30 Kasım 2010 Salı

Şener Şen'in dişleri

TTNet'in reklam filmi tipik bir Ertem Eğilmez kasabasını andırıyor. Memnunlu'da kasap, berber, çiftçi, esnaf ve halk Neşeli Günler filminden fırlamış gibi.
Sadece bir şey illüzyonu bozuyor; Şener Şen'in dişleri.
Şener Şen porselen porselen gülünce birden irkiliyorum.
Oysa reklamı seyrederken birazdan Adile Naşit'le, Münir Özkul da gelecekmiş hissine kapılıyordum.
Ama o kemik beyazı porselen dişler hart diye ısırıyor hayallerimi.
Eskisinin nesi vardı be abi?
Oynamayın şuralarınızla buralarınızla.
30'unu 40'ını geçen kadın oyuncuların her tarafını botoksla doldurması gibi bir şey bu.
Bırakın rahvan gitsin, efendi efendi yaşlanın.

Atılgan Korkmaz / Buyur burdan bak - 58

F tipi demokrasi ve ABD tipi demokrasi
Wikileaks belgeleri yayınlandıkça, safi içindeki bilgilerden değil ama takınılan tavırlardan da yalanlar gerçeklerle yüzleşmeye yüz tuttu açıkçası,
İlk olarak, dönemin ABD büyükelçisi, gündem de sıkıştığı anlarda soluğu yurtdışında alarak zaman kazanıyor başbakanımız daha sonra ortalık durulduktan sonra hamlelerini bir bir yapıyor diyor, bir belgede.
Başbakan nerede? İkinci gündem adamı Davutoğlu nerede? Gündem fokur fokur kaynarken neden muhattaplar ortada yok acaba!?
Taraf gazetesinde yayınlanan bilgi ve belgelerin doğrulukları henüz ispat edilmemişken,
Söylemler adam akıllı bir iddiaya dönüşmemişken,
Birilerinin yazmadığını söylediği, ve yazdığı ispat edilemeyen günlükler üzerinden,
Yaklaşık iki yıldır içeride hukuksuzca tutulan onlarca sanık, açığa alınanlar vesaire vesaire...
Tüm bunlar demokrasinin sert adımları olarak lanse edilirken,
Diğer yandan hükümetin bakanı Taner Yıldız, kendi ifadesi ile "ortalık toz duman olmuşken" mevcut anlayışın tanımı ile, ,
Mevcut zanlılar, "O demokrasiden(!)" paçalarını yırtacaklar mı?
Huylu huyundan vazgeçer mi hiç? ABD dış işleri literatüründe "deli" olarak nitelendirilen Davutoğlu, o dış işlerinden sorumlu Clinton ile görüşüyor ve özür dilendiğini, sayın bayana teşekkürlerinin ardından açıklıyor, manalı bir o kadar pişkin gülücüklerle.
Aynı dakikalarda medya önüne çıkan Bayan Clinton, bizim aleyhimizde Batı dünyası ile ittifak arayışı içinde olan İsrail'in en büyük stratejik hedefi olan amma bizim can ciğer kuzu sarmamız İran aleyhinde konuşup O'nların yüreğine su serpiyor hem de dayandırdığı belgeler, Wikileaks belgeleri.
Sayın Başbakan ve Davutoğlu sorarım size bu "medeniyetler ittifakı" ve "sıfır problemli dış politika" söylemlerinize neler oldu böyle? Arkamızdan afedersiniz ama kuyu kazmayan yok.
Bizimle dost olanlar sadece başbakanımızın şahsi maddi ilişkileri çerçevesinde kalmış oldu sanki.
Müttefikiniz ABD, özür diliyor ama bu belgeleri yalanlamak yerine diplomatlarını göklere çıkarıyor, ne olacak bu işler?
Son olarak bu yazışmalar, 1966'ya kadar gidiyor. Daha henüz açıklananlar buzdağının görünen yüzü, samimiyetini ne zaman mı anlarım;
Tansu Çiller dönemi açıklandığı zaman,
Seksen sonrası Özal döneminde yaşananlar açıklandığı zaman,
1980 darbe dönemindeki yazışmalar açıklandığı zaman,
1974 Kıbrıs harekatı dönemindekiler açıklandığı zaman,
Umarım toz dumana adam akıllı birbirine karışır, merakla bekliyorum. Yukarıdaki bilgiler ışığında F tipi demokrasi anlayışının nereden peydahlandığını umarım siz de benim gibi net bir biçimde anlıyorsunuzdur sanıyorum.

Haydari - 119

- isviçre bankalarıyla görülecek hesabım var!

- ben amerikan diplomasisini dudaklarından okurum!..

- ayrılalım artık şevket! abim 68 kuşağının karatecisidir!

- doğum gündemin kutlu olsun...

- huzur evinde yaramazlık yapanlar, muzur evine!

- emekli naaşları dağıtılacak!

- laf aramızda, sakın wikileaks'a sızdırma!

- pasıf içicinin son dumanlı havasına dokunulmaz!

- hayattaki kredimi tüketen, kredi kartımdır!

- seviye belirleme sınavına girdim mına koyiim!..

- kütle eylemiyle başa çıkamıyoruz amirim, acele destek!..

- uzatmalı sevgilimle üç gündür sürekli öpüşüyoruz...

- kulee!.. son uçağı da kaçırdım!..

- keşke efsane geri dönmeseydi... yerimiz dar, yatağımız yok!..

- bırakın istenmeyen tüyler ürpersin!..

- bölenle bölünmez!

- beyler toki her tarafi almış! müsayit bir yer kalmadığı için, hiç birinizi indiremiyeceğim!..

29 Kasım 2010 Pazartesi

Atılgan Korkmaz / Buyur burdan bak - 57

Wikileaks, El Kaide Bağlantısı
İtalya Dış İşleri Bakanı Fratini, Wikileaks sitesinin dünya gündemine sızdırdığı diplomatik belgeler için; "Dünya diplomasisinin 11 Eylül'ü." değerlendirmesini yapmış.
Hakikaten önemli bir tarihtir, 28 Kasım 2010, yakın geleceğe ciddi yansımaları olacaktır. Ama gelin şu diplomatik belgelere, ya da tam terim karşılığı olarak kablolara bir göz gezdirelim acaba bilmediğimiz ne var;
İsrail ve Suudi Arabistan Kralı, Amerikan hükümetine İran'ı vurması için baskı yapmaktaymış,
Kuzey Kore'yi vurması konusunda Güney'e ABD destek olacakmış.
Dış İşleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, ihtiraslıymış, Osmanlıcılık fantazisinin peşinden koşuyormuş. Türkiye AB üyesi olamazmış, reformları gerçekleştirme konusunda kısır döngüye girmiş.
İsrail, Mavi Marmara saldırısı ardından ABD'nin tutumundan dolayı teşekkür etmiş.
Avrupa ülkeleri Türkiye ekseninin doğuya kaymasından son derece rahatsızmış. Falanmış, filanmış...
Bunlar arasında ortalama stratejik analiz yapabilen bir beyin için anormal olan ne var, soruyorum size?
Efendim yeni Usame Bin Ladin'imiz, Jullian Assange'a ve yeni El Kaidemiz Wikileaks'e gündeme hoş geldin diyelim isterseniz.
Afganistan ve Irak konularında gündeme attığı açıklamalarla, ısınma turlarını tamamlayan Wikileaks,
Gereken dikkatleri üzerine topladıktan sonra, dün itibari ile sahadaki yerini aldı, hem de sağlam aldı. Gol üstüne gol?!
Siber terörizm son dönemde çokça dillere plesenk olmuş bir kavram.
İnternet'in dolayısı ile ileri teknolojik iletişimin merkezi Amerika Birleşik Devletleri'nde!!
Bu kadar basit bir güvenlik açığını bilmeyerek vermiş olabilir mi?
Kaldı ki verildi, bunun hemen bertaraf edilmesi için gücü yeterli mi?
Hadi hepsine tamamım, yukarıdaki cümlelere tekrar bir bakın,
Bu açıklamalar ABD imajına zarar mı, yoksa fayda mı sağlar?
Amerika, Çin tehlikesinin git gide önem kazandığı,
Finansal enstümanların ciddi risk altında olduğu,
Bölgesel hareketliliklerin kontrolden çıktığı dönemde,
Yeni mücadele alanları açmak,
Dünyanın merkezindeki yerini sağlamlaştırmak için, yeni bir oyun sahneye koydu.
Biz bunlara Holivut'tan alışığız, siz niye şaşırıyorsunuz hiç anlamadım.

28 Kasım 2010 Pazar

Cüzzamlı Melek - 3

Dokuz (Filistinli çocuklar için)
kurşunun etteki serüveni.
ya da ipin boyundaki...
ben, inanan bir çocuğun annesi olmalıyım!
savaşan bir çocuğun.
nice anneler gibi...
kokladığımda,
sütümle birlikte sızısı da değmeli burnuma.
nice çocuklar gibi...
gözlerinden başka neleri kaldı?!
bir de taş tutan elleri.
onlar intifada çocukları.
eğilse de kırılmayan mor glayör dalları gibi...

Haydari - 118

- asıl sorun öküzün trene bakması değil, insanların haydarpaşa yanarken seyretmesi!..

- sen gittin gideli / ben de kalmadım kendimde...

- her sabah elimi ve iç yüzümü yıkarım!..

- gökyüzü bu kadar açık olmasaydı, parayla baktırırlardı...

- 18 yaş bunalımı olan giremez!

- bugün benim doğaçlama günüm...

- hasbel kader utansın!

- aloo, 112 itfaye mi? oligarşi yakıldı da...

- semih şentürk, fenerbahçe'nin yerli malı haftası gibi...

- huzurunuza termik santral yapıcaz!..

- dil bilgisinde özel isimler neon harflerle yazılsın!

- bir süre ayrı kalalım aşkım, sen arka yoldan git! ben buradan!..

- doğanın kanunu bu, yüksek yargıya gidilmez!

- gel iç güdü güdü geh!..

- kullanıcı adın batsın!..

- kendimi yeniliyorum, tekrar deneyiniz!..

- otuzbeşlik, aklı başında bir insan...

- iyi edebiyatçı olmak için düzey koşuları yapıyorum.

- seninle sevişmek için üstünü kullanabilir miyim?

- valla ben iktidarın yalancısıyım. / Yandaş Medya

- yarış atı yatırımcısına göre kişner!

- erbakan bugün halka köpürecek!

- garibana fotokopi koyun...

- ikibiniz kuleler...

- oy benim melek yüzsüzlüğüm...

Serkan Engin / Dinamit olun

"Ben insan değil bir dinamitim" Frederich Nietzche

Kralların kıçını koyduğu altın yaldızlı bir kubur olmaktansa, o sarayı kendimle birlikte havaya uçuran bir dinamit olmak isterim ve olurum da her ne istersem, çünkü ne olduğumuz sadece bize bağlıdır, ne olabildiğimiz ise iradi seçimimiz kadar yeteneklerimiz ve nesnel koşullar ile ilintilidir. Mesele, olmak istediklerimizi seçerken, irademizin dışındaki parametreleri de kavrayabilmek ve seçimlerimizi buna göre yapmaktır. Aksi takdirde hüsran kaçınılmazdır.
İçinde bulunduğumuz her durum, iradi seçimlerimiz ile nesnel koşulların bir bileşkesidir. Ne tek başına iradi seçimlerimiz belirleyicidir ne de nesnel koşullar.
Aynı ülkede, aynı şehirde, aynı evde, aynı ailenin bireyi olan iki kardeşi ele alalım. İkisi de aynı nesnel koşulların ana şemsiyesi altında doğup büyüyüp gelişiyorlar. Yani kişiliklerinin oluşumunu etkileyen birincil etmen olan aile aynı; içine doğdukları coğrafyadaki ideolojik, dini, ulusal, etnik, dilsel ana şemsiye de aynı. Peki bu iki kardeş, yetişkin çağa geldiklerinde nasıl biri faşist diğeri de sosyalist olabiliyor. Sadece farklı okullarda okuyup, farklı insanlarla tanışmaları ve bu kişiler üzerinden farklı ideolojilerden etkinlenmeleri, tek başına sorumuzun yanıtını karşılıyor mu? Yoksa, daha ötesi mi var? Bakalım şimdi;
"İnsanların maddi koşullarını belirleyen onları bilinçleri değildir, bu maddi koşullar onların bilinçlerini belirler", diyor Karl Marx.
Kesinlikle doğru, ama eksik. Elbette nesnel gerçeklik insan bilincinden bağımsız olarak vardır ve bu koşullar bireyin bilincinin belirlenmesinden etkendir, ama sosyalist birey kendini kuşatan nesnel gerçekliğe rağmen, kendi kişiliğinde devrim yaparak kendini inşa edebilen bireydir. Yoksa kapitalist üretim ilişkileri ve onun üst yapı kurumları ile donanmış bir toplumun, sadece kapitalist bireyler üretmesini beklememiz gerekirdi, yani sosyalist bireyler olmamalıydı böyle bir toplumda o zaman.
Bireyin neliğini belirleyen, nesnel koşullar ile kendi eylem tercihlerin bileşkesidir. Bu eylem pratiği en az nesnel koşullar kadar -hatta kendini sosyalist birey olarak inşa edebilen birey için çok daha fazla olarak- bireyin neliğini belirler. Sosyalist birey ise nesnel gerçekliği dönüştürme derdinde olduğuna göre, sosyalist bilinç de bu dönüşüm bağlamında maddi koşulları belirler. Değişmekte olan maddi koşullar da başka bireylerin bilincinin belirlenmesine katkıda bulunur. Yani nesnel ve öznel gerçeklik karşılıklı etkileşim içindedir. Bir yandan maddi koşullar bireyin bilincini belirlerken, bir yandan da birey bilincinde yapacağı sıçramalarla maddi koşulları belirler. Kimi altın yaldızlı kubur olmayı seçer, konformist çıkarları için, kimi ise konformist çıkarların hepsini insanlık onuru için elinin tersiyle iter ve kendini patlatıp öldürmek pahasına, insanı ezen, sömüren erk odaklarını yıkmaya çalışır. Bunu kalemiyle yapar, sendikal mücadeleyle yapar, muhalif resimleriyle yapar, “mahalle baskısı”na kafa atarak sokaklarda hemcinsi sevgilisiyle el ele gezerek yapar, doktorluk diplomasının, ailesinin, memleketinin boynunu bükük bırakıp devrim için dağlara çıkışıyla, kentlerin damarlarına karışmasıyla yapar, kız çocuklarının okutulmasının ayıp sayıldığı bir kasabada ve çağda, tek başına kızını okula yollamaya direnmekle yapar, “gölge etme başka ihsan istemem” diyerek mülkiyetçiliği hiçleyerek yapar, …yapar da yapar, kendi yetileri ve olanakları ölçüsünde, yeter ki istesin.
Kuburlar uzun, rahat bir ömür sürer, ama sonunda çürür ve yok olur giderler, kimse anımsamaz bile onları. Oysa saraylar yıkılsın diye patlayan her dinamit birileri tarafından anımsanır. O sarayın yerine yenisi yapılsa, kralın yerine yenisi gelse de, bu eylem, birilerinin bilinç sıçraması yapmalarını tetikleyen bir model olur, toplumun ve tarihin önünde.
"Kavgası Olmayanın Şiiri De Yoktur" / Serkan Engin

Atılgan Korkmaz / Buyur burdan bak - 56

O'nun içinde "Aşk" var!
O'nun içinde "Özlem" var,
"Hasret" var! "Yol" var, "Kavuşma" var!
O'nun içinde "Umut" var, hüzün dolu "Yaşlı göz", Sevgi dolu "Gülen Yüz" var!
Bakmayın alev alev yandığına, küllerinden doğacak devasa bir "Tarih"
ve heybetine sığmayacak "Duygu" var!
Ne yok ki Haydarpaşa'da?
Bir Süleymaniye değil,
Sultan Ahmet değil,
Ayasofya değil,
Neva Şalom değil,
Topkapı değil,
Niv york'ta yerle bir olan ikiz kuleler hiç değil!
Onun içindir ki yetim Haydarpaşa, ardından yalan rüzgarı esmez, fırtınalar kopmaz!
Atatürk Kültür Merkezi gibi,
Onlarca kültür sanat ve tiyatro merkezi gibi YETİM!
Çünkü rant yollarının üzerinde yer alan her bina, kişi, her ne varsa tükaka!
Ulan kapitalizm elinden geleni sakın ola ardına koyma,
Haydarpaşa'nın değil ama,
Senin üzerinden yolcu da gelip geçeceğimiz gün yakındır.

27 Kasım 2010 Cumartesi

Cüzzamlı Melek - 2

Komutan Aranıyor
Çalışmakta olan bir orduyu komuta etmek üzere;
- 30 ila 35 yaşları arasında (dinamizm iyidir)
- Askerliğini yapmış (mümkünse Burdur'da)
- Tercihen Johns Hopkins'te yükseği; Bilkent'te doktorayı tamamlamış (Aşağısı kurtarmaz)
- Ehliyeti olan (Birine çarpıp ölüme sebebiyetin hemen ertesi günü alınan)
- Prezentabıl (İHL mezunu, badem bıyıklı, en az üç karılı)
komutan aranıyo.
İlgilenenlerin, Pensilvanya'dan iyi hal kağıdı getirmeleri yetiyo.

Şiirin Şerefli Çocukları’na dair, kısaca

“Biz bir şairi şiir yazsın için ölümle korkuturuz dom!” Ece Ayhan

Bu ülkede bütün şerefli şairler, yoksul yaşayıp yoksul ölmüşlerdir, siyasi erkin köpeği olmayı reddederek. Ne başbakanların sofrasında çanak yalamışlar, ne “devlet sanatçısı”! diye ucube bir tanımı olan, siyasi erkin ulufesine itibar etmişler, ne devlet televizyonunda hükümet uşaklığıyla köşe kapmışlar, ne meclise girme ulufesine takla atarak devletin kadrolu uşak-şaircikleri olmuşlar, ne de siyasi erkin sunacağı herhangi başkaca maddi-manevi olanağa tevessül etmişlerdir. İşte “Sivil Şair” Ece, işte “Romantik Komünist” Nazım, işte “Cins Şair” Cemal, işte Turgut, işte Can, işte…işte tüm onurlu çocukları şiirin. Hepsine, kalbimden havalanan serçeleri yolluyorum, içten teşekkürlerimi ve saygılarımı sunmak için, şiir-sanatçı-aydın namusunun nasıl olması gerektiğine dair, hayatlarıyla bizlere pırıl pırıl birer örnek oldukları için her biri.
Serkan Engin "Şiirli Köyün Delisi"/ Kasım 2010

26 Kasım 2010 Cuma

Allaam yareppim

- Allaam ne olur babam o kaykayı alsın bana. Ha bi de PS 3 alsın...
- Allaam ne olur bu açgözlü veledi dinleme, yeni aldığı bisiklete binmedi daha. Sen bana kemik yolla Allaam.

25 Kasım 2010 Perşembe

Cüzzamlı Melek - 1

Oxoşkva do oropa şeni
toplanıyoruz.
o kadar ortadayız ki, göremiyosunuz.
geliyoruz.

çaresizsiniz.
isyan nedir, bilmiyosunuz.
öfkeliyiz.
öyle çok ki, hissedemiyosunuz.

geliyoruz kadınlı erkekli.
yosunlu çakıl taşları gibi.
biliyosunuz.
kaybedeceksiniz!

Helikopter Kalkanı Sahası

- Naptınız abi ya? Adnan Menderes zamanında bile bu kadar kayıtsız koşulsuz teslim olmamıştık Birleşik Devletler'e... Patriot füzelerini komşuların üzerine çevirmek, halkları tehdit etmek delikanlılığa sığar mı?
- Merak etme... Anahtari bendeduuur, anahtari bendeduuur!..

Haydari - 117

- bir kamu kuruluşunda susuyorum...

- mekanı parsel parsel, imarlı cennet olsun!..

- nükleer uçak gemisinden martılara simit çıkmaz!

- güneş ufaktan şimdi doğar!..

- ana dinde merhamet...

- artık eşşekoğlu eşşek yerine, ithaloğlu ithal mi desek?

- erkekliğin yüzde doksanbeşi cinsel organdır!

- kemal kılıçdaroğlu iktidara gelirse çankaya köşkü, gecekondu köşkü olsun!..

- yavru vatan kıbrıs, kuzen vatan türkmenistan...

- ata sponsorumuz güneş...

- halk dili çok uzamış keselim!..

- şiştt toplum uyuyo, gürültü yapmayın!

- kula degil yüreğine sor beni leylim gaga!

- haydi beyler el ele, gaz gaza kitle eylemine!

- sizi asistanım öldürecek!..

- her tarafınız sarıklı, teslimiyetçi olun!

- ben sana uçak savarsın demedim, uçak savamazsın!..

- sakın bizden ayrılmayın! kısa bir ekmek arası vereceğiz...

- aküsünü doldurup dudaklarımın, öpücem seni!..

- ateşli silahlanma, ateşli seviş!..

- günde en az yarım saat siyasal hareket yapın!

- çok tanrılı dinlerde, beş harfli bir tanri adı?..

- garibanın tek ayrıcalığı, isminin büyük harfle yazılmasıdır!

- bu mevsimi burada noktalıyorum /yaşayan bir ölüyüm artık!..

- kederli bir özneyim ben / sıradan bir cümle arıyorum...

- yaşamın kıyısını da boşaltın! buralara ihale girecek!..

- dünya bir sahne, biletler de kredi kartlarında...

Şenola Trabzon Şenola!..

Dünyanun bütün bordo ve mavi çiçekleri senin olsun Şenol Güneş. Guardiola, Arsen Venger ve sen... Oyunu ve insanı çirkinleştirmeden bu işin yapılacağını gösterdiğin için...
Bir söyleşinde, seni istifaya çağıran taraftarlara kızıp, "Trabzonspor demek ben demektir." demiştin.
Geciken imzamı o sözünün altına şimdi atıyorum. Trabzonspor, Şenol Güneş demektir.

24 Kasım 2010 Çarşamba

Valencia Bursaspor'a plaka yaptı; 6 - 1

Valencia Bursaspor'u 6 - 1 yendi. Lan niye bizden kopya çekiyorsunuz kardeşim, 6-1'in patenti, plakası 61 olduğu için Trabzonspor'a aittir. Bırakın taklitçiliği de kendinize özgü bir skor gerçekleştirin.

Serkan Engin / Küba Fatsa arası

“Ben ne yaptıysam halkım için,
halkımla birlikte yaptım”

Fikri Sönmez

Kalbim Kübalıdır “abiler”,
Fidel ile Ernesto’nun
düşlerinden öptüğü çocuklarla yaşıt.
Memleketim, 79’daki Fatsa’dır,
bu şafaklarda Sönmez
Fikri’nin zamanında,
sosyalizmin en güzel terzisi.

“İşte bu yüzden dostlar
bu yüzden”,
Küba ile Fatsa arasında,
bir papatya sağanağıdır,
şu benim serçe ömrüm.

Münih'te oyun ve imza


Münih'te oyun bitmiş, oyunu seyreden konuklar kitaplarını imzalatıyorlar. Yukarıda sevgili dostum Haldun'layız. (Fotoğraflar için Hamide Türker'e teşekkürler)

Kohelet

Haydari - 116

- bakkal kardeş, rakıyı içime sar!..

- önemli olan il değil ilgi sözü...

- futbolun kalbi lig tv'de tekliyor!

- guiza boş kaleye yürüyerek girebilir mi?

- yerli turiste gülüyormuş gibi yap!

- ne yapiim ayol, blogumun tozlarını aldım...

- devlet tahvilleri, halka arıza edilecek!

- nato zirvesinde çaylar aptullah gül'den...

- geciken adalet de yargılansın!

- internette 40 gün 40 gece devri alem...

- ilk kişisel resim sergime, benim dışımda kimse bakamaz!

