10 Mayıs 2011 Salı

Beni 'Anadolu mutfağı'na emanet ediniz!

Bir dönem sanki modern, şehirli ve entelektüel olmanın bir önkoşulu gibi İtalyan – Fransız ve Çin mutfağı merakı başlamıştı.
Herkes birbirine tavsiye ediyor ve mutlaka denemelisin diyordu.
Şöyle bir iki yıldır aslında hiç iplemediğimi fark ettim.
E peki napıyordum daha önce? Çok basit, yalan söylüyordum, kendime de etrafıma da.
Oysa 'Türk mutfağı' dediğimiz (ben 'Anadolu mutfağı' demeyi tercih ediyorum); içine Kürt, Arap, Karadeniz, Orta Doğu halklarını ve Ege’yi de alan bu coğrafyanın mirası bir mutfak ve bence üzerine yok. 100 yıl yaşasam hep bu mutfağın ürünlerini yemeye razıyım.

Böyle düşünmemde, parmağım kadar ete biraz sos döküp, bir defne yaprağı saplayan, sonra da adını 'dö la böton' koyarak 60 lira hesabı kaktıran mekan sahiplerinin de payı vardır mutlaka.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder