10 Ağustos 2009 Pazartesi

Laz Kapital için ne dediler?

Mustafa Kamil Zorti (Netekim Paşa)
Geçenlerde bahçede çiçeklere musallat olan at sineklerini yakalayıp kanatlarını buruştururken, telefonda Laz Marks isimli bir zatın aradığını söylediler. Hemen kayda girmelerini emrederek ahizeyi elime aldım. Zorti meşgul, ben yaveriyim diyerekten, sesimi değiştirerek, ne istediğini sordum. Bir kitap yazdığını arz ederek, bana bu kitaba bir önsöz yazıp yazamayacağımı sordu. Ben bunun üzerine emin olmak içün, adını bir daha tekrar etmesini istedim. Laz Marks deyince, pirelendim. Hem Laz, hem Marks diye birini hatırlamıyordum zira. Biz sizi arayabiliriz diyerek, telefonu suratına kapattım. Çünkü, beni işletmeye tevessül ediyor olabilirlerdi. Netekim, son zamanlarda bu gibi hadiseler arttı. Üç gün önce de isminin Fatih Ürek olduğunu iddia eden biri arayarak, kendisine şarkı sözü yazıp yazamayacağımı sordu. Derhal refüze ettim.
Ne diyorduk? Ben bu telefon konuşmasını da, tabii, araştırttım. Neticede, böyle birinin olduğu ve Küstah isimli bir mizah dergisinde yazı yazdığı ortaya çıktı. Ancak dediğim gibi hem Laz hem Marks adında olması şüphemi çekmeye devam etti.
Marks adında hatırladığım biri var. 12 Eylül döneminde kim olduğunun anlaşılması maksadıyla, kendisine teslim ol şeklinde tebligat da çıkartılmıştı. Fakat bir türlü bulunup tebliğ edilemedi. Niçün yakalayamıyorsunuz diye sorduğumda, ele geçmemek içün bir başka yüzyıla kaçtığı söylenmişti. Yani Marks diye biri yoktu. Bunun üzerine, o vakit Laz diye biri var mı, ona bakın dedim. Ona da baktılar. Resmen Laz diye biri de yoktu. Fakat, kendini böyle tabir eden veyahut da böyle tabir edilen bir kabile olduğunu öğrendim. Bununla da kifayet etmeyerek, iyice araştırın, takma isim olabilir, misal bu kişiyle kendisinin Fatih Ürek olduğunu iddia eden kişi aynı olabilir, dedim. Bir gece çuval içinde yanıma sevkedilen Fatih Ürek isimli kişiye bunu bizzat kendim de sordum. Ağlayarak, yemin billah edince, acıdım, çayıra salıverilmesini söyledim.
Şu an geçmişe dönüp bir defa daha düşündüğümde, kafamın hala karışık olduğunu görebiliyorum. Laz Marks diye biri var mı, yok mu, bilemiyorum. İşin içinde bir fenalık olduğuna dair bir his ise, bedenimi kurcalamayı sürdürüyor.
En son, işin içinden çıkmak içün, dur şunun yazdıklarına bir bakayım dedim. Netekim baktım da. Yazdıkları hoşuma gitmedi. Bir nevi, komünizm propagandası olduğu hemen anlaşılıyor. Ama şimdi bu da serbest. İsteyen istediğini söylüyor. Eskiden olsaydı buna cesaret edemezlerdi. Ama devir değişti. Artık güneş bile, yahu bir müsaade alayım demeden, kendi kendine tutulabiliyor. Artık böyle bir dünyada yaşıyoruz.
Dikkatimi çeken bir başka husus da, bu Laz Marks denilen kişinin şivesi oldu. Tamamıyla taklit olduğunu tespit ettim. Epey bir vakit önce, arkadaşım ve sırdaşım Evren Paşa’nın bir beyanatı olmuştu, nitekim veya netekim, misal Karadenizli de gel diyeceğine, cel der, şeyi öyle, aksanı öyle, demişti. Alaka görmek için bu Laz Marks da öyle konuşuyor, geliyorum demiyor da, celeyrum diyor.
Yani, nafile çabalar bunlar. O sebeptendir ki, yazayım yahu şuna da bir önsöz, ateş olsa cürmü kadar yer yakar, dedim. Benim sırtımdan kitabını satmak istediğini anladım.
İngiltere’de pek yakında neşredilecek olan 82 ciltlik Dünya Diktatörler Tarihi isimli esere yazdığım önsözü bitirdikten sonra, hazır istim üzerindeyken, bu kitaba da oturup bir önsöz yazıverdim.
Neticede, benim içün de bir meşgale oldu. Mütemadiyen insan, bahçede at sineklerinin peşinde koşarak ömür geçiremez ki netekim!
Mustafa Kamil Zorti / Marmaris - 2006

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder