Babam, dayım, amcam kasabadaki herkes harıl harıl gazete okuyor, radyo dinliyordu... Çok ciddiydiler. Bu, “Demirel seçildi mi, Nihat Erim kabineyi kurdu mu?” gibi daha önce ilgilendikleri şeylere benzemiyordu. Bütün konuşmalardan aklımda kalan tek şey Deniz Gezmiş’ti. Yakalanamıyordu...
Kimdi? Niye yakalamaya çalışıyorlardı? Ne yapmıştı?
- Baba niye Deniz Gezmiş’i arıyorlar?
- Kanuna aykırı işler yapmış oğlum…
O yaşta babama, “Kanunlara uygun devrim olmaz ki zaten baba.” diyemiyorum tabi.
Aradan epey bir zaman geçmişti. Türkiye gündeminde Deniz Gezmiş’in yakalanamaması vardı. Koskoca devlet ve polisleri nasıl yakalayamıyordu Deniz Gezmiş’i?
Gökyüzündeki bulutları Allah’a benzettiğimiz yaşlar. Mahalle arasında diğer veletlerle konuşuyoruz. Herkesin ailesinin ideolojik yapısı o çocuk ağızlarımıza yansıyordu.
-Devleti yıkacakmış, babam öyle diyor.
-Grayder mi lan bu? Nasıl yıkar koskoca devleti…
-Türkiye şey olsun diyormuş... Neydi lan?
-Tam bağımsız!.. Adil ağabeyimden duydum...
Herkes karınca kararınca bir yorum yapıyordu. Benim başım kel mi?
-Niye yakalanmıyor biliyor musunuz? Deniz Gezmiş denizin üzerinde yürüyor da ondan.
-Atma lan, denizin üzerinde yürünür mü?
-O yürüyormuş işte. O yüzden adı Deniz Gezmiş. Polis peşinden gidemiyormuş. Gitse bile hemen batıyormuş.
Yalanıma diğer çocuklar inanmıştı ama, ben hala kendi yalanımı hazmedememiştim.
- Denizin üstünde mi yürüyor?
Denizin üzerinde günlerce “bir salise bile olsa” ayakta durmaya çalıştığımı hatırlıyorum. Tamam, yüzebiliyordum ama yürümek mümkün değildi!..
Deniz Gezmiş yakalanmıştı... Otoriteye karşı çıkan, biraz sıradışı konuşan herkese “anarşist” (terörist anlamında kullanıyor) diyen dayım bile kalakalmıştı. Kötü bir şey diyemiyordu Deniz Gezmiş hakkında.
“Türkiye’nin bağımsızlığından başka bir şey istemedim. Ve bu sebeple Amerikan emperyalizmine ve işbirlikçilerine karşı mücadele verdik. Bundan dolayı da ölümden korkmuyoruz. Ve ben 24 yaşındayken kendimi Türkiye’nin bağımsızlığına armağan etmekten onur duyuyorum. Bu bağımsızlık düşüncesini mezara kadar götüreceğiz. Amerikan emperyalizmine ortaklık edenler ulusumuza ihanet etmişlerdir. Emperyalizme karşı mücadele suç değildir. Asıl suç, emperyalizm ve ortaklarının sömürüsüdür.”
Şimdi çorak, üzerine ölü toprağı serpilmiş ülkemizde çocukları meraklandıracak, heyecanlandıracak (medyanın ite kaka yarattığı boktan kahramanlar dışında) kimse yok…
Herkes aslında Deniz Gezmiş ama haberi mi yok?
Kimdi? Niye yakalamaya çalışıyorlardı? Ne yapmıştı?
- Baba niye Deniz Gezmiş’i arıyorlar?
- Kanuna aykırı işler yapmış oğlum…
O yaşta babama, “Kanunlara uygun devrim olmaz ki zaten baba.” diyemiyorum tabi.
Aradan epey bir zaman geçmişti. Türkiye gündeminde Deniz Gezmiş’in yakalanamaması vardı. Koskoca devlet ve polisleri nasıl yakalayamıyordu Deniz Gezmiş’i?
Gökyüzündeki bulutları Allah’a benzettiğimiz yaşlar. Mahalle arasında diğer veletlerle konuşuyoruz. Herkesin ailesinin ideolojik yapısı o çocuk ağızlarımıza yansıyordu.
-Devleti yıkacakmış, babam öyle diyor.
-Grayder mi lan bu? Nasıl yıkar koskoca devleti…
-Türkiye şey olsun diyormuş... Neydi lan?
-Tam bağımsız!.. Adil ağabeyimden duydum...
Herkes karınca kararınca bir yorum yapıyordu. Benim başım kel mi?
-Niye yakalanmıyor biliyor musunuz? Deniz Gezmiş denizin üzerinde yürüyor da ondan.
-Atma lan, denizin üzerinde yürünür mü?
-O yürüyormuş işte. O yüzden adı Deniz Gezmiş. Polis peşinden gidemiyormuş. Gitse bile hemen batıyormuş.
Yalanıma diğer çocuklar inanmıştı ama, ben hala kendi yalanımı hazmedememiştim.
- Denizin üstünde mi yürüyor?
Denizin üzerinde günlerce “bir salise bile olsa” ayakta durmaya çalıştığımı hatırlıyorum. Tamam, yüzebiliyordum ama yürümek mümkün değildi!..
Deniz Gezmiş yakalanmıştı... Otoriteye karşı çıkan, biraz sıradışı konuşan herkese “anarşist” (terörist anlamında kullanıyor) diyen dayım bile kalakalmıştı. Kötü bir şey diyemiyordu Deniz Gezmiş hakkında.
“Türkiye’nin bağımsızlığından başka bir şey istemedim. Ve bu sebeple Amerikan emperyalizmine ve işbirlikçilerine karşı mücadele verdik. Bundan dolayı da ölümden korkmuyoruz. Ve ben 24 yaşındayken kendimi Türkiye’nin bağımsızlığına armağan etmekten onur duyuyorum. Bu bağımsızlık düşüncesini mezara kadar götüreceğiz. Amerikan emperyalizmine ortaklık edenler ulusumuza ihanet etmişlerdir. Emperyalizme karşı mücadele suç değildir. Asıl suç, emperyalizm ve ortaklarının sömürüsüdür.”
Şimdi çorak, üzerine ölü toprağı serpilmiş ülkemizde çocukları meraklandıracak, heyecanlandıracak (medyanın ite kaka yarattığı boktan kahramanlar dışında) kimse yok…
Herkes aslında Deniz Gezmiş ama haberi mi yok?
alayına Abdullah Catlı 1 tane baba adam
YanıtlaSil