5 Ağustos 2009 Çarşamba

Renkli Yumurtalar

İlkokul 3. sınıftayken bir teneffüs sırasında tanıştım renkli yumurtayla.
Çok katı pişirdiği yumurtaları, sarı - kırmızı gibi göz alıcı renklere boyamıştı satıcı Şaban.
O güne kadar en değişik yiyecek olarak leblebi tozunu gördüğümüz için renkli yumurtaların karşısında çakılıp kalmıştık.
Aslında bildiğimiz yumurtaydı ama böyle rengarenk görünce uzay gemisi görmüş gibi etkilenmiştik.
-Tavuk mu böyle yumurtlamış?
-Olur mu lan, Galatasaraylı mı tavuk? Niye sarı kırmızı yumurtlasın ki?
-Yumurta kaç para Şaban abi?
-50 kuruş.
-50 kuruş mu? Yumurtanın tanesi 5 kuruş değil mi? Hadi 5’de boyası badanası olsun. 50 kuruş ne oluyor?
3. sınıf öğrencisiyiz ama matematikten de çakıyoruz az biraz yani. Şaban renkli yumurtaları doğalgaz gibi kakalamak istiyordu bize.
İki adım atıp evimize gitsek annelerimiz bize taptaze yumurtaları istediğimiz kıvamda pişirecek ama yok, olmaaaz. Veletlik değil mi, büyülenmiş gibi renkli yumurtalara bakıyoruz. Fakat Şaban, renkli yumurta konusunda kartel olduğunun bilincindeydi ve 50 kuruştan bir kuruş aşağı inmiyordu.
Gel de nefsine söz geçir. Sezgin’le kafaya koyduk, bu yumurtalardan yiyeceğiz. Yememiz lazım.
Artık ilahi bir tesadüf müydü neydi, Şaban ıkınıp sıkınmaya başladı. Sıkışmıştı ve tuvalete gitmesi gerekiyordu. Şaban alelacele yanımızdan uzaklaşırken yalvaran gözlerle bağırdı,
- Tezgaha göz kulak olun uşaklar!..
- Oluruz ama biz birazdan gideceğiz Şaban abi.
Şaban köşeyi döndü ve gözden kayboldu.
Hemen harekete geçtik. Görevimiz Tehlike’deki ajanlardan bile daha organize ve hızlı davranıyorduk. İkişer ikişer tokuşturup kabukları kırıyor ve tek parça halinde soyup hızla içindeki yumurtaları yiyorduk.
Tahminim 8 kırmızı, 9 tane de sarı yumurtayı mideye indirmiştik ki bunun normal yumurtadan hiçbir farkı olmadığını anladık.
Kapitalizm böyle bir şey işte; eşşeği rengarenk ambalajlayıp, tüketim duygunu azdırıyor ve sana yeni bir eşekmiş gibi kakalıyordu.
Olay mahallinde ipucu bırakmamak için kabukları duvarın arkasındaki çay fidanlarının altına attık. Tam kaçacakken Şaban gelmişti. Tezgahın üzerinde 1 - 2 tane yumurta kalmıştı.
- Ula yumurtalarum nereyedur?
- Bilmiyoruz Şaban abi...
- Nasi bilmeyisunuz ula? Sizden başka kimse yok ha buraya...
Bilmiyoruz, yok siz çaldunuz vs. derken etraf kalabalıklaşmıştı.
Bu arada biz kıvranmaya başlamıştık. Bir tencere dolusu renkli yumurta etkisini göstermeye başlamıştı.
Gözlerimiz büyüyordu sanki.
Ben sarıya Sezgin kırmızıya doğru hafif hafif renk değiştirmeye başlamıştık.
Millet bize ecinni görmüş gibi bakıyordu.
Bismillahirahmanirrahim!.. Uy uşaklar bukalemun cibi renk değiştureyi...
Neyse, durumu anlayıp bizi kusturdular.
O gün bugündür, “Yumurtan nasıl olsun?” dendiğinde gözlerim büyür, bayılacak gibi olurum.
Hep Şaban’ın yüzünden.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder