O zamanlar “camiler kubbemiz, minareler süngümüz” değildi henüz.
Camileri parti teşkilatı gibi görenler türememişti, en azından benim minik kasabamda yoktu.
Yaz tatili geldiğinde daha okuldan aldığımız teşekkürün, takdirnamenin keyfini yaşayamadan gideceğimiz yer belliydi; mahallenin camisi.
Emir büyük yerden, anne ve babadan. İstedikleri; 1-2 hafta camiye gidip, elif - ba ve bir iki ayet filan öğrenmemiz.
Zaten rüşvetim de hazırdı. Yasin’e kadar yükselirsem babam bana rüyalarımı süsleyen kramponlu futbol ayakkabısı alacaktı.
Mahallenin veletlerinden oluşan 10 kişilik kafile uzun ve dik bir yokuşu yürüyerek camiye gidiyorduk. Bizi tek rahatlatan önlük belasının olmayışıydı.
İmamımız Süleyman hoca, bizim deyimimizle “hocaefendimiz” yanılmıyorsam Bob Hoskins’in ikiziydi. Acayip benziyordu. Süleyman hoca çok sevimli, en az 20-30 fıkrada başrol oynamış inanılmaz neşeli bir hocaydı.
Her şey iyi güzeldi ama büyük bir derdimiz vardı. 1974 Dünya Kupası başlamış ve camiye gittiğimiz günlerde müthiş maçları kaçırıyorduk.
O gün Brezilya’nın maçı var. Top peşinde koşarken kendimize lakap taktığımız yıllar.
“Pele benim, hadi lan asıl Pele benim. Yok Rivelino benim... vs.”
Dünyadaki her çocuk gibi top cambazlarından oluşan Brezilya’nın hayranıyız.
Erkeklerden 5 kişi hem hocaefendinin söylediğini tekrarlıyoruz hem de kıvranıyoruz.
Bir saat sonra Brezilya’nın maçı başlayacak.
Ben dayanamayıp atıldım.
-Hocam, bu gün çok önemli bir maç var televizyonda.
-Eee noolmiş?
-Diyorum ki hani hep birlikte seyretsek.
-Tövbe yarabbim. Niçun seyredeceğuk?
Hocaefendiyi kafalayacağım ya aklım sıra...
-Haiti, Brezilya’yla oynuyor. Biliyorsunuz, Haiti islam ülkesidir, desteklemek lazım.
Hoca çok ilgilenmiş gibi davranıyordu.
-Öyle miii? Ee kurs da bitmek üzereydi zaten. Gidup seyredelum bari. Bir islam ülkesini mücadelesi sırasında yalnuz birakmamak lazimdur.
Karanlığa bir taş sallamıştım ve hedefi vurmuştum.
Hoca önde biz maç seyretmek isteyen 5 cami öğrencisi arkasında kasabanın kahvehanesine gidiyorduk. (Meraklısına not: O tarihte TV yayını Trabzon TV’si üzerinden, “Paket Yayın” olarak, haftanın 3 günü yapılmaktaydı. Maçları SSCB üzerinden seyretmekteydik.)
Ertesi gün yine camideyiz. Erkekler arasında havam binbeşyüz, hocaefendiyi amma kandırmıştım ha... Hoca dersin sonlarına doğru bana dik dik bakarak;
-Bugün de islam ülkesi Zaire’nun, Hollanda’yla maçi var uşağum... Seyretmağa gidelum mi?
Camileri parti teşkilatı gibi görenler türememişti, en azından benim minik kasabamda yoktu.
Yaz tatili geldiğinde daha okuldan aldığımız teşekkürün, takdirnamenin keyfini yaşayamadan gideceğimiz yer belliydi; mahallenin camisi.
Emir büyük yerden, anne ve babadan. İstedikleri; 1-2 hafta camiye gidip, elif - ba ve bir iki ayet filan öğrenmemiz.
Zaten rüşvetim de hazırdı. Yasin’e kadar yükselirsem babam bana rüyalarımı süsleyen kramponlu futbol ayakkabısı alacaktı.
Mahallenin veletlerinden oluşan 10 kişilik kafile uzun ve dik bir yokuşu yürüyerek camiye gidiyorduk. Bizi tek rahatlatan önlük belasının olmayışıydı.
İmamımız Süleyman hoca, bizim deyimimizle “hocaefendimiz” yanılmıyorsam Bob Hoskins’in ikiziydi. Acayip benziyordu. Süleyman hoca çok sevimli, en az 20-30 fıkrada başrol oynamış inanılmaz neşeli bir hocaydı.
Her şey iyi güzeldi ama büyük bir derdimiz vardı. 1974 Dünya Kupası başlamış ve camiye gittiğimiz günlerde müthiş maçları kaçırıyorduk.
O gün Brezilya’nın maçı var. Top peşinde koşarken kendimize lakap taktığımız yıllar.
“Pele benim, hadi lan asıl Pele benim. Yok Rivelino benim... vs.”
Dünyadaki her çocuk gibi top cambazlarından oluşan Brezilya’nın hayranıyız.
Erkeklerden 5 kişi hem hocaefendinin söylediğini tekrarlıyoruz hem de kıvranıyoruz.
Bir saat sonra Brezilya’nın maçı başlayacak.
Ben dayanamayıp atıldım.
-Hocam, bu gün çok önemli bir maç var televizyonda.
-Eee noolmiş?
-Diyorum ki hani hep birlikte seyretsek.
-Tövbe yarabbim. Niçun seyredeceğuk?
Hocaefendiyi kafalayacağım ya aklım sıra...
-Haiti, Brezilya’yla oynuyor. Biliyorsunuz, Haiti islam ülkesidir, desteklemek lazım.
Hoca çok ilgilenmiş gibi davranıyordu.
-Öyle miii? Ee kurs da bitmek üzereydi zaten. Gidup seyredelum bari. Bir islam ülkesini mücadelesi sırasında yalnuz birakmamak lazimdur.
Karanlığa bir taş sallamıştım ve hedefi vurmuştum.
Hoca önde biz maç seyretmek isteyen 5 cami öğrencisi arkasında kasabanın kahvehanesine gidiyorduk. (Meraklısına not: O tarihte TV yayını Trabzon TV’si üzerinden, “Paket Yayın” olarak, haftanın 3 günü yapılmaktaydı. Maçları SSCB üzerinden seyretmekteydik.)
Ertesi gün yine camideyiz. Erkekler arasında havam binbeşyüz, hocaefendiyi amma kandırmıştım ha... Hoca dersin sonlarına doğru bana dik dik bakarak;
-Bugün de islam ülkesi Zaire’nun, Hollanda’yla maçi var uşağum... Seyretmağa gidelum mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder