3 Ağustos 2009 Pazartesi

İnsan niye Chealse’yi, Almanya’yı ve İtalya’yı tutar?

Küçükken Brezilya hayranı olduğumuz yıllar. Pele’nin kale direğiyle verkaç yaptığı maçları seyredemedim ama 1970 Dünya Kupası finalinde İtalya’yı 4-1 yendikleri maçı seyredip, bunlar uzaylı demiştim.
Bu top cambazlarına sadece ben büyülenmiş gibi bakmıyordum, top peşinde koşturan bütün çocuklar sempati duyuyordu.
Fakat mahallede bir çocuk Federal Almanya’yı tuttuğunu söyledi.
Yahu bu da bizim gibi bir çocuk değil mi? Bir çocuğun hayatı sabahtan akşama kadar bir oyun olarak algıladığı dönemde ne Almanya’sıdır bu diye anlam veremedim.
Tamam, Almanya Gerd Müller, Braytner, Bekınbaver ve Rumenige vs. gibi zevkle izlenen futbolcular çıkartmıştır ama defans manyağı İtalya’yla birlikte kakalak futbol oynayan takımların başında gelir. Kıta Avrupa’sında Holllanda’yı, Fransa’yı ve İspanya’yı her daim onlara tercih etmişimdir.
İyi de Alman disiplinini, bir makine intizamıyla oynanan oyun anlayışlarını vs. görmezden mi geliyorum?
Yoo, ama ben makine ya da fabrika seyretmiyorum ki? Öyle olsa gider Renault Otomobil fabrikasındaki proleterleri seyrederdim. Herhalde Chealse’den, Almanya’dan daha disiplinlidirler.
Ben seyirciyim kardeşim, iyi oyun istiyorum. Bütün becerisiyle, topu en kısa yoldan ve en estetik şekilde rakip kaleye getirmeye, gol ya da gol tehlikeleri yaşatmaya çalışan futbolcular görmek istiyorum.
Maradona’ya tekme atarak durduran Gentile’yi, Messi’yi biçen kazmaları neden takdir edeyim ki? Barcelona’yı durdurdu diye Hiddink’e neden övgü düzeyim?
Bizim oligarşinin takımları karşısında çaresizce defans yapan Anadolu takımlarını hadi anlayabilirim. Adamları arenada aslanların önüne atıyorsun. 1 milyon dolarlık takımla, 100 milyon dolarlık takımdan ancak 1 puan alabilir.
Peki Barcelona’dan daha pahalı kadrolar kurup, sonra bıktırıcı bir defans yapan, oyunu kilitleyen, rakibi oynatmayan, tabi kendi de oynamayan kakalakları neden alkışlayayım.
Şimdi Maicon, Dani Alves, Havier Zanetti vs. gibi defans elemanlarını mı seyretmek istersin, yoksa 3 metre boyunda, zıpkın gibi Alman ve İtalyan forvetlerini mi, diye sorsalar, Brezilya ve Arjantin’in defans elemanlarını tercih ederim.
Dönelim o çocuğa. Ben hala Arjantin, Barcelona, (şu İsa'nın Atletleri midir fanilaları mıdır ondan sonra biraz gıcık kapsam da) Brezilya, İspanya ve Arsenal gibi takımları seyretmeyi seviyorum. Fakat artık o çocuğu anlayabiliyorum. Belki zamanından önce olgunlaşmıştı, düzenin çarklarına uyum sağlayan büyükleri gibi düşünüyordu; "Kazanmak için başka yollar da devreye girebilir." Ama içinde hala fırlama bir çocuk yaşatanlar kakalak futbolu sevmiyor. Barcelona'yı seyrederken devre arasında annemden, bir dilim ekmeğin üzerine sana yağı sürmesini ve toz şeker dökmesini istiyorum.
İyi geliyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder