.
Hem de açılım ve saçılımlarla, her virajda bodozlama toslayarak...
Bkz. Kıbrıs, Ermenistan, Güneydoğu.

24 Temmuz 2010 Cumartesi

Atılgan Korkmaz / Buyur burdan bak - 46

Senarist
Uzun zamandır yazamıyordum...
Yazmıyordum, içimde bir telaş ve heyacan vardı. Bir zamanlar ilgiyle takip ettiğim dizilerin senaristleri ile tanışmıştım.
İçimde yazmaya dair hissettiğim heves evrim geçirmiş, tutkuya dönüşmeye yüz tutmuştu.
Bu duygu kısmen bazen de tamamiyle beni aklı selim düşüncelerden kopardı.
Yazarak başladığım, yazdıkça yaşadığım, bu sitede yayınlandıkça daha çok arzuladağım bir sürecin ardından, içimde bir doyumsuzluk belirdi. Acaba artık bir kademe ilerisi için zaman gelmişmiydi, dedim ama hata ettim.
İnsanın önündeki tek engel kendisi, eğer bir yolda kendisi ile mücadeleden galip çıkmayı başarabilirse, gerisi çok daha kolay.
İç ses durmadan acele ettiriyor insanı; "Daha ne olacak ki, oldun artık, hadi sabır sabır neyin sabrı?" İşte birinci aşama burada tamamlanıyor.
Nasıl mı, çizgiyi kesintisiz sürdürerek, içteki ve dıştaki seslerin sadece doğrularını süzüp, özellikle kendini yücelten, olduğundan daha iyi gösteren sesleri bertaraf ederek.
Tehlikeli iç ses kadar, dış sesler de geçmişe nazaran daha tehlikeli kanımca.
Neden mi, iletişim ve bilişim çağının çocuklarıyız. Özellikle sanal iletişimde gelinen nokta, karşılıklı etkileşimi hem seviyesiz hem olağandan çok etkili hale getiriyor.
Ufak tefek paylaşımların geri dönüşleri bazen haddini çok fazla aşıyor, düşünün ki bir edebiyat öğretmeni, bir mimarın projesini değerlendirip, kritik etme, projeyi övme ve başarılı bulma yetkisini kendinde bulabiliyor, işin daha da enteresanı o projenin mimarı, o övgü ve yergileri tamamen duygusal bağlamda kabullenebiliyor.
Bu durum yeni dünya kapitalist sisteminin, üretime ve üretene vurduğu en büyük darbedir işte, tek kelimelik halide kibirdir.
Bireyi, bireyselliği ön plana çıkaran, hedef tahtasına bireyi koyan sistem; estetik, sanatsal kaygılardan uzak saman tadında, basit, kolay tüketilen olguları en pahalısından satıyor.
İşte böyle bir anafora kapılma durumundaydım ki, teğet geçtim.
Sisteme hakikaten bir "One Minute" dedim. 24 Temmuz günü hayatımın en uzun süren peşi sıra iki telefon görüşmesiyle; biri Yılmaz Okumuş ile diğeri Müfit Can Saçıntı... Bu iki değerli ağabeyim biri bir omzumdan diğeri diğer omzumdan tutup çektiler beni girdabın hemen yanı başından.
Yani dostlar, ben senarist olmak istiyorum, mizah yazmak istiyorum. Endüstriyel topluma hizmet etmek için değil, ben kendimi yenmek, bu işin en iyisini, en güzelini, en faydalısını, yani babasını yapmak için senaryo yazmak istiyorum. Onun içinde hepinizin huzurunda bu iki koca adama teşekkür etmek istiyorum; Sağol Yılmaz Abi, Sağol Müfit Abi, varolun.

23 Temmuz 2010 Cuma

Haydar Işık / Başaltı notları - 80

- dumansız ama tütün üreticili hava sahası

- insanın ölüm sebebi kadar, doğum sebebi de olmalı

- yeter abi daha fazla sevme, kalk artık! aşk sarhoşu oldun. arkadaşlar seni eve bıraksın

- hiç bir tekçi halinden memnun değildir. çözüm dublededir

- federasyonun da kepenkleri olsun

- garibanın özel güvenliği rastlantıdır

- ölenle ölünülür. bir telefon yeterli

- garibanın yaşadığı maceralar zorunluluğundandır

- boş vakitlerimde kültürlü olurum

- bir kalecinin en korktuğu şey, ters tarafından kalkmaktır

19 Temmuz 2010 Pazartesi

Casillas ve Sara Carbonero'nun maceraları

Dünya Kupası'nı kazanmanın heyecanıyla, İspanyol Tele 5 kanalında çalışan spiker sevgilisi Sara'yı canlı yayında öpen Casillas, bu kez takımla birlikte deplasmana giderken Sara Carbonero'yu yine öptü.

Haydar Işık / Başaltı notları - 79

- profesyonel orduluyum

- bu sene belden aşşa mayın, boyundan yukarı da nükleer başlıklar moda

- bir ömür boyu aynı yastıkta kocayanların kafaları bitli olur

- ofsayt bayrağı göndere çekilsin

- ruh bedenden ayrılacaksa, şimdiden mesafeyi koymak lazım

- eyaletimizden tek parsel vermeyiz

- kars biraz esneme yapsa da, sınırlar büyüse

- ölüm sebebi: profesyonel kurşun

- ben seni hep düşlerde sevdim. iki çocuğumuz oldu. düş, düşes

- dil bilgisine yankılanan kelimeler de alınsın

- beni keçeli kalemle işaretleyin ki, kimseyle karışmayayım

- ilk ölümüm film icabı olsun

Ahtapot Paul piroletaryayi seçti

Yali Kiraathanesi’nde uşaklar son günlerde bir ‘Ahtapot Paul’ tutturmiş gideyi.
Haçan bu Ahtapot Paul, Dünya Kupasi maçlarinda Almanya’nun rakipleriyle oynaduği maçlarun sonuçlarini bilince çok populer olmişidi.
Baktum bizum uşaklar “Ahtapot Paul’dan rica etsak, bir Fener bayraği, bir da Tirabizonsipor bayraği bulunan kutilardan birini seçer mi acaba?” deyup eşiniyiler.
Ula dedum, Alamanya’da bulunan bizum Feridun Engles’ten rica ettum, koniylan ilgilendi. Ahtapot Paul Tirabizonspor’i seçmiş.
Yali Kiraathanesi haboyle bir yerinden oynadi. Sevinçten herkes kolbasti oynamaya başladi.
Tam bunlar kivamina gelmişken araya girdum.
Ahtapot Paul fitboldaki ezeli rekabette Tirabizonsipor’un kazanacağini tahmin ettukten sonra hayattaki ezeli rekabet içun da bir tahminde bulunmiş, dedum.
Herkes ağzumun içine bakayi.
Haçan bir kutinun içine AÇP, MHP ve CHP gibi emperyalist kapitalist düzen partilerini, diğer kutinun içine da emekten, bariştan, kardeşlukten yana olan değerlerun cisimleşmiş hali olan piroletaryayi koyduk... Ahtapot Paul gelup piroletaryayi seçmiş.
Tirabizonsipor’un Fener’i yeneceğini bildiysa haçan bu da doğridur deyup hak verdiler.
Geçmişi tenekliler, futboldan örnek vermesam dönüp bakacağunuz yok.

AKP sağlıkta devrim yaptı!

- Türk Tabipleri Birliği engellemeseydi 95 doktorla muayene edecektik seni.

18 Temmuz 2010 Pazar

Biz Karadeniz'in çocukları diyoruz ki!..

Son aylarda Karadeniz'de yaşanan ve kamuoyuna yansıyan haberlerden dolayı kaygılıyız. Mevsimlik tarım işçisi olarak yıllardır bölgemize gelen işçilere, Kürt kimliklerinden dolayı ambargo uygulanması iddiaları; Rize'de aynı nedenle işten atılan Kürt işçilerine ilişkin haberler biz Karadenizlileri kaygılandırıyor.
Bölge illeri emniyet yetkililerinin Giresun’da katıldığı bir zirvede alındığı iddia edilen “Kürt işçilerin bölgeye sokulmamasına” ilişkin, insanlarımızı potansiyel suçlu olarak gösteren kararlar, hukuken ve insanlık gereği kabul edilemez. Gerekçesi ne olursa olsun, insanların çalışma hakkı ve seyahat özgürlüğünün engellenmesi, insanlık onurunu aşağılayan uygulamalara tabi tutulmaları hukuksuzdur ve insan haklarına aykırıdır.
Yaratılmaya çalışılan bu düşmanlık havası Karadeniz’in kardeşlik ruhuna aykırıdır. Karadeniz coğrafyası farklı kültürleri ve kimlikleriyle bir kültürler mozaiğidir. Türk, Gürcü, Laz, Çerkez, Ermeni, Hemşinli, Rum...Yeşilin ve mavinin her tonu olmuşuz biz, Karadeniz misali. Hiç kimseye, hiçbir kültüre yabancı olmamış topraklarımız. O yüzdendir ki; Kürt, Türk, Laz her kim olursa olsun ya da hangi dil ve dinden olursa olsun; insanların onuru, emeği ve ekmeğiyle oynanmasını asla kabul edemeyiz.
Bizler halkların da emeğin de kardeşliğinden yanayız. Geçim derdiyle kilometrelerce yol katederek bölgemize gelen Kürt emekçileriyle emeğimizi de, ekmeğimizi de bölüşmeye her daim hazırız. Fındık bahçelerimiz de yüreklerimiz de açıktır. Toprağımız bereketlidir; her şeyi yetiştirmek ve herkesi kucaklamak mümkündür. Bu topraklarda sadece düşmanlık tohumları kök salamaz! Ve buna asla göz yummayız.
Biz aşağıda imzası olan Karadenizliler, Karadeniz’in ve ülkemizin aydınlık geleceği için bu sürecin takipcisi olacağız.

Mehmet Gümüş (Müzisyen)
Mehmet Bekaroğlu (Prof. Dr.)
Şevval Sam (Müzisyen-Oyuncu)
Yusuf Kurçenli (Yönetmen)
Tahsin Ocaklı (Müzisyen)
Bahadır İnce (Yönetmen)
Karmate (Müzik Grubu)
Toprak Sağlam (Oyuncu)
Marsis (Müzik Grubu)
Tülin Özen (Oyuncu)
Seritana (Müzisyen)
Özcan Alper (Yönetmen)
Ayla Yılmaz (Müzisyen)
Serkan Acar (Yapımcı)
İsmail Hakkı Demircioğlu (Müzisyen)
Tan Morgül (Yazar)
Mircan Kaya (Müzisyen)
Filiz Gazi (Belgeselci)
Erdal Bayrakoğlu (Müzisyen)
Elif Ergezen (Belgeselci)
Hürdağ Aydın (Müzisyen)
İbrahim Karaca (Şair)
Yasemin Göksu (Müzisyen)
Alper Turgut (Gazeteci-Yazar)
Ayşenur Kolivar (Müzisyen)
Adnan Genç (Gazeteci)
Aydoğan Topal (Müzisyen)
Yılmaz Okumuş (Laz Marks Emice)
Hikmet Akçiçek (Müzisyen)
Şakir Sağlam (Ressam-Fotoğrafçı)
Ersin Çelik (Müzisyen)
Selma Koçiva (Şair)
Tuncay Korkmaz (Müzisyen)
Cemil Aksu (Biryaşam)
İsmail Avcı Bucaklişi (Yazar)
Süleyman Çelebi (DİSK Genel Başkanı)
Fatih Yaşar (Müzisyen)
Kanbolat Görkem Arslan (Oyuncu)
Yaşar Kurt (Müzisyen)
Orhan Aydın (Oyuncu)
Metin Yıldız (Oyuncu)
Grup Nena (Müzisyen)
Nejat Yavaşoğulları (Müzisyen)
Efkan Şeşen (Müzisyen)
Ömer Asan (Yayıncı)
Uğur Biryol (Gazeteci)

16 Temmuz 2010 Cuma

Haydar Işık / Başaltı notları - 78

- hiç kimse sıradan değildir, ama herkez sıradadır

- taksimi benim için öp

- benim zamanlarımdan bir okul yalanı; "akşam cenazemiz vardı, çalışamadım hocam", uyanık ve takılmayı seven hocalar sorardı; "büyükbaban bir daha mı öldü oğlum" eğer öğrenci gülmece kurduysa, diyalog devam eder, ve "anneannemin ikinci kocasıydı hocam" derdi

- nice'nin dediği gibi, nice yıllara

- profosyonel ordunun paf takımı ölüleri

- seni dünya af örgütüne havale ediyorum

- kafka'nı takma

- bana az kafiyeli şiir, biraz da metafor karıştırır mısınız?

8 Temmuz 2010 Perşembe

Atılgan Korkmaz / Buyur burdan bak - 45

Müfit Can Saçıntı, Ben ve Kırmızı Kalem
Aranan adam Müfit Can Saçıntı ile Twitter sohbetlerimizde bir çok benzer noktamız ortaya çıktı. Mesela O da bir Balkan göçmeni kızıyla evli ben de, o da gezgin bir memurun çocuğu ben de. Hani olaylara baktığımız noktanın yakınlığından mıdır bilmem kanım çok ısındı Müfit Ağabey'e. Ha bir ortak noktamızda kırmızı kalemden çektiğimiz sıkıntı.
Askeri Okul'da rutin dolap kontrollerinden birinde yazlık rugan ayakkabım ile kışlık rugan ayakkabımın yerleri yanlışmış. Kontrolü gerçekleştiren bölük komutanım derhal talimatlara uygunsuz hareketten savunma kağıdımı gönderdi.
Askeri yazışmalarda siyah tükenmez ya da dolma kalem kullanma mecburiyetinden ne kadar bilgili olsam da, cezadan kaçar yolumun olmadığını bildiğim için cebimdeki kırmızı tükenmez ile, "Suçum sabittir, gereğinin yapılmasını arz ederim" gibi klişe bir cümle ile savunmamı yazıp geri iade ettim.
Cevap gecikmedi, "Üste saygısızlık, emirlere itaatsizlik, askeri yazışma usullerine aykırı hareketten disiplin kuruluna sevk."
Gelen cevaba şok olmuştum, sonraki abuk sürece girmeden, Müfit Ağabey ile olan alakasına geçeyim. Bu mantık askeri sivil ayrımı yapmıyormuş. Buna benzer bir olaydan o da sivil lisede disipline sevk edilmiş.
Şunu anladım ki kırmızı renk, tüm sistemleri ciddi anlamda rahatsız ediyor.

Haydar Işık / Başaltı notları - 77

- her canlı bir gün mutlaka kelimelerle oynayacaktır

- saç naklin tarumar

- aşk ikiyüzelli kişiliktir

- televizyon dizilerim olacağına, iki tane adam akıllı dizem olsun

- bekaret testi zeka ile çözülür

- aşk cinayetlerinde taşşak izi ölçü alınsın

- siyasetin bittiği yerde milletvekilliği başlar

- top kumardır

- yorgana göre uzatılan ayak, yazın pişer

6 Temmuz 2010 Salı

Mevlut Uludağ'dan hayat dersleri - 7

* Araçlara verilen 5 yıl garanti 5 yıl hiçbir yere gitmemeleri içindir.

* Şeref, namus, adalet, ahlak, erdem, vicdan hepsini boş ver, sadece toplumun tüketici davranışlarını izle.

* Büyük kanalizasyon hatları, yüksek gerilimli elektrik direkleri, patlamaya hazır sanayi tesisleri, sesleri çıkmayan yoksulların semtlerindedir.

* Aç insan boş tabak sesine bile kafa uzatır.

* Hastaların bir an önce taburcu olup iyileşmeleri, hastanenin veznesine bağlıdır, doktora değil.

* Kişi Başına Düşen Milli Gelir 10.000 $ seviyesine çıkmışsa yoksullara dağıtımda mı bir sorun var?

* Aslında çoktan işten atılmıştın, yerine adam bulamıyorlardı.

* Uluslararası köfteciler gençleri işe alır, havaya sokar, enerjilerini yıllarca kullandıktan sonra “Artık sizinle çalışamayacağız” deyip kapının önüne koyar.

Atılgan Korkmaz / Buyur burdan bak - 44

Cesaret ne ola ki?
Yıl 2000, aylardan Aralık, hava soğuk mu soğuk, tipik Ankara ayazı parmak uçlarımı donduruyor. Sabah 6, 7 sularında Mavi Tren'den inip alt geçitten geçtim, Tandoğan'a çıktım. Pazar sabahı olduğu için ıssızlık caddeye hakim, henüz kuşluk vakti.
Sırtımda sırt çantası, sağa sola baktım, Kızılay Meydanı'na doğru yürümeye karar verdim.
100 metre kadar yürüdüm yürümedim, bir sigara yakmak için duraksadım. Arkamdan bir çocuk sesi, sert bir ifade ile;
-Heyy baksana!
Yavaşça arkamı döndüm, sigara bir elimde çakmak diğer elimde, karşımda 10 yaşlarında yüzü kir içinde, üstü başı yırtık pırtık bir çocuk. Sol elinde bir ekmek bıçağı, kaşları çatık dişlerini sıkarak konuşuyor;
-Allahıma kitabıma, kaybedecek bişeyim yok, cebinde ne kadar para varsa hemen var, bak o bebek suratını çizerim.
Ne yalan söyleyeyim çok korkmuştum, o kararlı ifade, alnından soğuk ter akıtmak deyimini bizzat yaşatmıştı bana. O an için havanın ayazı bir yana, ter basmıştı her yanımı.
Sağ elimdeki çakmağı yere bırakıp, cebimden ne kadar olduğunu hatırlayamadığım bir miktar parayı panikle çıkarıp uzattım.
Parayı kapan çocuk, koşarak gözden kayboldu.
O an anlamıştım ki; kararlı duruş, konuşma çok önemli hayatta, küçücük bir çocuk hemen hemen kendinden 50cm uzun, Ona göre oldukça kalıplı bir adamı bile pusturabiliyormuş. Cesaret çok önemliymiş.

5 Temmuz 2010 Pazartesi

Haydar Işık / Başaltı notları - 76

- hollandalı futbolcuların bir çoğu vanlı

- ben dönene kadar, yüzüm gözüm sana emanet

- bu sene çok mezar açar

- eşşek fiatları artarsa, attan inenler üzülmesin

- sıfır noktasında kim daha iyi poz verirse, o iktidar olsun mu

- bırak ya bu mevzileri

- tüm hakları saklıdır. bir türlü bulamadık

- insanın kin kardeşi de olmalı

- ölüm ölümden üstündür

- ölü ölüyle eşittir