- yeter lan çok üretim fazlası oldunuz!

- sigarayı kulak ardı etme, öldürür!..

- kızını dizine alıp sevmeyen kendini de sevmez!

- çicek kalkanı...

- füzeler şirketten...

- nerede o eski dostluklar? orta sahada pas verecek arkadaş bulduğumuzda, yıllarca ayrılmaz, deplase olurduk. aramızdan top sekmezdi...

- evren pisleniyor aşkım! ortadan ikiye ayrılmış dünyanın insanlarıyız artık!..

- ben sana gülüm demem! ü'leri söyliyemiyorum...

- füze kalkanına prezervatif...

- yayınımıza küçük bir sömürü arası veriyoruz!

- en bitmez takvim: üyelik takvimi.

- içkili yerlerimi aldırmak istiyorum doktor bey!

22 Kasım 2010 Pazartesi

Atılgan Korkmaz / Buyur burdan bak - 55

Gerilla marketing ve hücre tipi terörizm!
"Gerilla Marketing", bir diğer adıyla "vur kaç pazarlama". Cebinde akrep gezen kapitalizmin, pervasızlığının yansımalarından biri.
Tüketim sapkınlığına düşmüş insanoğlunu, zayıf anlarından birinde tongaya düşürüp hiç maliyetsiz cebindeki son üç beş kuruşu da hüpletmeyi hedefliyor.
Gerilla taktiği, teknolojik ve sayısal anlamda mücadelenin eşit koşullarda mümkün olmadığı anlarda genellikle devrimcilerce, oligarşinin düzenli ordularına karşı kullanılmıştır.
Peki bugün yeni dünyada kapitalist emperyalist güçler, bu kadar hayatın her alanına hakimken, ellerinde üstün teknoloji ürünü medyaları varken, neden bu yöntemi seçiyorlar? Heyecan aradıklarından mı, tabiki hayır!
İstifcilik yöntemi, ellerinde mallar birikip üretim fazlası kıçlarında patlayınca, bu riski daha küçük kapital zihniyetlerin üzerine yıkmak istediler. Önce yandaşlıkla bir kısmını desteklemeyi denediler ama olmadı, zira liberalizm gazına fazlaca gelen küçük kapitaller ellerine ayaklarına bağ oldu.
Onlarla uğraşmak zor geldi. İstekleri bir türlü dur durak bilmedi, buna karşılık istedikleri sonucu da bir türlü alamdılar. Yine imdatlarına klasik bir söylem yetişti, "Balık tutmayı öğretelim, nasıl olsa ihtiyaçları olan yem bizde".
İletişimin geldiği son noktada, tüm küçük kapitallere, maliyetsiz reklam stratejisi olarak "Gerilla Marketing"i öğrettiler. Bu yöntemde tüketenlerin tamamı aynı zamanda bir emperyalizm silahına dönüştü, artık tüketiciler safi tüketim rolünden öte, tükketirici misyonu da üslenmiş oldu. Ağızlarına çalınan bir parmak bal ile kime neye hizmet ettiğini bilmeyen sözde bağımsız hücreler!
Soru; emperyalizmin yeni terör trendi hücre tipi örgütlenme yukarıdaki bilgiler ışığında sizce neye hizmet ediyor? Sakın silah tüccarları olmasın, aman dikkat! Tehlike her yerde.

21 Kasım 2010 Pazar

Haydari - 115

- cinsel iktidara gelince başlık parasını kaldıracağız!

- evdeki hesap çarşıya karşı!..

- üniversite sınavında değerimi bilemedim.

- merhaba asker nasılsın? / sağ olayım!..

- hadi beyler sağlık bakanlığına içiyoruz!..

- ben seni evrenselin olasın diye sevmedim...

- içki masası mobilyacıda durduğu gibi durmaz!

- teslim olmayalım halilim aman kurşun saçalım! / korkma hatçem, yüksek yargı elimizde!..

- tek kale maço erkeği...

- iki laf cambazı bir masada oturamaz!..

- benimle seslenir misin? / fakat biz ayrı oktavların insanlarıyız!.

- abesle işgal orduları...

- naaşımı volkanik taşın üstüne koyun, havası olsun!

- kör nişancıyı lazerle tedavi merkezi...

- acı haber merkezi sundu...

- biz katıldık ya; mübarek 1. dünya savaşı...

- gözlerimde biber gazı var doktor bey! / bir süre siyasetten uzak durun!

- kimse kimseden üst teğmen değildir!

- savaş degil sevişme teknolojisi yarat!..

- bir kulunu çok sevdim, o beni hit sevmiyor.

- dikkatli köpek var, korkmayın!

- füze kalkanını indir!

- paris'i diyarbakır yapsak?..

Evrensel kibar orospi para

Göte Faust’ta, Şekispir de Atinali Timon'da paranun özüni çok güzel açuklar.
Ben çirkinim, ama en cüzel kaduni satun alabilurum. Demek ki ben çirkin değilim, çünki çirkinluğun etkisi, itici güci, para tarafindan yok edilmiştur.
Ben köti, namussuz, vijdansuz, kafasuz bir insanim, ama para saygindur, o halde sahibi de saygindur.
En basit imla kuralini bile bilmem ama Roleks’i basturdum mi en kiralina yazi yazdururum.
Para imara kapali arsaya gökdelen dikturur. Hirsuzlara, milletvekilleri arasinda yer, saygi ve dokunulmazluk kazandurur.
Para, insanun tüm yeteneksuzluklerini örter. İnsanı aslinda olmaduği bir şey durumina geturur: yani oni kendi karşutina dönüştürür.
Para, her şeyi karişturup değişime soktuğina göre, dünya, tüm doğal ve insanal niteliklerun karişuk olduği, yer ve görev değişturduği bir dünyadur.
Paranun katalizör olduği hiçbir şey, hiçbir duygu saf ve sahici değildur.
Sevgi kelebeği geldi hanuum
Eğer sen insan evladini insan olarak ve onun dünya ile ilişkisini de insanal bir ilişki olarak görürsen, sevgiyi ancak sevgi ile, güveni ancak güven ile değiştirebilursun.
Eğer sen karşulukli sevgi uyandurmadan seversen, yani sen kenduni sevilen insan durumuna dönüştürmeyisan, senin aşkun da bir mutsuzluktur.
Ondan sonra gelsun Tuna Kiremitçi, gitsun Ahmet Altan'lan Elif Şafak... Mikros’tan bulaşuk teliyle birlukte alduğun aşk kitabindan aşki öğrenmeye kalkarsun.
Bulaşuk teliyle tencerenun, tavanun yağini, kirini çikarabilursun ama metalaşmiş ruhlarun yaği kiri ne olacak?
Evrensel kibar orospi, insanlarun ve halklarun pezevengi olan para toplumsal yaşamdan, ilişkilerden el ve eteğini çekmeduği sürece uşaklar ve paçilar birbirlerini tertemiz ve karşiluksuz öpemez.

20 Kasım 2010 Cumartesi

Atılgan Korkmaz / Buyur burdan bak - 54

Bir hayalim var
Martin Luther King, Amerikan Yurttaş Hareketi Lideri, ırkçılığa karşı tutumu ile Nobel Barış Ödülüne layık görülmüş bir siyahidir.
"Bir gün, dört çocuğumun da derilerinin rengi ile değil de kişilikleri ile yargılanacağı bir ülkede yaşayacaklarına dair bir hayalim var." meşhut sözünün sahibidir kendisi. Bu hayali "finans-kapital"in çıkarları doğrultusunda gerçek olmuştur!
Ölümünden çok sonra 4 Kasım 2008'de ABD'nin 44. Başkanı renktaşı olmuştur!
Martin Luther King'in rüyasının göstermelik de olsa hayat bulduğu bu dönemde, terslikler ülkesi Türkiyem'de kanımca son derece fuzuli bir "Beyaz Türk" muhabbeti peydahlandı.
Son iktidar sürecinin geldiği noktada, ezen ve ezilenlerin hatları bariz biçimde belli olunca, elektron atlamaları(!) için arada bir basamak oluşturmak mecburiyet haline gelmiştir. Zira sert geçişler, şimşekler çaktırdığı için, durumun vehametini tüm çıplaklığı ile ortaya koyar hale gelmiş, farkına varmaması gerekenlerin kafalarında ciddi problemlere meyilli ampülcükler(!) yanıp sönmeye başlamıştır.
Bu ampüllerin anahtarını kapatmak misyonu yüklenenlere, bir isim takma ihtiyacının imdadına da "Beyaz Türk" söylemi yetişmiştir.
Rengimiz ne olursa olsun, ezilenler ve ezilenlerden taraf olanların rengi siyahtır arkadaş, birilerine göre. AK(!)lanmanın yolu, yordamı belirlenmiştir.
Ha, bana soracak olursanız, rengi her ne olursa olsun insan insandır, ve insanca yaşamayı, koşulsuz eşitliğe sahip olmayı bu dünyaya gelmekle haketmiştir. Birilerinin ampülünde aydınlanmayı kabul etmektense, kapkara kalmayı tercih ederim, hiç olmazsa başkalarının rüyalarında figüran olmaktansa, onların kabusu olma hakkımı saklı tutmuş olurum.

19 Kasım 2010 Cuma

Haydari - 114

- bana bir suikastin mi var?

- ayna ayna söyle bize! hangisi benim kişiliğim?..

- yaşamak zor iş!. nefes alacaksın, üstelik aldığın nefesi geri vereceksin!..

- devlet dairesinden çıkıp, mafya üçgenine girdim.

- ben ettim senet etme!

- yılbaşı sürecinde, mahallemizin kazına yan bakanı delik deşik ederim lan!

- noel babanın bizdeki versiyonu, nasrettin hoca olsun ama, 'parayi veren düdüğü çalar' demesin!..

- iş arıyordum, ciddiye alınmadım...

- allaha havalelerde yoğunluk var! tekrar deneyiniz!..

- en içten dileklerimde problem var doktor bey!..

- batı'da büyük kentlerde yaşayan doğulular, orta doğuludur!

- kültürlü futbolcu oyunu iki taraflı okur!

- kappa açık, fermuarı çek!

- pablo neruda biz oradayız!..

- evden çıkarken şuurumu açık unuttum.

- hatıralar sardı 4/1 yanımı...

- askerliğimi elektronik postacı olarak yaptım...

- tekme tokatlıyım...

- başım dik alnım açık, saç ektirmek istiyorum!.

- kan lekeleri çıkmıyordu, deterjanımı değistirdim...

- bu dansı cinsel açlık çeken insanlara lütfeder misiniz?

- ruh doktoru çağırılır!

- bir devlet dairesinde, özel kalem müdürünün, kalem traşlığını yapıyorum.

- ateş pahası fiyat düstüğü yeri yakar!..

- bire bira ilgileniyorum...

Noel'iniz mübarek olsun

Bunlar daha iyi günlerin Noel Baba... O çöp tenekesini karıştırmak için şirket CEO'larıyla birbirinizi şişleyeceksiniz...

18 Kasım 2010 Perşembe

Haydari - 113

- eş kenar cinsel...

- bizimkiler höst lady...

- avrupa sağa kayıyor ırkçılık gelişiyor da, türkiye sola kayıp, kardeşlik mi oluyor?

- ya toplum polislerinden biri toplumcuysa?..

- geceleri beni çok horluyorsun.

- emenike erdoğan...

- dil ustasına yeni bir dil yaptırdım.

- 4 yılda bir alfabe B harfiyle baslaşın!

- içişleri bakanlığı emniyet ve cinnet teşkilatı...

- şimdi sen gidiyorsun ya / göz yaşartıcı bombayı salacam milletin üstüne...

- bayram şekeri hastasıyım...

- ben de belediyenin bana verdiği yetkiye dayanarak, ikinizi de koca karı ilan ediyorum!

- yerli eti haftası...

- kederkondu bölgesi...

- uyan bey! eve soysuz girdi...

- bugün benim doğulu günüm...

- turizmciler tiyatrocular gibidir, içleri kan ağlasa da çıkıp turistlere güleryüz gösterirler.

- ayıp oluyor beyler, 500 milyon facebooklu bizi izliyor.

- bir akarsuda balık adam olarak çalışıyorum.

- billur kişi: bilir kişinin terfi etmiş hali.

- kafamın bit'tiği andır!

- çok şiir'insin!..

- ya barış elçisi kendiyle barışık değilse?

- radar var önünü ilikle!..

- yukarıdan bombayi sallamak kolay, erkeksen teke tek gel!..

- doğruyu söyleyin doktor bey, kaç aylık faizim kaldı?

- kültür bakanının makamından çok daha yücedir, nihavent makamı...

- doğum kontrolünde yakalandık.

16 Kasım 2010 Salı

Laz Denizi

Ahmet Işık dostumuz çekmiş fotoğrafı. Kotençur ve Amlakit yaylası civarları olsa gerek. Bu büyüleyici fotoğrafa Mehmet Demirci'nin bir dizesiyle eşlik edelim;
Ben miyim Amlakit'un
aşuği ve ayyaşi...
Denizde belli olmaz
baluklarun gözyaşi...

Bayram mesajı

Dünyayı daha yaşanılası kılmak için çaba harcayanlara kurban olayım.
Biz yine de 7 kişi bir olup ortak bir hamsiye girdik. Hamsi yiyelim, fosforu eksik etmeyelim ki, zihnimiz açık olsun. Bütün gerici ideolojilere karşı durabilelim.

Hegel'i ayakları üzerinde durdurmak

Stuttgart'ta yürürken birden Museum Hegel Haus binasını gördüm.
Ziyarete kapalı bir gündü. Yoksa içeri girip Marks'tan sonra bir de ben Hegel'i ayakları üzerinde durduracaktım.

Havaalanı şampiyonluğu

Bugün Alex yarın Guti
Bütün maç yürüyor. Fizik olarak çok yumuşak, hemen topu ayağından çıkarıyor. Hiç geriye yardıma gelmiyor.
Ama Real’de oynuyor. İlk 11 oynuyor. Yeni Zidane olacak diyorlar.
O takımda Mesut’un yerine Alex oynar mı? Misimovic oynar mı? Guti zaten oynadı.
Yukarıdaki cümledeki isimlere takmayın. ‘Takım’a takın. Çünkü ortada takım varsa hepsi oynar...
Çünkü hepimiz biliyoruz ki, Mesut,Türkiye’yi seçse, Türkiye’de oynasa onu oynatamayacaktık belki de.
Samimi olalım ‘Bütün maç yürüyor. Fizik olarak çok yumuşak, hemen topu ayağından çıkarıyor. Hiç geriye yardıma gelmiyor.’ Mesut Türk kalite standartlarına göre işe yaramazdır...
Halbuki geriye gelmesi gerekmiyorsa iyi takım oluyorsunuz. Arkadakiler ona 30-40 metrede oynama şansı veriyorsa, oyunun bir parçası olabiliyorlarsa Mesut oynuyor, işi çözen oluyor.
Bizim Alex’i bu kadar tartışıyor oluşumuz, böyle takımları sık sık kuramıyor oluşumuzdan. Hagi böyle bir takıma denk gelmese onu da tartışacaktık. Ancak o şanslıydı. Bugün Misimovic şanssız.
Bu yüzden Alex’i tartışırız, ama taparız. Real formalı hallerini unutmaya başlayalım sıra Guti’ye de gelir.
Takım mevzuunu tam çözemediğimiz için oluyor tüm bunlar.
Oysa denklem nettir.
Biraz dışardan bakın. Kimliğinizden soyutlayın kendinizi, şunu göreceksiniz:
22 yaşında Zonguldaklı bir çocuk Real’e gidiyor. O ve diğerleri geldi diye emekli edilen Madridli Atatürk Havalimanı’na indiğinde hepimiz sevinçten ağlamaklı oluyoruz.
Yöneticiler de buna oynuyor...
Havaalanı şampiyonluğuna...
Mehmet Demirkol / Milliyet

Haydari - 112

- CHEkim gücü...

- benim hayatta hiç genel bir başkanım olmadı...

- dumansız oturma odası sahası...

- bizim şehir suyu çok sert. yanına rakı alıyoruz abi.

- bütün duygularım, benim çocuklarım gibidir, birini diğerinden ayıramam!

- beşiktaş çarsı ateş pahası...

- ne hayvansal yağ içerikli adamsın be!

- mahsun'un filmi, almanlara atasözü olsun; 'güneşi gördüm'

- türkiye dinlenme tesisleri...

- baş ağrısı yazarı...

- bu halk dansını bana lütfeder misiniz?..

- cinnet elinin altındadır!

- röntgenim duman duman...

- garibanın perdesi birinci hamurdan olur!..

- ada sahillerinde bekleme yapmayın!..

- yeşil sermayenin, haram rengi nedir?

- nakavt olacak boksör, yattığı yerden bellidir!..

- deli gönül tedavi merkezi...

- ya fazla kilolardan biri geri gelirse?..

- türk futbolunda 3 bücürler devri...

- artık barışlar zeytinyağı ile yapılsın!..

- 'güzel de kızlar polis olmuş teslim olalım' bir pavyon şarkısından alıntı.

- bu ülkede en etkin yazan, yazar kasadır!..

- amcasından ezo geline, tarhana çorbası...

- laptop yuvarlak değildir!

- angus inek cinsinden dönenin kaşığı çatalı kırılısın!..

- kurban etmeyi düsündüğünüz hayvanları bağışlayın.

15 Kasım 2010 Pazartesi

Serkan Engin / İzmir'e serenat

Benim için de öp İzmir’i
İzmir ki kocaman bir öpücüktür zaten
Ege’nin dudağına kondurulmuş
Aşkın ve şiirin en çok yakıştığı şehir hayatta ve tabiatta
Serçelere ve şiire çalıştığım en zarif coğrafya

Bura İzmit, bir harf kadar uzağım şiire ve sana
İzmir’den denize dök kalbimi

Atılgan Korkmaz / Buyur burdan bak - 53

Bir Troçkist, cemaatçilerle neden ortak olur?
Bu ara çevremde her dünyevi meseleyi pervasızca manevi aleme bağlayan zihniyetlerle muhattap oluyorum. Hani bu durumu doğal olarak karşılamayan var mıdır aranızda, sanmıyorum.
Ama dostlar çok sıkıldım, hele bu durumu bilimle ilintilendirip dikte metoduna başvuranlardan tiksiniyorum. Onun içinde nüanslara rağmen benimle aynı dili konuştuğunu düşündüğüm bir avuç insandan birini yakaladım mı, bırakmıyorum. Muhabbetin dibine vuruyorum.
Çok sevdiğim bir ağabeyim var, ara ara gelir çayımı kahvemi içer, kendisi avukattır. Marksizmi içselleştirmiş, biraz da meslek içinde aykırı tavrıyla bilinen biz zat. Hani bu aykırılığına inat bir aykırılığa imza atmış. Uzun zamandır, bir markalama şirketi vardı, temel değerlerine uymadığı için yürütmekte sıkıntı yaşıyordu. Sistemin içinde varolma çabası ile fikirsel teoriler bazen ters düşebilir, O'nu bu hususta yargılamak asla haddime değil. Ve hatta tüm gayretine rağmen bu konuda muvaffak olamamasına da ciddi manada üzülüyordum.
Bugün geldi yüzü gülüyordu, hayırdır abi dedim. Ne mutlu seni görmek. Atılgan oğlum, BMW'den geliyorum yeni kasa sıfır 5.20 siparişi verdim.
- Oooo sevindim abim, işler iyi galiba dedim.
- İyi iyi dedi, benim hukuk bürosundan ayrı marka firması vardıya, onu cemaatten bir tayfayla ortak ettim, işler tıkırında dedi. Hemen asma suratını, fikrimden kaybettiğim bir nebze bile esneme yok dedi ve gülümsedi.
Ve ardından hemen ekledi, Troçki ne demiş abi; bizim gibi burjuva devrimini tamamlayamamış ülkelerde işçi sınıfı kendi devrimini yapmakla kalmayıp, burjuva devrimini de tamamlamalı. E o zaman iki arada bir derede sıkışıp kaldık, ne ileri ne geri gitmektense, onların kazançlarına ortak olmak, ve hatta onların sürecini tamamlamak bizim gibi kafalı adamlara düşüyor. Doğacak zıtlıkların artması lazım, toplumdaki bu yapının daha sert bir çatışmaya sürüklenmesi lazım. Ancak bu sayede nesnel determinizmin önü açılacak dedi. Yeter bizim teorilerimiz üzerinden türettikleri dinsel determinist kuramlarla vardıkları zenginliğe, artık hakkımızı alalım biz de değil mi dedi, gülerek.
İçimdeki umudu bir katta daha yeşerten sayın abim, sonsuz teşekkür sana, yüzümü güldürdün ya, cemaat te senin yüzünü güldürsün emi, şaka şaka. Kalın sağlıcakla.

14 Kasım 2010 Pazar

Viyana ten point!

Epeyi bir ülke gezdik, bir çok oyun sergiledik ve onlarca yeni insanla tanışıp dost olduk. Hepsinin yeri ayrı ama Viyana'nın yeri bir başka ayrı... Sevgiler Çiğdem, Aydın, Yeliz, Sakine, Gamze ve diğerleri... Gene geleceğuk...

Haydari - 111

- rahmetli çok diyet yapardı, organik kanı yerde kalmayacak!..

- hatasız kel olmaz!..

- garibanın kırmız eti içindedir!

- viski şisesinde füme soslu krep olsam...

- garibanın nikahına kıyılmaz!..

- aloo!.. sağlık bakanlığının sigarayı bıraktırma hattında arıza var. yaktım ben bi cigara...

- her ne kadar burnum sürttüyse af ola...

- aç metabolizma oynamaz!..

- kafamızı koyacak bir kanıtımız yok.

- garibanın hac mükellefi, hacı dayısını ziyaret etmektir!

- iktidara göre; komşu komşunun külliyesine muhtaçtır!

- cambazlara ip ihalesi açılsa, onu da ali ağaoglu alır!

- kurt kocayınca duruma göre komedyen de olabilir!..

- aletli jimnastik: mafya sporu.

- mahalle baskısı bitti, rezidens baskısı başladı...

- cildinizden önce kişiliğinizi koruyun!

- düşman işgalinden kurtuluruz da, dost işgali ne olacak?

- kenan evren kendi robot resmini çizsin!

- ölen kovboy düelloya doymazmış.

- bunun akıllı olacağı ultrasonundan belliydi...

- postacı ekmek kapısını 1000 defa çalar!..

- imla hatasız kul olmaz!..

- garibanın kredi kartı aşkı karşılıksızdır!

- bence en kaliteli yol saman yoludur...

- ya bermuda seytan üçgeni eşkenar değilse?..

- hafta sonu kentten kaçıp, kente tutuldum...

Git de yeni hikayeler biriktir

Nam-ı diğer Memedum'i (Mehmet Demirci'yi) vatan toprakları Çamlıhemşin'e uğurladık.
"Fazla Avrupa ve İstanbul bünyeyi bozabilir, git yeni hikayeler biriktir ki, Ağustos ayında yine o kayanın üzerine çıkıp bize anlatasın" dedik.
Benim yaşam biçimimde gerçekleştirdiğim devrimime yataklık ve yardakçılık eden sevgili dostum Mehmet'e, eşinin ve çocuklarının yanına hoşgittin diyorum.

10 Kasım 2010 Çarşamba

Haydari - 110

- bizimkisi ithal açlık...

- üç boyutlu yaşama girdim. sabah paris'te kahvaltı, öğlen safari, akşam kazablanka'da kumar.

- garibanın alfabesi: a vitamini, b vitamini, c vitamini, e vitamini...

- dersim dert dağ içinde...

- doğuyla batı arasındaki mesafe kaç saate inecek?

- ne çekilmez senaryosun...

- lady gaga'nın ince beline kemer olayım!..

- 'tek kelimeyle harika' deyince, üç kelime oluyor!

- adaletin bu mu türkiye?

- kolesterol yükseldi. mc donalts'la kan davam var!..

- sözleşmeli faşist...

- ya tapu dairesinin tapusu yoksa?..

- paran varsa 112 tane ambulans gelir!..

- atmosfer boşluğunda dev ihale...

- yeni doğan çocuklara halkçı isimler: varoş, emek, cehepe, seseka, sosyo, demo, işçim, mağdur, köylüm, somut, açım, sömürme, ezme, şerefim, onurum, bidenem, insanol...

- cildimde ufak tefek pürüzler çıktı, halleder etmez döncem sana!

- bir üst mahkeme, bir üst kata kurulsun!

- tüzük: yazılı problem.

- adalet sarayında, adaletin kralı da olsun!..

- hayat zor! bu koşullarda, damat aday adayı oluşturulsun!..

- ikiz gecekondular...

- soyunma odasında neler konuşulduğunu merak eden sunucu istemiyorum!

- nerede bir 'üst başlık' varsa, altı karmakarışıktır!

- güzellik için jest uçaklar uçsun!

- bir ilk nakli...

- ingilizcem zayıf, almancam kilolu...

- sanat toplum içindir ama toplum polisi sanat için değildir!

- dil altı bilgisayarı...

- allahın bildiğini kuldan, kulun bildiğini de allahtan saklamamak için son gün!..

9 Kasım 2010 Salı

Hakan Kulaçoğlu / Yayıncıya yazııık…

Yazık…
Kime yazık? Yayıncı kuruluşa yazık.
Ne diye? Büyükler geride kaldı, dekoder satışları düşecek diye…
Trabzon-Galatasaray maçı bitmiş, koca koca yorumcular teknik analiz yapacağına bunu söylüyor vatandaşa. Yayıncı kuruluş büyük para vermiş de, şimdi dekoderler geri iade edilecekmiş de…
Bu ligi kırk yıldır izlerim, İstanbul eksenli yapılanmasını, paraya tapan doğasını bilirdim de, bu kadar oligarşikleşeceğini, sporu bu denli sermayenin hizmetine lâyık göreceğini yine de kestiremezdim.
Trabzonspor lider oldu; vah vah, yayıncıya yazık.
Yayıncı kuruluş kamyon dolusu parayı ligimizin marka değeri için vermişmiş.
Futbolumuz için saçını süpürge etmişmiş. Tıpkı o yaygın medyada yıllarca köşeleri tutan üstatlar gibi.
Hangi futbolumuz, hangi marka muhterem? Kulüplerin Avrupa’da dökülmüş, milli takımın şurada birkaç yıl önce devlet başkanına Erzurum Sümerbank’tan takım elbise hediye edilen ülkeye yenilmiş, senin yılda trilyon alıp Armani’den, Harvey Nicholls’tan giyinen, helaya bile yüzbinlerce avroluk arabayla giden ama topu şurdan şuraya dürtemeyen sahte yıldızların tel tel dökülmüş.
Yazık! Futbolseverimize mi? Hayır, yayıncı kuruluşa…
Bir ülkede bazı taşra takımları sonunda bir damar yakalamış, “takım oyunu” diye bir şeyi bayağı geliştirip üst sıralara tırmanışken oturduğu yerden üzüntü icat etmek sadece bizim yorumculara mahsustur herhalde.
Bursaspor şampiyon oldu, yazık! Trabzonspor lider, çok yazık! Olsun ama fikstür avantajı var yayıncı kuruluşun da…
Bence zirvedeki taşra takımlarının taraftarları da dekoderleri versin geriye. Bunların şifresini çözmek için alete edevata gerek kalmadı gayri. Deşifre oldular iyiden iyiye.
Yazık, futbolumuza yazık…
Biz kimseye lider olamazsın, şampiyon olamazsın demedik. Dahası, yorumcu olamazsın da. Her şeyin paraya, çıkara tahvil edildiği, insanlık onurunun, emeğin, temizliğin bu denli dışlandığı bir çağın, bu globalizasyon denen merete yetişebilmek için kendini paralayan egemenlerin ülkesinin liginde şampiyon olunsa ne olur olunmasa ne?
Oysa korkacak bir şey yoktu Trabzonspor’un liderliğinden. Kazım Koyuncuların, Fuat Sakaların, Yılmaz Okumuşların, Nihat Gençlerin kardaşıydı o. Kanaatkardı onlar, fakir insanlardı. Unuttunuz mu, eskiden dayakla bile doyarlardı…

Baudelaire

Omuzlarınızı ezen, sizi toprağa doğru çeken...
Zamanın inim inim inleyen köleleri olmamak için
sarhoş olun durmamacasına!
Şarapla,
şiirle ya da erdemle,
nasıl isterseniz.

Atılgan Korkmaz / Buyur burdan bak - 52

Evet mi? Hele "one minute" düşünün
Koftiden varlık değerlerimizi "Küresel Sermaye'nin" soldan, "Yeşil Sermaye'nin" sağdan şişirdiği; bence 1929'dan bu yana ki belki de ondan daha ağır bir süreçte "emanetçi" misyonu üslenmiş bir kaç ülkeden biriyiz.
Emanete hıyanet olmaz bizde. Hukukmuş, ulusal güvenlikmiş, yok stratejik hedeflermiş, kardeşlikmiş, mişmiş muşmuşlar bir yana, hamdolsun bereket geldi memlekete, uzatmayın bir "Evet" deyiverin hele...
Bakın bu ülkede iktidardan geçen yolun her yanı transparan... Bunu biz bu kadar sade vatandaş olarak bilirken, muhalefete abone olanlar bunca siyasi bilgi ve tecrübeye rağmen bilmiyorlar deme cüretini asla gösteremeyiz.
Bu iktidar işi rüzgarı ardına alma işi, nasıl mı?
Bizim her daim uluslar arası problemlerimiz olagelmiştir, seç birini mümkün olan en uygun zamanda, sağlamından geçir lafı.
Biraz reklam(!) ilişkilerinin kuvvetli olduğu ulusal medya ile süslensin, milletin ruhunu okşasın.
Uluslararası finans kuruluşları ile karlı(!) ilişkileriniz olsun, kredi notlarınız tavanlarda uçsun.
İçerde "egemen" güçlerle mücadele ederken, mağdur edebiyatını iyi yapan karizmatik(!) bir lider ile, açıkça ifade edilmeyen ama şehir, ülke efsanesine dönüşmüş bazı derin yapılara da savaş açarsan en hukukisinden işte oldu size bir iktidar yolu hem de en kaymaklısından.
E şimdi bu yolu, kabul ettiniz, iş bitti mi? Hayır. Cemaat, aşiret, inanç bağlamında bazı stratejik yandaşlara ihtiyacınız var. Bu işleri dengede götürmek pek mümkün değil, onun için tercihlerin kıymeti harbiyesi çok önemli.
Hah şimdi oldu, bi dolu taviz ile yola çıktınız. Sizden sürüsüne bereket beklentiler var n'apacaksınız? İşte siyaset şimdi sahne alıyor sizde aktör oluyorsunuz. Ama bu öyle bir tiyatro ki, sufle veren sadece bir kişi yok. Tüm seyirciler sufleci. Herkes kendi dilinden konuşulsun istiyor. Herkes duymak istediğini duymak istiyor.
Tam da bu noktada klasik Amerikan taktiği devreye girmek zorunda; Stratejik İletişim Uzmanlığı. Bakar mısınız arz talep ilişkisine. İyi hoş da bu inanılmaz maliyetli bir iş, finansmanı nasıl sağlanacak?
Bilgisayar teknolojisinde, uyum esastır. Her parça her yapıya monte olamaz. Bu pazarlama stratejisidir. Maksimum verim için uygun parçayı bulmak zorundasınız. Hayatın her alanına bu durumu genelleyebilirsiniz. İşte bu noktada finansal enstrümanlar devreye giriyor bizim meselemizde de.
Detayına girmeyeceğim, önümüze mevcut iktidarın önüne muazzam bir fırsat çıktı son iktidar sürecinde, dünya ekonomik bir deprem yaşadı. Brezilya ile birlikte balıklama atladık, yüksek faizle(!) borçlandık, koftiden bir dolu varlığımızı borsaya kote edip, ülkemizi bir sığınağa, limana dönüştürdük. Depremden korunmak isteyen küresel sermaye bir de üzerine kazancı görünce tereddütsüz koştu, ekonomiyi şişirdi de şişirdi.
Bizim hükümette, sanki bu para bizim paramızmış, emanet değilmiş gibi harcadı da harcadı. Yollar, köprüler, evler, kavşaklar, iş merkezleri vesaire vesaire. Tabi bu bütçenin ana kalemlerinden biri de yüksek maliyetli Stratejik İletişim Uzmanlığı'na gitti.
Bu noktadan hareketle; "Evet" demek mi zor, yoksa "Hayır" demek mi? Hele, "One minute" düşünün lütfen.

8 Kasım 2010 Pazartesi

Çalışmak Özgürleştirir

Münih Dachau'daki Nazi kampının girişinde yazıyordu, (bütün nazi kamplarının girişlerinde vardır) "Arbeit macht frei" yani "Çalışmak özgürleştirir."
Kampı bize gezdiren Levent ağabeyimiz, esirlerin yattığı barakalarda (bunker) "Valla burası bizim koşullardan daha iyi gibi." dedi.
O 12 Eylül faşizmi sonrasında Mamak'ta yatmış.
Biz, kapitalizmin eşitsiz gelişmesine karşı Alman emperyalizminin tezgahladığı bu nazi vahşetiyle soluklarımız kesilmiş bir halde etrafı gezerken, yanıbaşımızda gerçekleşen 'emperyalizme göbekten bağlı Türk sermayesinin tezgahladığı' 12 Eylül faşizmini hafifsediğimizi düşündüm birden.
Bu konuda ileride de yazacağım; Dachau kampında öldürülenlerin hemen hemen tamamı komünistler ve sosyal demokratlar. Yahudilerin buraya getirilme nedenleri de komünist oluşları.
Sermaye ideologlarının ve 5-10 tane dıngıl Holivut yapımcısının yutturmaya çalıştığı gibi bir şey değil Nazizim / Hitler faşizmi... Palazlanmakta olan genç sosyalist ülke SSCB'yi ve o yıllarda çok güçlü Alman işçi sınıfı ve komünistlerini boğmaya odaklanmıştı.
Hitler'in en büyük destekçisi olan Krupp Tysen - Siemens gibi Alman sermayedarları, boğulacak olan Sovyetler Birliği pazarının hayalini kuruyordu.
Neyse...
Çalışmak özgürleştirir.
Emperyalist kapitalizmi ve özel mülkiyetin özünde bulunan faşizmi yeryüzünden söküp atmak için çok çalışmak gerekiyor çoook.

Haydari - 109

- sizin hiç babanız işten atıldı mı?..

- türkiye çocuklar karate şampiyonasında, ogün samast birinci olur!..

- yüzsüzlük esastır!

- istisnalar el kaideyi bozmaz!

- iki yüzlü banknotları seviyorum...

- neyzen osun tevfik!..

- önemli olan yüz değil, bölgesel güzellik!..

- iç çamaşırı imparatorluğunda kapı kulu olsam.

- pazar filesi sultanları, mutfak servisinde...

- parmaklar tetikten çekilsin, epilasyon yapılsın!..

- kredim çok kart...

- altın domates öfke festivali...

- sebze ve meyve halimiz çok yaman...

- müteahit yalanı: doğa üstü bir yaşam.

- 'hani benim gençliğim nerede' bir yana, çocukluğum ne oldu?

- önce deutschland!..

- parayı veren hakemin düdüğünü çalar!

- garibanınki boş yıldızlı oteldir!

- kendimi kara kaşım, kara gözüm için seviyorum.

- kara ciğerimi akladım...

- buralara iskan gelecekmiş... buralardan isyan olacakmış...

- canlı yayında 7 konuk birleşip reklama girdik!

- off be taşeron gibi karı...

- bana bir harfiyat ihalesi alanın kırk yil kölesi olurum!.

- et yarışı...

- bilgi sayarıma dert indirdim...

- 13 yıllık zorunlu eğitim yolun yarısı...

- obruk: organik doğal mezar.

- delikanlı ol, sakatatımı ye!

- kuş burnu içtim, hiç unutmam...

- ıslak imza günü...

- dizi üssü bilgi sayarı...

- zorunlu insanlık dersi olsun!..

- iki lensim önüme aksın ki...

- imralı - kandil metro istasyonu...

- barışa giden yolda, kazı çalışmaları yapılmaktadır!..

- doktor bey sık sık saygı duyuyorum.

Senin yerin Trabzon'un takasıdır Fatma teyze

105 yaşındaki Fatma teyze Artvin Şavşatlı... Taraftarı olduğu Galatasaray'ın ikinci maçında da galibiyet görememiş. G.S'ye galibiyet göstertmeyen ikinci takım Trabzonspor; yani Fatma teyzenin tutması gereken takım.
Sen bu coğrafyanın insanısın, ne işin var oligarşinin Titaniğinde, senin yerin Trabzonspor'un takasıdır teyzecuğum.

4 Kasım 2010 Perşembe

Haydari - 108

- yorgun demokrat termal dinlenme tesislerinde.

- hacca giden hacı, küba'ya giden kübacı...

- garibanın sesi ana kumandadan kısılır!.

- dövemez kimse seni benim dövdüğüm kadar!.

- iyi diyelim senfoni olsun!

- sonradan göremiyorum, zengin olamıyorum doktor bey.

- yiğidim aslanım burda yatıyordu, TOKİ kaldırttı.

- maskeli stoperler cemiyeti...

- çok yanaktan öpüşen bir milletiz, koruma yanaklık takalım!

- kavga örüyorum sana... iki elimin tersi, bir elimin içi...

- ben her ilkbahar, yaz, sonbahar ve kış aşık olurum...

- bütün bir varoş birleşip kurbana gireceğiz.

- anca bireysel kanca bireysel...

- kanımca bozuğum...

- lütfen sessiz olun! saz da bizim söz de...

- aynasızı işkencedir kişinin!.. otopsiye bakılmaz!

- ismimin ve cismimin bütün halleri halsizdir...

- bir başkadır benim memelerim...

- aşık veysel, karacaoğlan, pir sultan ve kul himmet'in dedikleri de, ata sazı olsun!..

- yalancının tarihi örgütlülüğümüze kadar!..

- kadılar, müftüler hükümet kurarsa...

- tatlı dul insanı baştan çıkarır!..

- serseri ilanlar.

- bu hükümetten adam çıkmaz!..

- hava dijital soğuk...

- kardan adamın havucu organik olmalı!..

- halkı satışlarımız başlamıştır!..

- bitlis'te 5 kilo patlayıcı...

- geri yıl uygulamasi da olsa...

- çok gerginsin be isa...

- şarap kızı camdan bakıyor...

- nasreddin hoca bugün yaşasaydı, otomobilini geri viteste kullanırdı.

- öpüşelim! tenini korkak alıştırma!..

- sevgilisi için kapalı çarşıyı açtıracak maganda yok mu?

- ışıltılı ve pürüzsüz kalmak icin adam olun!

- şıştt sabahın bir sahibi var! dolaşmayın bu saatlerde...

- ana diline biber sürerim!

- lenslerini çıkar gözlerinden öpecem!..

- sessizlik bozulduysa tamir edilir!

- yüce divan yolunda yargılanacak var!

- çok gizli konuşmalarım için, iç cep hattı aldım.

- made in inşallah...

- arama motorum su kaynattı...

- 0 grubu er aş şerefsiz negatif...

- türk erkeğinin ideal vücut ölçüsü: 60 kolesterol, 90 gizli şeker, 60 tansiyon.

- çok soğuksun be havva...

- din işiyle tayyip işi ayrılsın!

- ben çocukluğumu yaşayamadım bari çocukluğum yaşasın!

- ekmek dilim almanca...

Bir dilek tut

Yukarıda V. İ. Lenin, aşağıda K. Marx... Dünya halkları için bir dilek tutmanın tam zamanı...