18 Mart 2010 Perşembe

Mesleğimin yüzaklarından; Bülent Düzgit

Yaş 15. Elimde çizdiğim 6-7 tane karikatürle Hürriyet Gazetesi'nin binasından içeri girmiş ve Çarşaf Mizah Dergisi'nin bulunduğu yere doğru heyecan içinde yürüyordum. Kalbimin gümp gümp diye çıkardığı seslerin dışarıdan da duyulduğunu zannediyordum...
Gong, TV'de 7 Gün ve Hafta Sonu gibi bir kaç magazin dergi ve gazetesinin bulunduğu koridoru geçip Çarşaf'ın hazırlandığı büyükçe salona çıkmıştım. Aman tanrım, ilahlar oturuyor; Suavi Sualp, Semih Balcıoğlu, Nehar Tüblek, Bülent Arabacıoğlu, Sinan Gürdağcık, Mahmut Karatoprak, Zeki Beyner, Vedat Saygel, Kandemir Konduk, Öznur Kalender...
Tabi kimse ben geldim diye tınmamıştı, çünkü herkes o haftaki dergiyi yetiştirmek için harıl harıl çalışıyordu.
Zaten gülmekte olan Bülent Düzgit'in bana gülümseyerek, "Gel bakalım delikanlı, karikatür mü getirdin?" diye sordu.
Ben bir cevap verdim mi tam hatırlamıyorum. Eööğğ diye bir ses çıkardım galiba.
Bu yarı melek, yarı karikatürist insanı o zaman tanıdım.
Hemen bir karikatürümü beğenmiş, ve bir tanesinin de konusunu iyi bulup kendisi çizmişti.
Sonra onun yol göstermesiyle bir kaç ay sonra kadrosuna girmiştim Çarşaf'ın ama kısa bir süre sonra Gırgır'a geçmiştim.
Belki 15 yıldan fazladır görmüyordum. Hürriyet'e yolu düşen arkadaşlarla selam iletip idare ediyordum.
Sürekli çalışan, üreten, mutluluğunu bir başkasının mutsuzluğu üzerine kurmayan ve hep gülümseyen Bülent Düzgit aramızdan ayrıldı.
Şu an yapabileceğim, çok üzülmek.
Ve onu saygıyla anmak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder