31 Mayıs 2010 Pazartesi

Haydar Işık / Başaltı notları - 64

- birazdan taze gına gelecek

- reyna'ya damsız, türkü bara geleneksiz girilmez

- 'türk solunu güzellik kurtaracak' yaz, zamana bırak

- İsrail'den naklen katliam

- ne hadise ne ajda pekkan, bana kalırsa istiklal marşını en iyi daum okur

- emperyalistler, "bu savaş soğumuş, sıcak getirin" derler

- uluslararası sulardan çay demlesek

- 'uyruk'um acıyor

30 Mayıs 2010 Pazar

Helal olsun adama, koskoca tankla gazoz açtı

Jose Mourinho’dan bahsediyorum.
Porto’nun teknik direktörü iken Şampiyonlar Ligi'nde o inanılmaz çıkışı yapmış, Avrupa'nın futbol devlerini eleyerek kupayı kazanmıştı.
Porto'yu oynaması gerektiği gibi oynatmıştı. Porto’yla Real’e, Milan’a, M. United’e, Juventus’a nasıl kafa tutabilirsin? Durdur, kilitle, geri çekil, kapan, presin denenmiş her türlüsünü yaparak, oyunu geride kabullenerek filan falan...
İyi de kardeşim, seni Chelsea’ye, İnter’e getirdiklerinde hala ne demeye kapanıyorsun, oyunu kilitliyorsun?
Sana Rus halkından çalınmış milyar poundlar, eurolar verilip dünyanın en iyi futbolcularından kadrolar kuruluyor ama sen hala kakalak futbol oynatıyorsun.
Chelsa maçları işkence gibi olurdu arasıra Spormax’e gözüm takıldığı zaman. Bir Arsenal maçı olsa da seyretsem derdim.
Al ver, geri dön, defansta 8 kişi... Bir fırsat bul ve 1 – 0 maçı kazan.
Şimdi Angelotti Chelsea’yle gelene 7, gidene 6 atıyor.
Mancini’li İnter bile daha saldırgan, hücumcu bir takımdı, arkadaşın elinde İnter önce defansı, durdurmayı düşünen bir takıma dönüştü.
Diyarbakırspor’la Ali Sami Yen’e çıkan hocayı eleştirebilir miyiz, neden defans yapıyorsun diye? (Ki ben eleştiririm, ama o benim cinsliğim tabi) 100 liralık takımın karşısına 10 liralık takımla çıkınca başka çaren yoktur. Anlarım.
Peki katrilyonluk takımlarla ne demeye kakalak top oynatırsın.
Bu şuna benziyor, bir komutanın eline Leopard tank veriyorlar. O tutup tankı kışlanın kantininde kullanıyor, gazoz açmak için.
Ve epey bir kitle de bu denyoluğu alkışlıyor; “Helal olsun adama, koskoca tankla gazoz açtı”
“Bayern bizden hızlıydı, onları durdurmaktan ve sonra vurmaktan başka çarem yoktu.” demiş.
Biz de yedik.
Ben bir taraftarım, bana 90 dakikayı zehir eden kendi takımımın teknik direktörü Ziya Doğan, Ersun Yanal bile olsa eleştiririm.
Ve ömür boyu, Arsen Wenger, Pep Guardiola, Şenol Güneş gibi direktörlere saygı duyacağım.
Sanırım Mourinho'da derin bir Barcelona nefreti var.
Artık Van Gaal’le birlikte Barcelona’yı çalıştırırken ne olduysa bilemem.
Sevmediğim bir adam sevmediğim bir takıma gitti.
Gelecek yıl La Liga eğlenceli geçecek.
Real'e de kontrol futbolu oynatır inşallah...

29 Mayıs 2010 Cumartesi

Mevlut Uludağ'dan hayat dersleri - 3

* Kalın ve yüksek duvarlı villalarda oturup güvenlik endişesi yaşamak, suçluluk duygusunun anatomisidir.

* Beyaz yakalı ve mavi yakalıların ortak hedefi sermayenin iki yakasını bir araya getirmektir.

* Kredi kartı veresiye defterinin elektronik halidir. Tek farkı, borcun bakkala değil bankaya yazdırılmasıdır.

* Kendini en iyi hissettiğin gün öldüğün gündür ve o gün kesin el üstünde gezdirilirsin.

* Göçük altında değilsen veya intihara kalkışmadıysan bir yetkiliye ulaşma hayali kurma.

Allah'ın da yandaşını mı buldunuz? Tövbe tövbe!..

TOKİ Başkanı, "Bize parayı Allah gönderiyor" demiş. Haberin detayını okursunuz nasıl olsa... Yahu sizin Allahınızla bu halkın Allahı aynı değil mi? Niye size para geliyor da, bize maden ocaklarında, tersanelerde, sellerde, depremlerde, hastane kapılarında ölüm geliyor. Allah'ın da yandaşını mı buldunuz, tövbe tövbe!..

Birgün herçes 15 dakikaluğina Laz Marksist olacak

Bizum Annaymisun Nihat elinde bir gazeteylan koşarak yanuma celdi.
Laz Marks Emice bak bak, Dalay Lama da Laz Marksist olmiş.
Ula nedur diye gazeteye baktum; Tibet'un sürgundeçi ruhani lideri Dalay Lama, "Laz Marksizum, servetun eşit dağilumi konusiyla ilgilenen, tek, doğri etik ekonomi sistemidur" deyup, "Ruhen, asil amaci 'nasil kar edilur' olan kapitalizumi reddeden bir Laz Marksist olduğuni" belirtmiş.
Annayimisun Nihat’a baktum, “Sevinmedun mi Laz Marks Emice, ne cüzel herkes senun düşunceleruni anlamaya başladi işte daa!” deyi.
Evladum dedum, bunun da bokini çikarur bunlar. Yakinda, Cüppeli Ahmet Hoca’ylan, Fettullah Hoca da, biz Laz Marksist olduk, diyebilur.
Sol yükselişe geçtuği zaman Mehmet Barlas’i da en ön saflarda görebilursun. Bunlarun Laz Marksistluği 15 dakikacuktur.
Bir cün herçes 15 dakikaluğina Laz Marksist olabilur.
Ama asil önemli olan bir ömür boyi Laz Marksist olabilmektur.
(Laz Marks, BirGün Pazar ekinde yazmaya devam ediyor)

28 Mayıs 2010 Cuma

Haydar Işık / Başaltı notları - 63

- günah benden az önce gitti

- bihter rol icabı ölürse, rolden mezarlığa gömülsün, bir fatiha okuyabilelim

- recep bey'e özet cümle: işçi kıyımı, sınıfının kaderidir yarabbi

- yeniden yapılanan mit'e bol miktarda simitçi alınacak ve değişen koşullar gereği, karperli ve mayonezli açmalar da sunulacaktır

- pensilvanya'da huzur evleri. helal çimento, hayırlı kolon, okunmuş briket, üflenmiş havuz suyu. allahın enerjisiyle

Atılgan Korkmaz / Buyur burdan bak - 34

Niyetinizi bu kadar da belli etmeyin canım
Son bir kaç gündür 27 Mayıs'ın yıl dönümü yaklaştıkça bir hareketi siz de hissetmişsinizdir; ülkede ne kadar faşist, sağcı ve liberal türevi varsa hepsi elele 27 Mayıs'ı daha fazla ön planda tutma gayreti içindeler.
Çünkü ataları Celal ve Menderes'i aklamak derdindeler.
Halbuki, 12 Eylül o dönemin tüm izlerini yok etmiş, o dönemden kalan "Anayasa ve Özgürlük Bayramı" bile kaldırılmıştı.
Sonrasında göreve getirilen Turgut Özal da 27 Mayıs'ta yarım kalan tüm icraatları fazlasıyla yerine getirip, ahde vefa sürecini tamamlamıştır.
Bakın her şehirde okullara, caddelere, sokaklara, bulvarlara, alt üst geçitlere, mahalle isimlerine Celal Bayar ve Adnan Menderes ikilisinden geçilmiyor.
Yafta sevmeyen ama önüne geleni hem nyaftalayan bu zevat, darbeci diyecek ama, bu yanlı tutuma da göz yummayacağım; Kore'ye asker gönderip emperyalist işgale destek veren, ülkemi NATO'ya sokan, tüm ülkede sistematik olarak solculara baskı, zulüm ve işkence uygulayan, Ermeni ve Rum vatandaşlarımızın mallarını yağmalatıp kardeşliğe kin tohumu eken, Köy Enstitüleri ve Halkevleri'ni kapatan, kontrgerillayı bu ülkeye ithal eden zihniyetin yüceltilmesi bir vatansever olarak beni çok ama çok üzüyor.
Eyy, emperyalizmin, paranın yandaşları; bu kadar da niyetinizi belli etmeyin, 27 Mayıs'a gösterdiğiniz hassasiyeti, 12 Eylül'e de gösterin göstermelik değil ama layıkı ile ve gerekleriyle. Zira 27 Mayıs'ın bugün izleri kalmadı ama ya 12 Eylül?

27 Mayıs 2010 Perşembe

Avatar Recep Bey


Doktor - Şimdi nasıl, görebiliyor musunuz?
Recep Bey - Görüyorum... Ticaret yapan, para kazanan insanlar var...
Doktor - Enteresan, oysa maden ocağı ve Tuzla Tersanesi var şu an görüntüde...
Recep Bey - Başlarım maden ocağına da tersanene de!.. Candaş doktor musun, yoldaş doktor musun, akıllı ol olum!

Türkiye'de bir oyun 180. kez sahneleniyor

Bazı işler, uğraşlar başlıbaşına bir eylemdir. Örneğin emekten yana bir gazete ve dergi çıkarmak... Özünde profesyonel bir iş gibi görünür ama onun kitlelere ulaşması bir eylemdir aslında. Tıpkı Laz Marks oyunu gibi... Sonuçta profesyonel bir uğraş gibi duruyor ama Anadolu'yu karış karış, köy köy, kasaba kasaba, şehir şehir gezerek halka ulaşıyor ve ciddi bir eylem gerçekleştiriyor.
Yazarı olarak başta Laz Marks Emice'ye sahnede can veren Haldun Açıksözlü'ye ve oyunun kitleye ulaşması için bütün organizasyonları gerçekleştiren Alper Küçükdevlet'e olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ederim.

26 Mayıs 2010 Çarşamba

Mevlut Uludağ'dan hayat dersleri - 2

* Anayasanın eşitlik ilkesi mesai saatleri içinde geçerlidir.

* Kariyer, patronun yeni kar beklentileri için adlandırılmış kocaman bir yalandır.

* Adalet ancak güçlü bir avukat ordusu sayesinde sağlanır.

* Vergi, sadece kaçıramayanlardan alınır.

* Sabır, bir sonraki menfaatin alt yapısı için verilmiş avanstan başka bir şey değildir.

* Arkadaşlık, menfaatlerin başlamadığı döneme denir.

* Türk doktorları yıllar süren araştırmalar sonucunda, hastaların müşteri olduğunu ortaya çıkardı.

Maden ocağının dibinde hava yok, ışık yok, üstünde Tayyip var

Maden ocağının dibinde,
hava yok, ışık yok...
Maden ocağının dibinde,
besin yok, karın yok...
Cem Karaca'nın, Yoksulluk Kader Olamaz albümünün en etkileyici şarkısıdır Maden Ocağının Dibinde...
Gözü kar hırsıyla dönmüş taşeron sermaye yüzünden maden ocağının dibi kadar üstü de tehlikeli. Çünkü maden ocağının dibinde hava yok, ışık yok... Üstünde de Tayyip var.

Haydar Işık / Başaltı notları - 62

- faşizme karşı ömür ömüre

- "hülya avşar'ın bikinisi dar geldi" yaz, boşluk bırak, nereye yollarsan yolla

- hapşuu / çok yaşa booooommm / vatan sağolsun

- tutuklanan yedi fenerbahçeli'yle ilgili slogan önerisi: fanatik tutuklular ölümsüzdür

- siyasi özürlüyüm çürük raporu isterim

- recep boys

- dost meclisine çarsaf listeyle eleman alınacaktır

Maradona tarifi

Efendiiim, bu gün size fırında Maradona tarifi vereceğim.
Önce iri bir Messi alınır. Bir ölçek Ronaldinho ve Cristiano Ronaldo ile birlikte mikserde karıştırılır.
Üzerlerine önceden dilimlenmiş Pele, Platini ve Cruyff ilave edilir.
5 dakika dinlenmeye bırakılan karışıma bir tutam taze Forlan ve Milito'yu serpilir.
Fırında 20 dakika pişirdikten sonra yarım bardak Hagi sosu gezdirilir.
Eveeet, Maradona kadar olmasa da ona yakın bir şey elde etmiş oldunuz.
Yerseniz, afiyet olsun.
(Milliyet Gazetesi'nde Maradona ile ilgili bir haberin altına yorum yapan 'terbiyemmüsaitdeğil' nickli okurun fikrinden yola çıkarak yazılmıştır)

Varluğum özel mülçiyete armağan olsun

Hau Takalar Birluği Başkani Patapat Suleyman, kiçikiruk bir dukkani olmasi hasebiyle özel mülkiyeti ortadan kaldurma niyetumuz karşusinda dehşete kapilayimiş.
Ula koloti kafali, ozel mülçiyet nufusun % 80’i içun zaten ortadan kalkmiştur. Yüzde 20 içun ozel mulçiyetun varoluşi, bu % 80’un hiçbir şeye sahip olamayişina yolaçmaktadur.
Varluk nedeni, halkun % 80’inun mulksuzluği olan bir mulkiyet biçumuni eleşturduk diye dinozor olduk öyle mi?
Efendum bu Patapat Suleyman uç kuruşluk akliyla “Özel mülçiyetun kaldurulmasiyla her turli çalişmanun duracaği ve genel bir tembelluğun kök salacaği”ni söyleyimiş.
E be eşşeğun önde gideni, açuklanan işsuzluk %15, derin işsuzluk % 25 olmiş. (İdris uşağum, derin işsuzluk derin devlet gibi bir şeydur.)
Nüfusun yarisi işsuzlukten balatayi siyirup, Sabah Sabah Seda Sayan’da göbek atacak duruma gelmiş.
Senun deduğun gerçek olsaydi, habu yere göğe siğduramaduğun sistemun aylakluk yuzinden çoktan yerle bir olmasi gerekurdi; çunki çalişanlar hiç bir şey edinemeyi, bir şeyler edinenler ise çalişmayiler.

25 Mayıs 2010 Salı

Beni, Türk 'Adriana Lima'larına emanet ediniz

'Megan Fox'lar da kabulümüzdür!..

Yeni İnsan Yeni Sinema / 27

Mevlut Uludağ'dan hayat dersleri - 1

* Hipokrat yemini bir sonraki hasta için geçerlidir.

* Büyük şirketlerde çalışma ihtimaliniz, o şirketin CEO’sunun arabasıyla size çarpma ihtimaline bağlıdır.

* Boğaz’da şarap yudumlayıp ülke sorunları çözmek, o gece için harika bir çözümdür.

Haydar Işık / Başaltı notları - 61

- kılıçdaroğlu kravat taksın yaz, boşluk bırak

- deniz baykal facebook'a gelsin diyenler

- bio gandi

- her iş veren bir işsiz alırsa, sömürü artar ulan

- taş atan çocukları bırakın, taşeron atan sömürgecilere bakın

- nükleer başlık parası

- futbolsiyasetdin fena karıştı

24 Mayıs 2010 Pazartesi

Bursa'dan gol haberi var

Görünen o ki, üzerinden haftalar geçmesine rağmen bu geyik bitmeyecek. Zaten bitmesin de... İşin kazanması kaybetmesi, şampiyonluk sevinci filan bir hafta sonra bitiyor ama bu hoş anılar, takılmalar hep hatırlanacak.

Atılgan Korkmaz / Buyur burdan bak - 33

Ayak içiyle öldürmeye özendirmek
Ayak içi harika kesme ortaları ve direklerin örümcek ağlarını alan süper frikikleri ile tanıdık David Beckham'ı.
Daha sonraları yeteneğinin ve yakışıklılığının (!) farkına varan neo-kapital dünyanın dayatma uzmanları cicili bicili bir idol yaratma çabasına giriştiler.
Öncelikle eşi de kendi gibi popüler kültüre armağan edilebilecek cinsten olmalıydı. Pop yıldızı Victoria bu anlamda biçilmiş kaftanlardan biriydi.
Beckham giydikleriyle, dövmeleriyle, eşiyle yaşadığı skandallarıyla, çocuklarıyla, transferleriyle, herşeyi ama herşeyi ile bir insanın maksimum sömürüsüne alet oldu, olmakla kalmadı milyarlarca insanın sömürülmesine de zemin hazırladı.
Bir zamanlar Maradona'nın muhteşem futbol yeteneğine özenen ve onun gibi olmayan çalışan sürüsüne bereket gencin yerini, Beckham'ınki gibi şaşalı, sansasyonel, şatafatlı yaşamını hayal eden içi boş bir özenti nesil aldı.
İşte o Beckham geçen hafta 8 bin civarında silahlı sömürü neferi ile Irak'ta konuşlanan İngiliz birliklerine moral destek için bölgedeydi.
Savaş helikopterlerine bindi, ağır silahlarla poz verdi, tam teçhizatlı kıyafetle futbol oynadı.
Tabi tüm medyada onunla birlikte oradaydı, mesaj İngiliz ve dünya gençlerine başarı ile geçildi; Eyy gençler, iyi bir futbolcunun barışla işi olmaz, önce iyi bir savaşçıdır, kendinizi iyi bir asker olarak en kanlı cephelere daima hazır tutun.
Ayak içi ile topu kaleye isabet ettirmek, yetmez iyi bir futbolcu tetiğe bastımı, savunmasız bir çocuğu bile gözünü kırpmadan öldürebilmelidir.

23 Mayıs 2010 Pazar

Laz Marks Emice’den inciler

* Bizum dolar manyaği pilaza kadavralariyla, sarkık liberaller yillardur sol bitti deyup durayidi halbuki. Bu Latin Amerikali sambacilarun, tangocilarun haberi yok midur bundan?

* Emperyalizum uçmaz, medyadaki müridleri uçurur.

* Derbi, ayni fabrikanun patroni ve emekçisi arasindaki sinifsal mücadeleye denur.

* Sağlam mücadele sağlam ideolojide bulunur.

* Dünyanun bütun ütopyalari, birleşun!..

* Ara tiransferde yabanci bir halk tiransfer edemeyeceğumuze göre, demokratuk temizluğumuzi yine bu halkla yapacağuz. Yok edelum etmesine da, bilinçli bir halkun bonservis bedeli çok yuksektur.

* En devrimci eylem doğriyi söylemektur. Yalan soyleyen Fenerli olsun!

* Hamsi antibiyotik cibidur, 8 saatte bir alinmazsa bir işe yaramaz.

* Tüm Dünya halklariyla Lazlar kardeştur.

Atılgan Korkmaz / Buyur burdan bak - 32

Ey ruh, geldiysen şu elitlerin kafasına 3 kere vur
Yiğidi öldür ama hakkını yeme demişler.
Helal be Gandi Kemal, kulaklarımızın pasını aldın.
Uzun zamandır, pusturulmuş ve susturulmuş ağızlar kısmi felç geçirmiş, "Halk, Sol, Devrim" kavramlarını kitleler önünde konuşamaz olmuştu. Gaza gelen Gandi çıktı kürsüye başladı konuşmaya;
- Üretip kazanacağız, kazandığımızı hakça eşit bölüşeceğiz.
- Önce 'halk' diyerek çıktığımız yolun sonunda yine yeniden 'halk' diyeceğiz.
- CHP ilericidir, devrimcidir. Türkiye 'sol'unu, aydınlarını, sanatçılarını, sosyal demokratlarını halkın mücadelesi için CHP'ye davet ediyorum.
Hani diğer söylediği özellikle "Recep Bey" için söyledikleri hani kulakların pasını silen cinstendi, hani dillendirilemez kimse konuşumaz denilen cinsten söylemlerdi.
Gaza gelen Gandi, gazı kalabalığa da hakça bölüştürmeyi başarmıştı.
Ve bir zamanlar Karaoğlan için dağlara taşlara kazınan o efsanevi sloganlar, freni boşalmış ağızlardan haykırılmaya başlandı;
-Halkçı Kemal!
-Devrimci Kemal!
-Solcu Kemal!
Birilerinin içini boşalttığını zannettiği, artık tarihe karıştığını sandığı efsaneleri geri çağırdığın için, kendilerini dev aynasında gördüğü, 'kul'laştırdığını sandığı insanlarla kurduğu saltanatın, imparatorluğun keyfini çattığı devrana, en azından sözde de olsa vurduğun darbe için, helal sana! Yolun açık olsun Gandi, ama işin çok zor; politbüroyla mı uğraşacaksın, halkın içinde mücadeleye mi girişeceksin, yoksa sana atılacak çamurlarla mı boğuşacaksın, ya da meydan okuduğun sözde medeni batının hamlelerine karşı mı duracaksın, neyi nasıl yapacaksın bilmem ama, dün sözde de olsa dediklerin tüylerimizi diken diken etmeye yetti.

22 Mayıs 2010 Cumartesi

Atılgan Korkmaz / Buyur burdan bak - 31

Amerikan type AKP ile Turkish tip CHP kapışması
CHP kurultayını seyrediyorum, karmaşa ve düzensizlik beni inanılmaz heyecanlandırıyor.
Hani iktidar partisinin görsel efektlerle bezenmiş Amerikan tarzı "kapital" destekli görkemli organizasyonlarına inat bir karşı duruşu hissettim.
Daha önce de dedim bu izdihama kanıp da, iktidar rüzgarına kapılan demokrat tayfasından değilim asla da olmam. Bu gibi fırtınalardan sonra, bir devrin, bir dönemin o güzel insanlarının nasıl heba olduğunun bilincinde olan bir Türkiye genciyim.
Ama şunu görüyorum Türkiye çok güçlü bir hesaplaşmanın arifesinde.
Mevzu AKP, CHP, MHP falan filan değil, hatta mevzu Erdoğan, Kılıçdaroğlu, Baykal meselesi de değil.
Mesele, dayatma düzene, giydirilmek istenen biçimsiz kıyafetlere, ötekileştirmeye ön ayak olan tek parti iktidarlığının yerini, (kısmen fikirsel) çatışmaya ve hesaplaşmaya müsait bir arenaya bırakmasıdır.
Gelenekçi Önder Sav ve yenilikçi Gürsel Tekin'i her iki yanına oturtan, Rahşan Ecevit'i ve bir çok küskünü o salona toplama başarısını gösteren, protokole değil de gidip delegelerin yanına oturan, kravatsız çizgili spor gayet sade bir giyim tarzını seçen, kurultaya doğru torununun şans öpücüğü ile yolalan Kılıçdaroğlu'lu CHP uzun zaman sonra iktidara ben de adayım deme cesaretini göstermiştir.
Tüm bu saydıklarım CHP'yi iktidar yapar mı yapmaz mı bilemem.
Bu süreçten en büyük darbeyi artık güncel hiç bir söylemi kalmayan MHP alacaktır.
Arena iki büyük gladyatöre kalacaktır.
Bugüne kadar karşısında rakip olmayan AKP, kendi çalıp kendi oynuyordu. Oyun galiba biraz şenlenecek. Muhalefete düşmek AKP'yi kısmen kurtarabilir, ama iktidarda kalırsa şahsi fikrim ak koyun kara koyun ortaya çıkacak, birden sermaye etrafına toplanan kalabalık, buhar olup uçacaktır.
Son söz temelsiz her yapı, görkemine bakmayın elbet çöker.
İşte bu doğrultu da Amerikan type AKP ile Türkish tip CHP kapışması güzel olacak iyi seyirler.

Haydar Işık / Başaltı notları - 60

- ülkemizin üç tarafı denizlerle, bir tarafı da pensilvanya ile çevrilidir

- taşdan çıkar da, taşerondan ekmek çıkmaz

- ülkeler, uranyum gibi gündemlerini de takas etseler

- mühür gözlüm, ıslak imzalım

- babadan oğula, yeraltı ölülerimiz

- yok birşey, soğan doğruyordum da, bıçak kalbime saplandı

- kadehimi kaldırdım, kendime vurdum

- yılmaz vural: çakma mourinho

21 Mayıs 2010 Cuma

Marinaleda ve Fatsa

İspanya'nın Marinaleda kasabasının sosyalist Belediye Başkanı Juan Manuel Sanchez Gordillo'yla BirGün'den Doğan Tılıç konuştu. Yazının tamamı burada; http://www.birgun.net/politics_index.php?news_code=1274450692&year=2010&month=05&day=21
- Solcu, devrimci bir belediye başkanının tekrar tekrar seçilebilmesinin sırrı nedir?
- Galiba, sol, konuşmayı ve vaaz etmeyi bırakıp bir örnek yaratmalı. Solcu bir lider herhangi bir yerde bir yönetici pozisyonu kazandığında, bir kere temsil ettikleri insanlarla tamamen aynı koşullarda yaşamalı. Kavgaya en önde koşmalı, o kavganın nimetleri paylaşılırken en geride durmayı becerebilmeli. Bunu gösterebildiklerinde halkla kolaylıkla bütünleşebilecekler.

Ruhen kapitalist dallamalar ve Dalay Lama

Tibet'in sürgündeki ruhani lideri Dalay Lama, "Marksizm, servetin eşit dağılımı konusuyla ilgilenen, tek, doğru etik ekonomi sistemidir" dedi ve "Kendisinin ruhen, ana amacı 'nasıl kar edilir' olan kapitalizmi reddeden bir Marksist olduğunu" belirtti. (Radikal)
Bir Dalay Lama'ya bak, bir de bizim dallamalara...
O öldü dedikleri sola, sosyalizme laf atmadan duramayan emperyalizme barışmış, onların Orta Doğu acentesi gibi davranan dallamalarımıza 30 USD'a kıyıp, Dalay Lama'nın "Aydınlanma Yolu" adlı eğitim seanslarına katılmalarını öneriyorum.

20 Mayıs 2010 Perşembe

Haydar Işık / Başaltı notları - 59

- maden in türken

- paraya değer vermeyen, maneviyatı yüksek elemanlar alınacaktır

- rüştü'nün yediği bütün goller savcılık tarafından takibe, ali tandoğan'ın yaptığı süzme ortalar kovuşturmaya, umut bulut'un attığı goller soruşturmaya, egemen korkmaz'ın kestiği ataklar da gizlilik kapsamına alındı

- aziz yıldırım ve fatih terim'den korkmayan muhabir alınacaktır

- yırtık haşemadan çıkar gibi

- ferhunde nereye koşuyor, bihter ölecek mi, baykal'ın ikinci kaseti çıkacak mı

- siyasi montajan

19 Mayıs 2010 Çarşamba

Atılgan Korkmaz / Buyur burdan bak - 30

Alışkanlıklar ve algıda yanılma
Bilindiği üzere ben Trabzonsporlu Egemen Korkmaz'ın ağabeyiyim. Ve yıllarca adına mücadele ettiği ve hatta takım kaptanlığını yaptığı Bursa'da ikamet ediyorum.
Egemen'in Bursa'dan Trabzonspor'a transfer hikayesi bir süre spekülasyon yüzünden ciddi bir krize neden olmuştu. Egemen, Trabzonspor'da top koşturuyorken, ben Bursa'da hakkında konuşulagelen çirkin söylemlere muhattap oluyordum.
Çok değil bir kaç ay önce Bursa'da oynanan Bursaspor - Trabzonspor maçında yoğun küfürlü tezahüratların hedefi oluyordu kardeşim.
Daha önce hiç aleyhte ya da leyhte konuşmayan Egemen, o durum karşısında maç sonunda yine konuşmaktan kaçındı. Ve hatta normal karşıladığını söyledi.
Neyse, ligin son haftası geldi çattı. Hafta içi Bursa'dan gelen yoğun telefonlardan, kısa mesajlardan sıkılan Egemen, telefonunu bile kapatmıştı.
Ondan "vefa (!)" borcunun ödenmesi isteniyordu.
Halbuki Egemen, çok sayıda demecinde "Hangi takımın formasını giyiyorsam o takım için maç ayrımı yapmaksızın terimin son damlasına kadar mücadelemi veririm" demişti ki, O'nu tanıyan herkes bu yapısını ve karakterini bilir.
Trabzonsporlu oyuncular, sadece Egemen'den kurulu bir takım değil, takım halinde mücadelelerinin karşılığında Fenerbahçe ile deplasmanda berabere kalarak, Bursaspor'un tarihi başarısında büyük rol kaptılar.
Ama Egemen'in, Bursa'da ön plana çıkması gayet doğal. Maçın bitiş düdüğü ile birlikte biribiri ardına telefonum çalmaya başladı, durmadan tebrik ve teşekkürler dile getiriliyordu.
İşte bana ilginç gelen klişe cümle eminim size de ilginç gelecek aynen aktarıyorum, "Egemen'i çok seviyoruz, harika iş başardılar, bizi kurtardılar (!)". "Kurtardılar", anladınız mı şimdi bizim asıl derdimizi değerli dostlar; hep kurtarılmaya kilitlenmişiz, kurtulmaya...
Ya işte alışkanlıklar ne fena öyle değil mi? Yıllardan beri düşme hattında mücadele eden Bursaspor taraftarı bile bu tarihi zaferi kurtulma havasında yaşıyor.
Siz kurtarılmadınız, kurtulmadınız. Siz kurtardınız, neyi mi kurtardınız? Mücadele ve sabrın karşınızdaki her kim olursa olsun, şartlar nasıl olursa olsun mutlaka başarıyı getireceğine inandınız, inandırdınız.
Kaderine, alışkanlıklarına mahkum olanları, inancını kaybedenleri silkelediniz, insanları uyuttuğunu zannedenlerin suratına bir şamar gibi patladınız.

18 Mayıs 2010 Salı

Sigara sağlığa yararlıdır

İtalya'da yapılan Van Gogh Yetenek Yarışması'nda 1 milyon Dolarlık ödülü kazanan anlatım

Atılgan Korkmaz / Buyur burdan bak - 29

Kılıçdaroğlu koptu geliyor, sağrısında... (2)
İlk yazının sonrasında "N'olcak, ne bitecek, bu nasıl oyun yav?" gibilerinden bir sürü tivitır mesajı aldım.
Bakın dostlar, borsaya dair İlyas Başsoy'un bir yazısı var bu hafta başı Birgün gazetesinde yayınlanan "İşlem Hacmi" adı altında, harika bir yazı ellerine, yüreğine sağlık demek istiyorum önce ona.
Dünya borsalarında dolanan sıcak para miktarı, görünenin sadece yedide biri.
Bunu pek bilindik bir hikaye ile açıklıyor; iki borsacı seans arasında yürüyüşe çıkıyorlar, bir usta biri çırak. Usta olan önlerine çıkan bir dışkı için çırağına diyor ki, bunu yersen sana 1 milyon dolar veririm. 1 milyon doların hatrına çırak hüpletiyor boku.
Daha sonra yürümeye devam ediyorlar ve bu sefer çırak, ustaya diyor ki bu boku da sen ye ben sana 1 milyon dolar vereyim. Eyvallah diyor usta afiyetle götürüyor boku.
Eee diyor çırak ne benim sana ne de senin bana borcun kalmadı, yediğimiz bok da cabası, yoook diyor usta olur mu, 2 milyon dolarlık işlem hacmi yakaladık.
İşte bize sunulan biraz bu, bir Kılıçdaroğlu balonu şişirildi, kişiliğine karakterine lafım yok, dürüsttür, namusludur, çalışkandır tamam ama her yanımızdan buram buram bok kokuları yükseliyor.
O kadar alışmışız ki, artık alışkanlık hissi yaratmış bizde.
Sorarım size yılların getirdiği birikim, pislik, yozlaşma öyle bir adamın değişmesi ile ortadan kalkar mı, hele lider olarak gösterilen kişi bir kısım medyanın gazı ile tepeye konacaksa, o sözde liderden hayır gelir mi?
Ne mi olacak? Erdoğan'ın başbakanlık sürecine bakın ne olacaksa o olacak işte. Yüzde yüz aynı olur demiyorum mutlaka büyük farklar var ama, birileri çıkıp birilerini kurtarıcı havasında halka öyle gazlıyor ki, gazlanan halk gazın etkisi ile sarhoş oluyor, Sermayenin oyunu bu herkesten cesareti alıp, birinin ruhuna üflüyor.

Atılgan Korkmaz / Buyur burdan bak - 28

Kılıçdaroğlu koptu geliyor, sağrısında...
Kem gözlü lider yamakları vardır, lider kendini işaret etsin diye sinsi sinsi destek verir, timsah gözyaşları döker, cesaretsizdir. CHP'de yaşanan işte öyle bir şey.
Kim ne derse desin Baykal örgütçü bir liderdi. Parti içi demokrasi anlayışı, onun ekseninde ve kontrolünde işlevlik kazanır ya da kazanamazdı.
O bir demeç verir, ardından generalleri onun demecinin içini doldurmak için var gücü ile mücadele verirlerdi.
Şimdi o generallerden sadece birinde cesaret duygusu kabardı, Kemal Kılıçdaroğlu!
Nasıl mı kabardı? Medyanın önemli köşebaşları "Yürü be koçum!" dedi. "Ardındayız, bu işi hakkıyla bir tek sen kotarırsın, halk senin ardında hadi aslanım!" gazları arasında yaptıkları kamuoyu anketlerinde, ya da katıldıkları panellerde katılımcılar arasında yaptıkları mini oylamalarda Kılıçdaroğlu hep tek geçildi.
Yarattıkları basınç Kılıçdaroğlu'nu oturduğu yerden öne fırlattı.
Kılıçdaroğlu'nun adaylığını açıklamasını müteakip, birileri Baykal'ın çıkıp açıklama yapmasını bekliyor. Adayım açık açık Kılıçdaroğlu demesini bekliyor.
Sizce der mi? Bence asla demez, aptal bir lider değil çünkü,
Açıkça deklere ederse, generaller önce Kılıçdaroğlu'na ardından da birbirlerine çekecekler silahlarını. İktidara CHP'yi iyice parçalamak ve halk nezdinde yakalatılmış desteği iyiden iyiye kırma fırsatı verecekler.
Şimdi birileri Baykal'ın tongaya bastığını zannediyor ama, Baykal enerji topluyor ne için mi? Cumhurbaşkanlığı seçiminde dinlenmiş aklanmış paklanmış bir aday olarak Erdoğan'ın karşısına dikilebilmek için.
Tongaya asıl basanlar, Baykal'dan icazet bekleyen diğer lider bozuntuları, siz ancak kullanılıp atılacak insanlarsınız işte anlayın. Önceleri böyle insanlara üzülürdüm, haklarının yendiğini düşünürdüm ama artık nefret ediyorum. Ohh olsun kaptı Kılıçdaroğlu bayrağı, finişe var üç beş metre, yetişin de görelim. Cesaretsizler sizi...

Haydar Işık / Başaltı notları - 58

- bursaspor: anadolu ateşi

- trabzonspor: milletin efendisi

- fenerbahçe: türksel süper ligi anons şampiyonu

- beşiktaş: çarşının gölgesi

- galatasaray: lise

- aziz yıldırım : paralayan

- daum: en iyi istiklal marşı okuyan yabancı

- guiza: gol kesici

- hıncal uluç: saçma savar

- bilica: arkeolog

- yılmaz vural : görsel direktör

- onur recep kıvrak : 22. yüzyılın kalecisi

- şenol güneş : futbol düşünürü

- anason : anonsun sarhoş hali

- volkan şen : yeni çıkmış singıl

- alex de soza : şüpheli paket

- reikard : hollandalı turist

Sizun gidişunuz Pinoşe gibi olmasun

Sementa Recep elindeki gazeteyi gösterdi, “Şili'nun ABD destekli eski tiktatöri Pinoşe'nun yargilanmadan 91 yaşinda ölmesinden üç yil sonra, donemun askeri ve polis yetçilileri hakkinda bugüne kadarki en beyuk tutuklama emri çıkti.” yazayi.
Darısı bizum başumuza dedi Sementa Recep.
Evladum dedum, bu kan emici asalaklar eldukten sonra ruhlarini çağırup yargılayamayacağumuza göre, şimdi bir şeyler yapmamuz lazimdur.
Arasira ortaya çikup, lime lime dökulen düzenun has ve emektar adami olarak fikircuklerini etrafa saçan Demirel, 1975 yilinda Ecevit'i ve hüçumetini kastedup, ‘Bunlarun icra ettukleri pirogram Allende pirogramidur. Sonlari ayni mi olur, onu bilemem’’ demiş ve “Allende gidişi” imasinda bulunmişidi.
Bak hatirlayup gene sinirlendum… Ula asıl sizun gidişunuz Pinoşe gibi olmasun. Halk mahkemesinun tadina bakmadan bu dünyadan gitmayun.
Emperyalist şebekelerun taşeronlari olarak 50 yildur milleti inim inim inlettunuz, bu halkun size birkaç sorusi olacaktur daa!..
Haa, sizun bir halt yiyeceğunuz yok, o kadar uzun yaşayamayiz da, diyebilursunuz... Belli mi olur, biz uzatmalarun, 90 + 4'lerun halkıyiz.

17 Mayıs 2010 Pazartesi

Mahmut Hoca, Trabzonspor ve Bursaspor

Fenerli arkadaşlarımı teselli ediyorum; empati kurun, 1995-96'daki maçta ruhumun bir kenarı Cine-5 ekranı karşısında takıldı kaldı, yerinden kalkamadı.
Taraftarlıkta bunlar olur, taraftarlık zaten bunlarla birlikte güzel.
Fakat Trabzonspor dün benim için artık tuttuğum takım olmayı aştı, başka bir ölçüye dönüştü.
Pek dillendirmesek de bilinçaltımızda var olan düşünceler vardır. Örneğin, Lordlar Kamarası gibi bir şey olan 4 Büyükler sözünün bizde yansıması... 35 yıldır Trabzonspor olarak bu kare asın bir köşesiyizdir.
Buna bir başka takımın daha eklenmesi bu kareyi beşgene dönüştürecektir. Ayrıcalıklı dünyamızdan bir şeyler eksilecektir.
Dün hiçbir iddiamız yokken bu kareyi beşgene dönüştürmekte başrol oynadık.
Herkes 'Kupayı alıp, eleğini asmış Trabzonspor, Fener'e yenilecek' derken, (koskoca Beşiktaş neden as oyuncularından mahrum Bursa'ya gidiyor diye sormadığı bir ortamda) pastaya uzanan bir eli daha sofraya buyur ettik.
Bursaspor'u tebrik ederken başta çok sevdiğim Eskişehirspor'un, Kayserispor'un, Antep'in ve diğerlerinin de bu pastaya uzanmalarını diliyorum.
Kemal Sunal'ın o unutulmaz repliğini de revize edelim artık; "Nedir bu bizim Mahmut Hoca'dan, Trabzonspor'dan ve Bursaspor'dan çektiğimiz?"

Fenerbahçe Brezilyalı anonsçuyla anlaştı

Ligin son maçında, sahasında Trabzonspor'la 1 -1 berabere kalarak şampiyonluğu kaçıran Fenerbahçe'de fatura stadın anonslarını yapan Hakan B.'ye kesildi.
Yönetim kurulu hızla harekete geçerek, Sao Paolo takımının stad anonsçusu Sandro Lopez'le 3 artı 1 yıl opsiyonlu olarak anlaştı. Lopez'in bu güne kadar hiç yanlış anonsu yok.

15 Mayıs 2010 Cumartesi

Haydar Işık / Başaltı notları - 57

- yukarı tükürsek kül bulutu, aşağı tükürsek çöl tozu

- süper çupura, kurşunlu uskumru, dizel palamut, motor hamsi

- ben kendimi cehennemin dibinde buldum

- ben sana, "meksika körfezine günde 5 bin varil petrol sızdıramazsın" demedim ki, "adam olamazsın" dedim

- ruhumun gizli kayıtları yoktur

- sucuklu yumurtaya mimoza çiçeği kırılır mı

14 Mayıs 2010 Cuma

10, 9, 8, 7... Kaset!..

- Ne oldu olum, yumruk bile yemeden devrildin hemen...
- Hocam herifin elinde seks kasetim varmış, ben bittim, mahvoldum. Nakavttan beter oldum.

13 Mayıs 2010 Perşembe

Haydar Işık / Başaltı notları - 56

- denizde kararti var / şu gelen petrol midur?

- skandal halindeyiz. bir süre sonra yeniden deneyiniz

- başarısız politikacının sonu balkondur

- tayyip efes pilsen'i korusun

- chp'nin başına yabancı politikacı gelsin

- çok fena üşütmüşüm, gülen cemaatinden özür dilerim

- her kredi kartının limiti yenmez

- işsize iş, fakire kursak

- yatırım teşebbüsü ile intihar teşebbüsü kardeştir

- deniz balkon

- meksika körfezi'ndeki şehit balıklar ölmez, doğa bölünmez

Lidere bağlılık

Lider dediğin fire vermez, kitlesini arkasından sürükler.

12 Mayıs 2010 Çarşamba

Atılgan Korkmaz / Buyur burdan bak - 27

Moskova meydanlarında boş bank kalmasın
Medvedev bir dizi anlaşma için Türkiye'de.
Bunlardan bizim bilinç tutulması yaşayan avare halk kitlemizi ilgilendiren maddesi, karşılıklı vizenin kaldırılması.
Bu vize açılımları hakkında daha önceki bir yazımda genel bir değerlendirme yapmıştım, kıssadan hisse; eğer cebinizde paranız, sermayeye yarar bir fikriniz varsa zaten vize teferruat. Yoksa bir umut olarak gördüğünüz yurt dışı sevdası, bir daha geri dönüşü olmayacak yıkımın anahtarı olacaktır.
Kendi dilinizi konuşan, tüm aptallık ya da saygısızlığınıza rağmen hayatı sizinle ne pahasına olursa olsun paylaşan insanlarla gündelik yaşam kavgasını veremiyor, umudunuzu yurt dışına taşıma kararı alıyorsanız, bir kere değil, iki kere ve hatta üç kere düşünün.
Rusya'ya, özellikle Moskova'ya bir şekilde yolunu bulup uçup giden çok sayıda vatandaşa sahibiz. Hani bilişim teknolojisinin ulaştığı nokta da baz alındığında, hele en azından internet sayfalarında Oradaki yaşamını ve şartlarını dile getirenlere bir göz atın.
Bakın Moskova çok sayıda parkları ve meydanları ile meşhur bir kenttir. O meydanlarda misafirhane görevini üstlenen binlerce bank mevcuttur. Hani önceden rezervasyon yapma imkanınız da olamayacağı için, işinizi gücünüzü halletmeden sakın oralara yola koyulmayın.
Uçkur belasına takılmış vatanımın evlatları son sözüm de size, öyle sağdan soldan duyduklarınızla sakın bulutlara merdiven dayamayın.
Deplasmanda tanışacağınız Rus kadınları, ev sahibi olma özelliğini iklim ve saha koşullarını çok iyi biliyorlar. Sibirya'nın soğuğunda 'bereket heykeli' kıvamında buzdan bir abide olursanız, orada size kimse şaşırmaz.

Haydar Işık / Başaltı notları - 55

Küçük bir iddaa kuponu
Baykal geri döner (1,15)
Geri dönmez (3,80)

Aziz Yıldırım Trabzonspor maçının devre arasında soyunma odasına iner (1,05)
Parayı bastırıp soyunma odasını ve hakemleri ayağına getirir (1,90)

Gülen cemaati CHP'ye sızdı (1,60)
CHP Gülen cemaatine sızdı (1,15)
CHP kendi kendine sızdı (4,25)

Her canlı mutlak bir gün kayda alınacaktır (bu önermenin karşılığı bulunamadı) (2,75)

Ahmet Kaya ölmedi (3,50)
Michael Jackson öldü (1,02)

Dünya Kupasını Arjantin alır (1,60)
Messi kazanır (2, 30)

Uğur Dündar'ın elinde kaset var (2,40)
Ali Kırca'nın bir kedisi bile yok (1,20)

Alien 1, Alien 2, Alien 3, Köprü 1, Köprü 2, Köprü 3

Hollywood geleneğidir, tutan filmin devamı çekilir. Alien 1, Alien 2, Alien 3 gibi... Rantiye sistemin de bir geleneğidir, tutan vurgunun devamı gelir, Köprü 1, Köprü 2, Köprü 3 gibi...

11 Mayıs 2010 Salı

Haydar Işık / Başaltı notları - 54

Deniz Baykal'ın malum çevrelerce piyasaya sürülen kasetinden sonra olası bir misillemeye karşı saygıdeğer Başbakanımıza faydalı öneriler;

- sakın ama sakın yatağa girme, dimdik ayakta dur! uyuma, şeyine sahip çık!

- şimdi deniz baykal kederlidir. onu ara, üzülüyormuş gibi yapıp ağla! ağlayamıyorsan, aşk-ı memnu setinden viks getirttir! sür gözlerine gitsin

- plajlardan uzak dur! çıplak görünme! istenmeyen tüylerden kurtul! eğer denize (normal kolibasilli bildiğimiz deniz) gireceksen de, üstünde takım elbisen olsun!

- peşinizde her an gizli kamera olduğunu düşünerek burnunuzu hiç bir zaman karıştırmayın, tatak yapmayın

- yine de iç çamaşırlarınızı hep temiz ve düzenli olsun! erbakan hoca versace'den giyinirdi, siz de jopp'dan kilot takılın!

- ola ki yakalandınız. kasımpaşalılığı elden bırakmayıp, pompalayın! kaç posta giderse

Atılgan Korkmaz / Buyur burdan bak - 26

Türkiye'nin Matahari'si Nazlı Ilıcak mı?
Baykal istifa etti, alçak bir oyunun ertesinde.
Bu konuda yeterince konuşuldu, konuşuluyor ve konuşulacak ama başka bir şey demek istiyorum. Amerikan güdümlü AKP bombası, yarattığı korku toplumunun nelere mal olacağını doğru okuyamadı, ki okuyacak kapasite de yok zaten.
Zira ortaya çıkan sindirilmiş korku toplumu projesi CIA'nın desteği olmaksızın başarıya ulaşamazdı.
Amerika için Orta Doğu'nun yeniden yapılandırılması çok önemli bir proje. Bu projenin önündeki engel ne İran, ne Irak, ne Suriye, ne Afganistan'dır önündeki tek engel Türkiye'dir.
Bu engeli klasik yöntemlerle ortadan kaldırmanın yaratacağı sonuçları, CIA çok iyi bilmektedir. Bu nedenle, bir dizi plan devreye alınmıştır.
1980 darbesi ile başlayan süreçte toplumun muhalif dinamizmi 2001 yılı krizine kadar kademeli olarak azaltılmıştır. Bazı liderler bu süreçte tasviye edilip, ideolojik hareketler başsız bırakılmış, ardından da AKP projesi ortaya konmuştur.
Bu süreçte size çok kilit bir isim söylüyeceğim, yılların liberaliyken keskin bir U dönüş yapıp muhafazakarlığın baş savunucusu olan Nazlı Ilıcak.
Merve Kavakçı olayı ile statükoya vurduğu darbeyi lütfen hatırlayın(!)
Ötekileştirme hareketinin bayraktarı rolünü üslenen Ilıcak, özellikle Türk Amerikan gerginliklerinde sözde yumuşatıcı ve arabulucu bir tavır sergileyenlerin ön saflarında yeraldı. TSK'ya karşı haklı ya da haksız bunu tartışmayacağım, yürütülen kampanyada baş kalemşör oldu. Bu pencereden baktığımda acaba Ilıcak bir CIA ajanı olabilir mi sorusu aklıma geliyor.
Ki ülkedeki suni gündemin ön ayakçısı olurken, hiç bir ön ayak olduğu tavrın arkasında aynı sertlikte ve netlikte duramadı. Sadece fitillerin ateşlendiği yerde vardı o kadar.
Acaba sadece ucuz bir popülistlik duruşu mudur bu sizce?
Baykal'ın istifa konuşmasındaki Pensilvanya vurgusu dikkat çekici.
Bilerek ya da bilmeyerek Baykal, referandum sürecini saatli bombaya çevirmiştir.
3. Ordu Komutanı'nın ifade vermeye gitmeyişi, geciktirişi, Baykal'ın kapalı da olsa Gülen ile iktidarı ayrı tutuşu, Ergenekon'un ulaştığı ya da ulaşamadığı nokta... Nedense bende çok kanlı (!) bir sonuca gebe Anayasa Referandum sürecinin başladığı hissini uyandırıyor.
İki ucu boklu değnek, AKP referanduma giderse yaratılmasında taşeron olduğu korku toplumunun, korkularına kurban olabilir, gitmese kendi korkaklığının kurbanı olabilir.
Size tavsiye, bu ara Nazlı Ilıcak'ın ağzından ve kaleminden çıkacak ipuçlarına az dikkat!

10 Mayıs 2010 Pazartesi

Haydar Işık / Başaltı notları - 53

- mücadele denen bu yolda, sadece merkezde mi varız? topu kenar mahallelere taşıyabiliyor muyuz? sermayenin üstüne üstüne, dikine, çaprazlamasına gidip, aralara sızarak son dokunuşları yapabiliyor muyuz? hani nerede 'kombine mücadele seti'miz? yer yer boşluklar görülmeden el alem işe uyanmadan alanları doldurabiliyor muyuz? tayyip'in, "camiler kışlamız, minareler de şeyimiz" lafına karşı 'taksim tesisimiz, mücadele her yerimiz' gibi karşı laflar üretebiliyor muyuz?

- seni sevebilmek önemli yerlerini, mesela gözlerinin altını çizebilmektir

- kişi başına düşen kırmızı et miktarının gramajı nedir?

- yurt dışından ot da ithal edelim

- ölüp de borçlu gidenlerin ruhlarına haciz geliyor mu?

- valilik uyardı; açık unutulan mikrofonlara konuşmayın!

- milletçe kayıt halindeyiz

- artık gazete okumuyorum, yandaş medya tuttum

- gözlerimin önünden geçen hayatımın film şeriti gişe rekorları kırıyor

9 Mayıs 2010 Pazar

Kapitalizum batayi, yatup ense yapalum

Latin Amerika’daki gelişmeleri ve Yunanistan’daki halk isyanini okiyan Foter Osman panik içinde yanuma geldi. Borsada oynayimiş, gören da bu eşşeğun önde gidenini Merilin Linç’un siyosi zanneder.
Meğer hanumun bilezuklerini bozdurup borsaya yaturmiş. Çekinerek sordi; “Laz Marks Emice, ne oliyi, yoksa kapitalizum hakkun rahmetine mi kavuşayi? Borsada yakalandum, ne olur yap bir kapitalizum tahlili da ben borsadan çikmadan batmasun…”
“Ula ben istek üzerine sipariş tahlil yapan laboratuar miyim, var olan durumi tahlil edeyirum” demeye kalmadan Gudukli Zeki araya girdi, “Uuuy, yaşaduk o zaman Laz Marks Emice, madem kapitalizum batayi, niçun kendumuzi kasalum, niçun mücadele edelum ki? Aha da tökezledi, kendisi gidecek demek ki.”
Bulara şöyle bi baktum, Ula uşağum dedum, Fenerpahçe’ylan maç ederken yatacaksun aşaği, Fener kendi kalesine gol atacak ve yenildum deyup maçi birakacak, öyle mi? Fener’un bir süri arizasi olabilur ama sen da yenmek içun bir çaba göstereceksun da. Öyle koşmadan mücadele etmeden Fener yenilur mi?
Tamam, Alanzinho kadar becerukli olamayabilursun ama hiç olmazsa Umut kadar koşacaksun da...

Atılgan Korkmaz / Buyur burdan bak - 25

3 sayılık kasket
Sabah erkenden kalktım, işyerine doğru yola koyuldum.
Ağır adımlarla bir yandan çevremi gözlemleyerek ilerliyorum.
Az ilerde bir park var, uzaktan tam seçemedim ama sabahın o saatinde tek başına hoplayıp zıplayan bir insan gördüm basketbol sahasında.
Yaklaştıkça bir ihtiyar olduğunu anladım ama enteresandı, elinde top yerine bir kasket vardı. Kasketi buruşturup top haline getirmiş, durmadan potaya atıyor, tutuyordu.
Hemen seslendim,
-Günaydın amca, hayırdır bu kadar erken, rüyanda mı gördün basketbolu?
-Günaydın, yok oğlum, bir yürüyüş yapayım diye çıktım. Yoruldum eve girmeden şu parkta bir soluklanayım dedim, hava da güzel. Bankta dalmışım, kafama takıldı, heralde yüreğimiz genç, kasketi top yaptım delikten geçirmeye çalışıyorum işte. Hayırdır sen nereye?
-İşe gidiyorum amcacım.
-Git git ama hayat sadece iş değil, ben de zamanında 30 yıl boyunca günde 13-14 saat çalıştım. Bak yaşım 70'i geçti, yapamadığım o kadar uhde varki içimde, yapmaya kalksam çevremdekiler hanım, çocuklar da dahil bana deli muamelesi yapıyor. Kendine de zaman ayır emi yavrum.
-Tamam sağol amcacım, hadi kal sağlıcakla! dedim ve yola devam ettim.
Evet, hayatta hiç bir şey ertelemeye değmiyor, çünkü anı geri getirme şansı yok.
Kasket atmaktansa, zamanında basket atmak çok daha doğru gibi ne dersiniz?

Gerekursa zenci da yetiştururuk

"Fare delikten sığmıyormuş, tutmuş kıçına bir de kabak bağlamış."
Durumumuz dışarıdan biraz böyle görünse de gelecekten umutluyum.
Trabzonspor başarılarını hep futbolda kazanmıştı. Şimdi artık TBBL'nde de başarı için koşturacak bir basketbol takımımız var.
Taraftarımız basketbolda da futbol gibi bir kaç yıl içinde hemen mucizevi bir şampiyonluk bekliyor.
Fakat bu futbol gibi değil; futbolda kendi çocuklarının içinden Şenol'u, Turgay'ı, Necati'yi, Bekir'i, Ali Kemal'i, Hüseyin'i ve Necmi'yi vs. çıkarıp Bizans'la boy ölçüşebilirsin ama basketbolda bir zenci gerçeği var. Parayı bastırıp 3 tane zımba gibi NBA görmüş zenciyi alırsan üst sıralara tırmanırsın.
Biz böyle konuşurken babam kulak misafiri oldu ve çözümü önerdi; "Nedir dert ettuğunuz, zenciysa zenci kardeşum... gerekursa oni da yetiştururuz."
Önce güldüm ama sonra hak verdim. İşte böyle imkansız şeyleri isteyeceksin ki başarasın.
Kim derdi ki Anadolu'dan beş parasız 11 Karadenizli genç çıkıp 75 yıllık çarka çomak sokacak. Valla bu günden geçmişe bakınca ilk şampiyonluğun, zenci yetiştirmek kadar zor bir iş olduğunu düşündüm.
Yetiştiririz baba.
Sanırım devrim de böyle olacak.

Atılgan Korkmaz / Buyur burdan bak - 24

Anna Jarvis'in trajedisi
Anna Jarvis, 1905 yılında annesini kaybettikten iki yıl sonra, Mayıs'ın ikinci haftası Pazar'a denk gelen gün, yakın çevresini davet ederek evinde bir anma ayini düzenler.
Evin her yanını annesinin en beğendiği çiçek olan 500 adet karanfil ile bezer.
Bu anma ayini Jarvis'i o kadar etkiler ki, kongre üyelerine, eyalet temsilcilerine, valilere, iş adamlarına ve gazetelere mektuplar yazar, ve o günün annelere adanması için yürütülen geniş bir kampanyanın fitilini ateşler.
Ertesi yıl bu kampanyanın sonucu olarak, Grafton ve Philedelphia'daki tüm kiliseler anma ayini düzenlerler, ayine katılanlar yakalarına sembolik olarak birer beyaz karanfil takarlar.
Daha sonraki yıllarda, bu kampanya tüm ülke geneline yayılır, 1910 yılında Batı Virginia resmi olarak tanıyan ilk eyalet olur. 1915 yılında da Başkan Wilson, anneler gününü resmi bayram olarak ilan eder.
İşte Jarvis'in trajedisi de bundan sonra başlar, bunu fırsat bilen çiçekçiler fahiş fiyatlardan beyaz karanfiller satmaya başlarlar.
Anna Jarvis, anneler gününde satılan karanfillere tepki gösterdiği için tutuklanır. Ve göz yaşları içerisinde, "Benim anneler günüm ticarileştiriliyor, bu günü kar amaçlı kullanılsın diye değil, insani bir duygunun yoğun yaşanabilmesi için tasarlamıştım." der.
Tüm annelerin anneler günü kutlu olsun.
Anna Jarvis'in anısına bu güzel günü gerçek manasıyla kutlayalım.
Bir mutfak robotu almazsak annemizin üzüleceğini düşünmeyelim, üzülecek olan birisi varsa o da bu şuursuz ve istifçi tüketim sistemidir.

Güle güle Emin Amca

Laz Marks'ı Trabzon'un içindenmiş gibi baktıran dostum Ali Doğanlı babasını, biz de Emin Amcamızı kaybettik.
Cenazede Ali'ye, "Gülen bir fotoğrafı var mı?" diye sordum. Ali, "Gülmeyen fotoğrafı yok ki, hepsinde gülüyor." dedi.
Ömrü gülerek geçen, etrafına neşe saçan, moral baz istasyonu Emin Amca'yı bir Gırgır - Fırt maçı sonrasında, Dalyan'daki toprak sahada tanıdım. Oğlu ve karikatürist arkadaşlarının maçını seyretmeye gelmiş. Gırgır - Fırt rekabetinin gerilimi ve biraz da Hasan Kaçan'ın Aziz Yıldırımlıkları sonucu provoke olmuş ve kazanmayı beklediğimiz maçı bir farkla kaybetmiştik. Artık gençliğin verdiği çiğlikle mi ne, ağlamaklı halde burnumuzdan soluyoruz.
Gülümseyerek yanımıza geldi Emin Amca, "Maç sizin hakkınızdı delikanlılar" dedi.
Hayda, bütün sinirimiz gitti. İhtiyacımız olan sihirli cümleyi mi bulup söylemişti, yoksa Emin Amca ne söylerse bir sakinleştirici etkisi yarattığı için mi bilmiyorum ama rahatlamıştık.
Mekanın cennet olsun Emin Amca, o maç hakikatten bizim hakımızdı...